"zaman bizi sertleştiriyor, eski, çocuksu heyecanlarımız, ilk karşılaşma anlarının yarattığı o gizlenmez sevinç yerini kuşkulara, hep aynı olanla çarpışmanın bıkkınlığına, yaşamın geçip giden hızına asla yetişemeyeceğimizi anlamanın verdiği bulantıya, acımasız bir kendini yok edişe, sonsuz bir gizlenmeye, içe kapanmaya dönüşüyor."
'bir hastane odasında
sabaha karşı
onun ölmesini bekliyorum.
günlerdir bekliyorum.çok yorgunum,artık düşüncelerimin,duygularımın,günlük gerçekliğin çok dışında olduğunu,şu an,böyle bir cuma gecesi,telefonla birbirini arayıp buluşmuş,ir yerlere eğlenmeye gitmiş insanlar gibi birbirini izleyen sözcükleri rahatça bir araya getiremediğimi biliyorum.şimdi başka bir yerde olmayı ne kadar çok isterdim.nevit,burnundan,kollarından çıkan boruların içinde akan sıvılarla,şişmiş boynu,kızarmış göğsü,tuhaf yüz anlatımıyla uyuyor.buna uyumak denebilirse.artık burada değil.kimse onun şu anda nerede olduğunu,nasıl bir şey yaşadığını bilmiyor.ona bakıp kendi kendime,belki de acı çekmiyordur,belki de unutulmaz güzellikteki düşlerden birine dalmıştır,diyorum,inanmadan.
dünden beri beni tanıdığını belli eden bir işaret vermiyor.bir gece önce,soğuk ve makinelerle dolu bir salondaki çadırın içine soktuklarından beri dışarıyla ilişkisi koptu.o gece bir ara yanına gittim,beni tanıdı, 'nasılsın?' dedim yavaşça,söyleyecek başka bir şey bulamadığım için,gülümsemeye çalıştı,sonra gözlerini öte yana çevirerek,onu gördüğüm ilk günden beri yaptığı şeyi yaptı,bir kaşını kaldırarak dudaklarını büktü, 'neden böyle oldu?' der gibi...bu,onla aramızda yıllarla kurulmuş o incecik ipekten çizginin koptuğu andı.artık geri dönmeyeceğini biliyordum,o gece yanından çıkarken bana son kez baktığını biliyordum.
bütün güzel anların geride kaldığı bütün saatlerden nefret ediyorum,zamanın alay edercesine geçişinden,geride hep artık dönülmeyecekanlar bırakmasından....'
sabaha karşı
onun ölmesini bekliyorum.
günlerdir bekliyorum.çok yorgunum,artık düşüncelerimin,duygularımın,günlük gerçekliğin çok dışında olduğunu,şu an,böyle bir cuma gecesi,telefonla birbirini arayıp buluşmuş,ir yerlere eğlenmeye gitmiş insanlar gibi birbirini izleyen sözcükleri rahatça bir araya getiremediğimi biliyorum.şimdi başka bir yerde olmayı ne kadar çok isterdim.nevit,burnundan,kollarından çıkan boruların içinde akan sıvılarla,şişmiş boynu,kızarmış göğsü,tuhaf yüz anlatımıyla uyuyor.buna uyumak denebilirse.artık burada değil.kimse onun şu anda nerede olduğunu,nasıl bir şey yaşadığını bilmiyor.ona bakıp kendi kendime,belki de acı çekmiyordur,belki de unutulmaz güzellikteki düşlerden birine dalmıştır,diyorum,inanmadan.
dünden beri beni tanıdığını belli eden bir işaret vermiyor.bir gece önce,soğuk ve makinelerle dolu bir salondaki çadırın içine soktuklarından beri dışarıyla ilişkisi koptu.o gece bir ara yanına gittim,beni tanıdı, 'nasılsın?' dedim yavaşça,söyleyecek başka bir şey bulamadığım için,gülümsemeye çalıştı,sonra gözlerini öte yana çevirerek,onu gördüğüm ilk günden beri yaptığı şeyi yaptı,bir kaşını kaldırarak dudaklarını büktü, 'neden böyle oldu?' der gibi...bu,onla aramızda yıllarla kurulmuş o incecik ipekten çizginin koptuğu andı.artık geri dönmeyeceğini biliyordum,o gece yanından çıkarken bana son kez baktığını biliyordum.
bütün güzel anların geride kaldığı bütün saatlerden nefret ediyorum,zamanın alay edercesine geçişinden,geride hep artık dönülmeyecekanlar bırakmasından....'
.