Korkuyorum Olric.
Kendimi elevermekten korkuyorum. Majesteleri bana güvenebilirler. Ne zamandan beri majeste olduk Olric? Geçen gün konuşmuştuk efendimiz: yeni bir krallığın hüküm sürmeye başladığından söz etmiştik. Demek yeni saltanatımız başlıyor. Öyle oluyor efendimiz. İçimi bir soğukluk kapladı Olric. Uzaktaki ülkemin, buzlar ülkesinin bir özlemi olacak bu Olric. Bu sahte sıcaklık beni hiç ısıtmadı; şimdi anlıyorum bunu. Sıcak ülkelerin, insanın beynini uyuşturan büyüsüne kapıldım bir süre. Şimdi bu yatak, bana ülkemin bütün buzlarından daha soğuk geliyor.
Bu kocaman yatakta kaybolacağımı sanıyorum. Bana, bu bilinmeyen ülkeye gelmek üzere yola çıkmadan önce söylemişlerdi Olric; bizim ülkenin az görünen güneşini arayacağımı söylemişlerdi. Çok geç kalmadan birşeyler yapmalıyız. Kraliçe geliyor efendimiz: biraz kendinizi toparlasanız. Beni bırakmayacaksın, değil mi Olric? Sizi ne zaman yalnız bıraktım efendimiz? Perdeleri kapadı: bu Turgut’un göreviydi. Işık yanarken pencereye ancak erkek yanaşabilir yatak odasında. Buradaki âdetlere bir türlü alışamadım Olric. Bana öyle geliyor ki bizim soğuk ülkemizde, insanlar arasında, bu kadar sık ortaya çıkmasa da, bu kadar çok sözü edilmese de, bu kadar yerli yersiz bahsedilmese de, daha başka türlü, daha başka anlamı olan bir sıcaklık vardır.
Yatağın yanında kımıldamadan duruyordu. Soyunmadan, öyle hareketsiz bekliyordu. Nermin yaklaştı, kravatını çözdü. Kötü bir başlangıç. Bana dokunulmasını istemiyorum Olric. Sinirlisiniz efendimiz. Yapamıyorum artık, Olric. Ben kral rolüne daha fazla devam edemeyeceğim. Bu elbiseler beni sıkıyor; soyunmak da istemiyorum. Düşünce elbiselerinizi mi istiyorsunuz? Yamansın Olric. Hiçbir şey belli etmezsin. Duymamış gibi yaparsın. Çok yükseklerde olabilirdin. Ben yerimi seviyorum efendimiz. Yerimi biliyorum. Beni kraliçeye takdim etmediğiniz için size hiç gücendim mi? Bir türlü fırsat olmadı Olric. Münasebetsizliğimin ben de farkındayım. İstersen bu gece... “Soyunmayacak mısın daha? Yarın erken kalkmayı düşünüyordun.” İyi bir düşünce bu. Erken uyumalıyım. İsteksiz bir hareketle elini gömleğine götürdü. Nermin, vücudunu kapatmaktan çok açık bırakmak için yapılmış bir gecelik giymişti. Bu gece ayrılık gecesi. Başka ne giyebilirdi? Ne garip. Beni soyunurken görmesini istemiyorum bu gece. Garip bir utangaçlık içindeyim Olric. Buzlar ülkesindeyken de öyle olduğunuzu söylerlerdi. Soyunurken kimseyi yanınıza yaklaştırmazmışsınız. Annenizden bile utanırmışsınız soyunurken. Ne garip: ben bütün bu huylarımdan vazgeçtiğimi sanıyordum.
Kaybettiğim bütün eski alışkanlıklarımın beni sardığını hissediyorum şimdi. Özlemden mi dersin? Bilemeyeceğim efendimiz. Ben sizin kadar okumuş değilim. Daha çok, kendimi yetiştirmiş sayılırım. Kravatını asmak için gardrobun kapağını açtı ve artık yatağa girmiş olan Nermin’le arasında yer alan kapağın gerisinde soyundu. Kapağı kapattı: birden, onu seyreden Nermin’in gözleriyle karşılaştı. Boşuna telaş ediyorum. Her zamanki gibi davranıyor aslında. Beni seyretmekten hoşlandığını bu gece mi öğreniyorum? Fakat, yatağa yaklaşınca gene cesareti kırıldı, kapıya doğru yürüdü:
“Bir kitap alıp geliyorum,” dedi.
