Çağımızın hüzünlü ressamı Modigliani, kederli portreleri ve çarpıcı nüleri ile belki de günümüzün en popüler sanatçılarından biri... Ne yazık ki, delicesine istediği şöhrete ancak ölümünden sonra ulaşabildi. Paris’te sürdüğü sıra dışı yaşam, tıpkı Van Gogh gibi, bir efsane yarattı. Kısa hayatı bohem ve rengarenkti. 1884 yılında İtalya’da doğdu, 21 yaşında Paris’e geldi ve Ocak 1920’de, 35 yaşında tüberküloz, alkol ve uyuşturucu bağımlılığından öldü. Vazgeçilmez modeli ve sevgilisi Jeanne Hebuterne, Modigliani’nin ardından ikinci bebeğine hamileyken intihar etti. Modigliani ve Jeanne, Paris’in ünlü “Père Lachaise” mezarlığındadır.
Kübist etkisini taşıyan resim ve heykellerinde Picasso gibi yassı ve geometrik biçimlere, oval ve uzun suratlara, stilize burun, ağız, gözlere ağırlık verdi. Heykellerinde ise Afrika sanatının etkileri açıkça görülmektedir. Sanat eleştirmenlerinin bakış açılarına göre birbirinden çok farklı Modigliani yorumları açığa çıkmaktadır. Estetik kaygıları ağır basan eleştirmenlere göre o, uçuk, standardı yüksek, bilgili bir psikologdu. Söylentilere dayanarak biyografisini yazanlara göre ise o; hayatında kadın, alkol ve uyuşturucu olan, özellikle son yıllarında yaşadığı skandal yaratan davranışlarıyla oldukça sıra dışı bir sanatçı…
Çağdaşlarından olan Picasso gibi kendini gösterememiş (daha doğrusu göstermek istememiş), onun kadar ünlü, onun kadar zengin olamamış bir ressam Modigliani. Köküne kadar ayyaş, köküne kadar serseri, köküne kadar aç.. Parasızlıktan bazı tuallerinin arka tarafını dahi kullanmış.
Mick Davis’in yönettiği 2004 yapımı “Modigliani” adlı filmde Modigliani’yi Andy Garcia canlandırıyor. Modigliani’nin hayatı etrafında dönen hikaye ile Picasso’yu, Jeanne’ı ve dönemin Paris’ini tanıyoruz. Modigliani’yi anlatan 1958 yapımı siyah beyaz ”Montparnasse 19″ adlı bir film daha mevcuttur.
Amedeo Modigliani tarafından "Kolye Jeanne Hebuterne", tuval üzerine yağlıboya, 22 14 15 inç, yaklaşık 1916-1917
Pablo Picasso esas adı Pablo Biasco İspanyol ressam, heykeltraş,yazar, tasarımcı, seramik ve grafik sanatçısı. Picasso 25 Ekim 1881’de Malaga, İspanya’da dünyaya gelir. Pablo’nun annesi Maria Picasso’dur 1901 yılından itibaren Pablo annesinin soyadını alır. Pablo 14 yaşındayken aile La Coruña’ya taşınır ve orada Pablo Güzel Sanatlar Okulu’na başlar. 1896’da aile bu kez de Barcelona’ya taşınır ve Pablo kısa bir süre sonra yeteneği doğrultusunda San Fernando Kraliyet Akademisi’ne (Madrit) kabul edilir. Fakat Picasso burada aradığını bulamaz ve tekrar Barcelona’ya dönerek çağdaş sanatlara ilgi duymaya başlar. O dönemde, Barcelona’nın İspanya’nın kültürel merkezi olmasından dolayı Picasso zamanla şairler, ressamlar ve yazarlardan oluşan entelektüel gruba katılır. 1900 yılında ilk kez Paris’e gider ve üç ay kalır, ikinci gidişinde ise ilk sergisini açma şansını elde eder. Her ne kadar sergi çok başarılı olmazsa da yazar Max Jacob’un ilgisini çeker, Picasso ve Jacob yakın arkadaş olurlar. Sonraki yıllarda Picasso, Paris’te oldukça fazla vakit geçirmiş, Bateau Lavoir denilen binada kendi stüdyosunu kurmuştur. 