Vaat, s. 8.
Her zaman oturduğum köşedeki kafede, camdan dışarı bakarken görmüştüm onu. Genç bir adam kucağında taşıdığı sevimli köpeğini
veterinere götürüyordu. Üç yol ağzındaki veterinere. Herkese karşı
indirdiği yüzünün kepenklerine rağmen, içindeki şefkati dünyaya
söylediği sessiz anlardan biriydi bu ve ben bu gizli vaatten
etkilenmiştim.
Onu tanımaya
karar verdim o an; nasıl olsa aynı mahallede oturuyorduk, mahallemizin
kafelerinden birinde nasılsa karşılaşır, tanışırdık bir gün. O zaman
öyle düşünmüştüm.
İyi ve makas, s. 55.
"İyi bir adamdır," demişlerdi onun için.
İyi
bir insanmış gibi görünüyor, ama kadın iyiliğin bu görünüşünü tanıyor:
Başarısızlığın verdiği bir iyilik bu. Başka bir hayatı olmayacak,
olamayacak biri, belli. Gözünün bebeğinde hayatın izin vermediği kör bir
hınç parıldıyor. Sözde iyilikten yapılmış bir kalkanın
arkasında kendisini hayata, insanlara karşı daha güvenli hissediyor
olmalı. Böyleleri, karşısındakinin kendisinden daha zayıf biri olduğunu
hissettiğinde, saklandığı kalkanın arkasından çıkmakta ve güçlerini
sınamakta hiçbir sakınca görmez. Onların görünüşteki iyilikleri daha çok
güç karşısında saygıyla eğilip boyun eğen kirli bir itaate benzer,
başını önüne eğip getirdiği dosyasını inceleyen adama bakarken, bu
düşünceler geçiyor aklından.Kalkıp gitmek istiyor. Hiçbir şey söylemeden kalkıp gitmek. Ama ya yanılıyorsa, ya adam gerçekten iyi biriyse, ya sahiden yararı dokunacaksa. Genç kızlığı boyunca dikişlerine yardım ettiği annesinin sözü çınlıyor kulaklarında: "Sokağa çıkarken makasların ağzını açık bırakma, uğursuzluk getirir."
Böyle bir makas ağzında hissediyor şimdi kendini. Bugün sokağa çıkarken ardında bıraktığı evin halini hayal etmeye çalışıyor içinden. Makasın ağzının kapalı; her şeyin düzgün ve yerli yerinde olduğuna inanmak istiyor.