Önce mutfağa gitti; buzdolabını açıp yiyeceklerin karşısında durdu bir süre. Burada güzel günler geçirdiğimizi inkâr edemezsin Olric. Burada yaşamanın rahat bir yanı olduğunu sen de biliyorsun. Belki bu arada seni çok ihmal ettiğim olmuştur. Fakat, her zaman varlığını hissettiğim de bir gerçektir. Seni hiçbir zaman yanımdan ayırmadım. Bana bunları açıklamak zorunda değilsiniz efendimiz. Üzerinize titrediğimi belli etmeden her zaman yardımcı olmaya çalıştım size. Birlikte daha güzel günler göreceğiz Olric. Şimdiden uzak ülkemin kokularını duyar gibiyim. Buzdolabı açık kaldı: ondan olacak efendimiz. Bu iyi bir işaret Olric: güler yüzlülüğünü kaybetmemişsin. Gerçek neşeyi unutmamışsın. Benim gibi, başkalarına hırslanarak neşelenmek gibi aldatıcı bir eğlenceye kaptırmamışsın kendini. Kendini koruduğuna sevindim. Üşümeye başladığını hissetti. Buzdolabını kapadı. Canı bir şey istemiyordu. Mutfaktan çıktı. Başka duvarların arasında mı kapayacağım kendimi dersin Olric? Efendimiz daima en iyi olanı bilirler. Benimle, karımmışsın gibi konuşma Olric. Senden bana güven vermeni istemiyorum. Gözünü kapadı: kitaplığından bir kitap çekti.
Dönüşte, çocukların odasına uğramak gibi bir soğukluk yapsam mı Olric? Her şeyi yapabilirsiniz efendimiz. Artık işimiz soğukluk yapmak değil mi? Evet Olric. Buna mecburuz. Bu kargaşalıkta çocukların yeri ayrı olsa gerek efendimiz. Onların, büyüyünceye kadar gece üstleri örtülmeli, terleyen alınları silinmeli; onlara bu fırsat verilmeli bana kalırsa, efendimiz. Peki Olric. Bu gece senin gecen. Bu gece isteklerin yerine getirilecek. Her zaman böyle hareket edeceğim anlamına gelmez bu biliyorsun. Ben yerimi bilirim efendimiz. Yatağa girdi, konuşmadan kitabı açtı, okumaya çalıştı. Biraz sonra, karısının yumuşak kolunu, boynunda hissetti. Döndü, ona sarıldı.
O gece Turgut karısıyla, bütün geçmiş alışkanlıklarını, bütün birlikte geçen yaşantılarının verdiği alışkanlıkları kullanarak sevişti. Ona artık verebileceğim bir şey kalmamış Olric. Alışkanlıklarımdan başka verebileceğim bir şey kalmamış ona. O ise, bütün bu uzun sevişmeyi, onu şimdiden özlemeye başlamam gibi bir duyguyla açıklıyor. Oysa Olric, içimde özlemini duyduğum uzak ülkemin soğukluğu, beni başarısızlığa uğratabilirdi. Nermin için yeni bir durum: üzerinde fazla durmamıştır. Belki biraz hissetmiştir. Bu, son savaşımız olacak Olric. Sonu nasıl gelirse gelsin, yorgun ordumuz son savaşını veriyor. Askerler, yorgun ve isteksiz. Zafer ya da yenilgi onlar için aynı anlama geliyor artık. Artık savaşmak istemiyorlar. Bittiği zaman Nermin, başarılı bir kumandan gibi gülümsüyordu. Turgut, onu son defa öperek yavaşça arkasını döndü. Artık sarılarak yatamam Olric. Yüzükoyun yatarak ellerini çarşafa bastırdı. Eşyalarımızı hazırla Olric;
gidiyoruz....
Oğuz Atay / Tutunamayanlar