1900-1906 yılları arasında Picasso Empresyonizm’den Art Nouveau’ya kadar bir çok tarzı denemiştir. The Moulin de la Galette (1900) Paris’te yaptığı ilk tablosudur. 1904-1947 yılları arasında orada yaşamış bu tarihten sonra da Fransa’nın güneyine yerleşmiştir. Picasso’nun sanatsal üretimi bazı dönemlere ayrılır. Mavi dönemi (1901-4) eserlerinde yoksul hayatı betimlemiştir. Mavi tonlarının baskın olduğu bu dönem melankolik tablolarına verilecek örnekler arasında The Old Guitarist, 1903, adlı eseri olup aynı zamanda yüzyılın en popüler sanat eserleri arasında sayılmaktadır. ‘Canvases’ adlı eseri de daha açık renkleri ile ‘Pembe Dönem’ (1905-6) özelliği taşımaktadır. Picasso’nun Paris’te bulunan stüdyosu dönemin avant-gard isimlerinden Matisse, Braque, Apollianere ve Gertrude Stein gibi önemli isimlerin uğrak yeri olmuştur. Yine bu dönemde Picasso heykeltraşlık alanında eserler yapmaya başlamıştır.
1907 yılında Picasso’nun, Les Demoiselles d’Avignon (New York Modern Sanat Müzesi) adlı tablosu Kübizm ve modern soyutlama yolundaki en önemli çalışması sayılmaktadır. Ayrıca Kübizm’in ilk evresi olan analitik kübizm şeklindedir. Bu tarz, sonraları Picasso tarafından geliştirilir. Bu tarza verilecek en iyi örnekler ise; Female Nude (1910-11, Filedelfiya Sanat Müzesi) tablosu ve Woman’s Head (1909 New York Modern Sanat Müzesi) adlı heykeldir. Kübizm’in sentetik evresinde de (1912 ve sonrası) şekiller daha büyük, düz, açık dekoratif kompozisyonlara dönüşür. 1921 tarihli The Three Musicians buna en iyi örnektir. Kübizm’in tüm evrelerinde hem Picasso hem de diğer ressamlar tarafından denenen kolaj gibi yeni teknikler ortaya çıkar.
1937 yılında İspanya’nın Guernica adlı şehrinin bombalanması üzerine Picasso için dönüm noktası olan tablosu Guernica faşizmin ve savaşın alegorik bir eleştirisi gibidir. Bu tablo günümüzde Madrit’te Kraliçe Sophia Müzesi’nde bulunmaktadır. Son yıllarında Picasso heykeltraşlık, seramik, grafik sanatları, sahne dizaynları konusunda çalışmıştır. En önemli son dönem eserleri arasında Rape of Sabines (1963; Picasso Müzesi, Paris, Young Bather with Sand Shovel (1971, Özel Koleksiyon) yer almaktadır. 1947 yılında Picasso’ya neden komünist olduğu sorulduğunda şu cevabı verir: ‘İspanya’da küçük bir çocukken çok yoksulduk ve yoksul olan insanların ne şartlar altında yaşamak zorunda olduklarını iyi biliyorum, komünistler de yoksul insanlar. Bunu bilmek benim için yeterli bir sebep olmuştur.’ Ancak Komünistler, Picasso’nun komünist olmasıyla ilgilenmemişlerdir hatta 1953’te Picasso, yeni vefat etmiş Joseph Stalin’in portresini yaptığında Komünist Parti içinde yaygara kopmuş ve Sovyet Hükümeti Picasso’nun eserlerini Rus halkına yasaklamış ve eserleri St. Petersburg’da bulunan Hermitage Müzesi’nin bodrumuna kilitlenmiştir.
Picasso iki kez evlenmiştir. İlkini; Olga Khoklova ile ikincisini ise Jacqueline Roque ile gerçekleştirmiştir. Birinci eşinden bir, metreslerinden de üç çocuğu olmuştur. 8 Nisan 1973’te Picasso, Mougins’te, 35 odalı Notre Dame de Vie’da bulunan villasında ölür.
Guernica-1937
“Guernica” Picasso'nun en ünlü eseri olarak değerlendirildi. İspanya İç Savaşı sırasındaki Alman bombardımanını sembolize eden bu büyük tablo, savaşın insanlık dışı, umutsuz ve alçakça tarafını yansıtıyordu. Uzun yıllar New York'taki Modern Sanatlar Müzesi'nde kalan tablo Picasso’nun isteği üzerine ülkesi İspanya’da sergilenmedi. Zira Picasso, İspanya'da uygulanan demokrasiden memnun değildi. Tablo ancak 1981 yılında kendi topraklarına geri dönerek Cason del Buen Retiro'da sergilenmeye başlamıştı.
Madrid'de 1992 yılında Reina Sofia Museum açıldığında ise "Guernica" bu büyük müzenin en önemli parçası olarak şimdiki yerini aldı.
Frida Kahlo
Magdalena Carmen Frida Kahlo Calderon, (6 Temmuz 1907- 13 Temmuz 1954) Meksikalı ünlü ressam. Ressam Diego Rivera’nın eşi. Resimlerinin yanı sıra inişli çıkışlı özel yaşamı ve politik görüşleri ile tanınır.
1907’de Mexico City’nin güneyindeki Coyoacan’da, Macar Yahudisi fotoğrafçı Wilhelm Kahlo ve Kızılderili asıllı Matilde Calderon Gonzales’in dört kızından üçüncüsü olarak dünyaya geldi. 6 Temmuz 1907 günü doğmuş olmasına rağmen, kendisi doğum tarihini, Meksika devriminin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 günü olarak ilan etmiş, yaşamının modern Meksika'nın doğuşuyla başlamış olmasını istemiştir.
Altı yaşındayken geçirdiği çocuk felcinin sonucu olarak bir bacağı özürlü kalmış, kendisine "Tahta Bacak Frida" denmişti. Bu özrüyle başetmesini bilen Frida, gençkızlık çağında, dönemin en iyi eğitimini veren Ulusal Hazırlık Okulu’nda okudu. Bu okul, onu sanat, edebiyat, felsefe gibi alanlara yönlendirdi. İlerde Meksika düşün yaşamının önemli isimleri olarak anılacak Alejandro Gomez Arias, Jose Gomez Robleda, Alfonso Villa okul arkadaşları oldu. Okulda, anarşist bir edebiyat grubuna dahil oldu; güçlü bir kişilik oluşturmaya başladı. 19 yaşında geçirdiği bir trafik kazası bütün hayatını değiştirdi.
17 Eylül 1925 okuldan eve dönerken bindiği otobüsün tramvayla çarpışması sonucu çok kişinin öldüğü kazada, trenin demir çubuklarından birisi Frida’nın sol kalçasından girip leğen kemiğinden çıkmıştı. Kazadan sonra tüm hayatı korseler, hastaneler ve doktorlar arasında geçecek; omurgası ve sağ bacağında dinmeyen bir acıyla yaşayacak, 32 kez ameliyat edliecek ve 1954’te çocuk felci nedeniyle sakat olan sağ bacağı kangren yüzünden kesilecektir.
Kazadan bir ay sonra hastaneden çıkan Kahlo, ailesinin teşviki ile sıkıntı ve acıdan kaçmak için resim yapmaya başladı. Yatağının tavanındaki aynaya bakarak oto-portreler yaptı.
1927 yılı sonunda yürümeye başlayan Kahlo, bu dönemde sanat ve politika çevreleri ile yakınlaşmaya başladı. Küba'lı önder Julio Antonio Mella ve fotoğraf sanatçısı Tina Modotti ile tanışıp yakın arkadaş oldu. Birlikte, dönemin sanatçılarının davetlerine, sosyalistlerin tartışmalarına katılmaya başladılar. Kahlo, 1929’da Meksika Komünist Partisi’ne üye oldu.
Frida Kahlo (ortada) ve Diego Rivera, 1932, Carl Van Vechten tarafından çekilmiş.Resim çizmeye devam eden Kahlo aynı dönemde bir gün, Meksikalı Michalangelo olarak anılan ünlü ressam Diego Rivera'yı görmeye ve resimlerini göstermeye gitti. İki sanatçı, 21 Ağustos 1929’da evlendiler. Kahlo 1930’da eşiyle beraber ABD’ye gitti ve 1933’te Rivera aldığı duvar resmi siparişlerini bitirinceye kadar orada yaşadılar.
Frida ile Rivera’nın fırtınalı bir evlilik yaşamları oldu. Sağlık sorunları nedeniyle bir çocuğunu aldıran ve ardarda iki düşük yapan Frida, eşinin sadakatsizlikleri nedeniyle 1939 yılında ondan ayrıldı ama 1 sene sonra yeniden evlendiler ve Frida’nın çocukluğunu geçirdiği Mavi Ev’e yerleştiler.
Frida’nın da evlilikleri sırasında çeşitli erkeklerle ilişkileri olmuştu. Bunlarda birisi de Rus devriminin önde gelen isimlerinden Lev Troçki iledir. Troçki, Rivera’nın Meksika Cumhurbaşkanından aldığı özel izin ile 1937’de Meksika’ya gelmiş ve Frida’nın evine yerleşmişti. Aralarındaki ilişkiyi Troçki’nin eşinin farketmesi üzerine Frida, Troçki’den ayrılmıştır. Troçki’ye düzenlenen suikastın ardından suikastçı ressam Siqueiros’un arkadaşı olması nedeniyle sorgulanan Frida, bir süre Meksika’dan ayrılmayı uygun bulumuş; o sırada San Fransisco’da bulunan eski eşi Rivera’nın yanına gitmiş ve çift orada yeniden evlenmişlerdi.
Sık sık sağlığı bozulan Frida, dayanılmaz acılarla başa çıkmak için bütün gücüyle resim yapmış, yalnız ülkesinde değil, Amerika ve Fransa’da sergiler açmıştır. 1938’de New York’ta açtığı sergi ona büyük ün getirdi, 1939’daki Paris sergisi ile övgüler topladı 1943’de 'La Esmeralda' adlı yeni bir sanat okulunda öğretim üyeliğine başlayan Frida, sağlık durumu kötüleşmesine rağmen ders vermeyi sürdürdü; 1950’de omurgasındaki sorunlar nedeniyle hastaneye kaldırıldı ve 9 ay hastanede kaldı. 1953 yılı Nisan ayında Mexico City’de bir kişisel sergi açtı; Temmuz ayında sağ bacağı kesildi.
Frida Kahlo, 13 Temmuz 1954’te, akciğer embolisi teşhisiyle son nefesini verdiğinde; arkasında bıraktığı son tablosu; Yaşasın Yaşam isimli bir natürmorttu. Frida kahlonun hayatı "frida" ismi ile sinemaya aktarılmış ve bu filmde kahloyu salma hayek oynamıştır.
Resimleri
Frida Kahlo’nun 143 resmi vardır. Resimlerinin 55 tanesi oto-portrelerden oluşur. Yaşamının büyük bir bölümünü yatakta başının üstünde duran, “gündüzlerinin ve gecelerinin celladı” olarak tanımladığı bir aynaya bakarak geçirdiği için sürekli oto-portre çizmiştir. Resimlerindeki ustalık, Pablo Picasso’ya bile "Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz" dedirtmiştir.
Sürekli evcil hayvan besleyen Frida’nın beslediği hayvanlarla ilgili iki portresi vardır: 1941'de yaptığı "Ben ve Papağanlarım" ile 1943'te yaptığı "Maymunlarla Otoportre".
Frida’nın resimleri sürrealist olarak değerlendirilse de o surrealizmi reddetti. Resimleri aslında acı ve kesin gerçekliği yansıtıyordu. Frida’nın resimlerinde Meksika kültürü ve devrimci ulusal kimlik tuvale aktarılmıştı.
Kahlo, 1938’de New York’ta sürrealist resmin öncü isimlerinden dostu Andre Breton’un da desteğiyle bir sergi açtı ve bu sergi ona uluslararası ün getirdi. 4 tablosunu ünlü aktör Edward G. Robinson’a satarak ilk büyük satışını gerçekleştirdi, resimlerinin yarısı satıldı. Bu başarı üstüne 1939’da Paris’te bir sergi açtı. Paris sergisinde fazla resmi satılmasa da eserleri büyük ilgi topladı; Picasso ve Kandinsky gibi sanatçıların övgüsünü kazandı; Louvre Müzesi, sanatçının Çerçeve adlı tablosunu satın aldı. Sanatçı, ülkesindeki ilk kişisel sergisini 1953’te Meksika’daki galerisinde açtı.
kaynakça: http://tr.wikipedia.org/wiki/Frida_Kahlo
Frida’nın Diego Rivera’ya aşkını ifade etmek üzere yaptığı 1943 tarihli ‘Düşüncelerimde Diego’ isimli yapıt,
1976 Tahran doğumlu. 15 yaşında ilk ve tek hocası, İran'ın en büyük realist ressamı Morteza Katouzian'dan ders almaya başlıyor.1999'da Tahran Üniversitesi'nin Grafik dizayn bölümünden mezun oluyor. 2000'de de ARA resim stüdyosunu kurup ders vermeye başlıyor.Müthiş bir ressam. Işıkla, renklerle ve gerçekle bu kadar bütünleşilir.
Vincent van Gogh
Vincent Willem van Gogh d. 30 Mart 1853 – ö. 29 Temmuz 1890),
Hollandalı ard izlenimci ressam. Bazı resim ve eskizleri, dünyanın en tanınmış ve en pahalı eserleri arasında yer alır.
Van Gogh, gençliğini bir sanat simsarlığı firmasında çalışarak geçirmiş, kısa süren bir öğretmenlik deneyiminden sonra da Belçika'da fakir bir madenci kasabasında misyoner olmuştur. Resim kariyerine 1880'den sonra başlamıştır. Başlangıçta koyu ve kasvetli renklerle çalışan Van Gogh, Paris'te tanıştığı izlenimcilik ve yeni izlenimcilik akımlarının etkisiyle canlı renklere geçmiş; Güney Fransa'da geçirdiği süre zarfında da bugün yaygın olarak tanınan kendine özgü resim tarzını geliştirmiştir.
Van Gogh, ömrünün son on yılı boyunca yaklaşık 900 suluboya/yağlıboya resim ve 1100 karakalem çalışma üretmiş, en meşhur eserlerini ise ömrünün son iki yılında yapmıştır. 1888'de ressam Paul Gauguin ile arkadaşlığının bozulması üzerine sol kulağının bir kısmını kesmiş, giderek kötüleşen ruhsal hastalığı sonucunda kendini göğsünden vurarak intihar etmiştir. Kimi sanat tarihçileri Gauguin ile yaptıkları hareretli bir tartışma sonucu Gauguin'in isteyerek ya da kendini gard amaçlı olarak Van Gogh'un kulağını kestiğini de iddia ederler.
Van Gogh, resim kariyeri boyunca kardeşi Theo'dan aldığı maddi destek sayesinde ayakta durabilmiştir. İki kardeşin arkadaşlığı, 1872'den itibaren birbirlerine yazdıkları mektuplarla belgelenmiştir.
20. yüzyıl sanatını ciddi şekilde etkilemiş olan Van Gogh, fovistlerin ilham kaynaklarından biridir ve Empresyonizmin öncülerinden kabul edilir.
Bkz;http://tr.wikipedia.org/wiki/Vincent_van_Gogh
(d. 10 Şubat 1791, Venedik - ö. 21 Aralık 1882, Milan) 19'uncu yüzyıldaki Romantizm döneminin en önemli sanatçılarından biriydi. Büyük ve tarihi resimleri ile, politikaya dokundurmalarıyla, ve oldukça detaylı ve düzgün portreleriyle tanınırdı.
Hayez oldukça fakir bir aileden geliyordu. Babası Fransız kökenli iken; annesi Chiara Torcella ise Morano'dandı. Francisco, beş kardeşin en küçüğüydü ve zengin armatör ve sanat koleksiyoncusu Giovanni Binasco ile evlenen annesinin kardeşi tarafından büyütüldü. Çocukluğundan beri çizmeye hevesliydi, ve amcası ona eski eserleri nasıl restore edebileceğini öğretti. Daha sonra, Francisco Magiotto'nun öğrencisi oldu ve O'na 3 yıl boyunca çıraklık etti. 1806'da Güzel Sanatlar Yeni Akademisi'ne kabul oldu ve orada Teodoro Matteini'den dersler aldı. 1809'da Venedik Akademisi'nin yarışmasını kazanarak Roma'daki Accademia di San Lucia'da bir yıl eğitim hakkı kazandı. 1814'e kadar Roma'da kaldı ve buradan Napoli'ye taşındı. Burada Joachim Murat'a çalıştı. 1850'de Brera Akademi'sinin başına atandı.Hayez'in kariyerini tanımlamak çoğu zaman zordur, lakin eserlerinine genelde imza ve tarih atmazdı. Çoğu zaman eserin ne zaman yapıldığı, satıldığı veyahutta elde edildiği güne değindi; çizildiği güne değin değil. Bir çok kez de, aynı eseri bir kaç kez küçük değişikliklerle çizdi, bazılarında da hiç bir fark olmadan. İlk eserleri İngres ve Nazarene hareketinden ilham alırken, son eserleri de Klasik canlanma üzerinedir.
Hayez'in en ünlü eseri, "Öpücük"
Tanınmış Eserleri:
Scaglieri Mahkumu Petro Rosso (1820)
Sicilyalı Akşam Duaları (1822)
Kudüs Tapınağı'nın Yıkılışı (1867)
Marin Faliero Portresi (1867)
Harem Penceresinde Çiçek Vazosu (1881)
Öpücük (1859)
7 Temmuz 1887 - 28 Mart 1985
Marc Chagall, 1887’de fakir bir Yahudi ailesinin dokuz çocuğundan biri olarak Rusya’da dünyaya gelir. Chagall babasının karşı gelmesine rağmen St. Petersburg’ta sanat okumaya başlar Sıradışı stilinin farkedilmesi bu döneme rastlar. Resimlerinin çocukluğundan çıkagelen imgeler üzerine odaklanması tüm sanat hayatı boyunca kendisini yönlendirecek sanatsal motivasyonu sağlar.1910 yılında Chagall 4 yıllığına Paris’e taşınır ve bu sürede özlem duyduğu köyünden izler taşıyan en ünlü tablolarını yapar ve bunlar sanatının tanınmasına ve markalaşmasına sebep olur. Güçlü ve açık renkler kullanarak dünyayı bir düşler ülkesine dönüştürür. Tablolarında fantazi, nostalji, dinsel simgeler bibirleriyle kaynaşırlar. I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden önce, 1914’de Yahudi resimlerinin çoğunluğunu oluşturduğu tablolarını Berlin’de sergiler. Savaş boyunca Rusya’da yaşar ve 1917’de devrimi destekler. Vitebsk’te Güzel Sanatlar Komiserliği’ne atanır ve sonrasında da yeni kurulmuş Özgür Sanat Akademisi’nin müdürü olur. 1922 yılında Chagall Rusya’dan ayrılır ve bir yıl sonra Fransa’ya yerleşir. 1941-1948 yılları haricinde Fransa’da yaşar, bu tarihlerde II. Dünya Savaşı sırasında Fransa’dan A.B.D.’ye kaçar. Chagall’ın Nazilerin güçlenmesinden duyduğu korku, sanatına yansımış ve Yahudi şehitlerinin ve göçmenlerini resmetmesine sebep olmuştur. Yahudi dünyasının resimlerine ilave olarak Chagall’ın tabloları İncil’de yer alan sahnelerden de ilham almıştır. Chagall’ın İncil’e olan tutkunluğu İncil sahnelerinin resmedildiği ve Rus foklöründen, dinsel yaşamından öğelerle birleştirilmiş 100’den fazla gravürde karşımıza çıkmaktadır.1931 yılında Tel Aviv Sanat Müzesi’nin açılışı için ilk kez İsrail’i ziyaret eder ve bu ziyaretinden, Hadassah Hastanesi’nin camlarında bulunan vitray çalışmaları ve Knesset duvar süslemeri gibi eserler geriye kalır . Paris Opera Binası’nın tavanı, New York Metropolitan Opera Binası’nın duvarları, Birleşmiş Milletler’de cam süslemesi, Vatikan’daki süslemeler Chagall’ın diğer eserleri arasında yer alır.Chagall’ın çalışmaları tüm dünyada tanınmaktadır ve sanatçı bir çok ödül almıştır. Ayrıca Chagall hayattayken eserleri Louvre Müzesi’nde sergilenen nadir sanatçılardandır. Marc Chagall, 1985'te, 97 yaşında Fransa'da öldü. Fransa'nın Nice şehrinde ve doğduğu Vitebsk şehrinde adını taşıyan birer müze vardır.
Marc Chagall, 1887’de fakir bir Yahudi ailesinin dokuz çocuğundan biri olarak Rusya’da dünyaya gelir. Chagall babasının karşı gelmesine rağmen St. Petersburg’ta sanat okumaya başlar Sıradışı stilinin farkedilmesi bu döneme rastlar. Resimlerinin çocukluğundan çıkagelen imgeler üzerine odaklanması tüm sanat hayatı boyunca kendisini yönlendirecek sanatsal motivasyonu sağlar.1910 yılında Chagall 4 yıllığına Paris’e taşınır ve bu sürede özlem duyduğu köyünden izler taşıyan en ünlü tablolarını yapar ve bunlar sanatının tanınmasına ve markalaşmasına sebep olur. Güçlü ve açık renkler kullanarak dünyayı bir düşler ülkesine dönüştürür. Tablolarında fantazi, nostalji, dinsel simgeler bibirleriyle kaynaşırlar. I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden önce, 1914’de Yahudi resimlerinin çoğunluğunu oluşturduğu tablolarını Berlin’de sergiler. Savaş boyunca Rusya’da yaşar ve 1917’de devrimi destekler. Vitebsk’te Güzel Sanatlar Komiserliği’ne atanır ve sonrasında da yeni kurulmuş Özgür Sanat Akademisi’nin müdürü olur. 1922 yılında Chagall Rusya’dan ayrılır ve bir yıl sonra Fransa’ya yerleşir. 1941-1948 yılları haricinde Fransa’da yaşar, bu tarihlerde II. Dünya Savaşı sırasında Fransa’dan A.B.D.’ye kaçar. Chagall’ın Nazilerin güçlenmesinden duyduğu korku, sanatına yansımış ve Yahudi şehitlerinin ve göçmenlerini resmetmesine sebep olmuştur. Yahudi dünyasının resimlerine ilave olarak Chagall’ın tabloları İncil’de yer alan sahnelerden de ilham almıştır. Chagall’ın İncil’e olan tutkunluğu İncil sahnelerinin resmedildiği ve Rus foklöründen, dinsel yaşamından öğelerle birleştirilmiş 100’den fazla gravürde karşımıza çıkmaktadır.1931 yılında Tel Aviv Sanat Müzesi’nin açılışı için ilk kez İsrail’i ziyaret eder ve bu ziyaretinden, Hadassah Hastanesi’nin camlarında bulunan vitray çalışmaları ve Knesset duvar süslemeri gibi eserler geriye kalır . Paris Opera Binası’nın tavanı, New York Metropolitan Opera Binası’nın duvarları, Birleşmiş Milletler’de cam süslemesi, Vatikan’daki süslemeler Chagall’ın diğer eserleri arasında yer alır.Chagall’ın çalışmaları tüm dünyada tanınmaktadır ve sanatçı bir çok ödül almıştır. Ayrıca Chagall hayattayken eserleri Louvre Müzesi’nde sergilenen nadir sanatçılardandır. Marc Chagall, 1985'te, 97 yaşında Fransa'da öldü. Fransa'nın Nice şehrinde ve doğduğu Vitebsk şehrinde adını taşıyan birer müze vardır.
iz.