"Kendi içimde kayboldum. Yoksa kendimin dışına dağılıp da mı kayboldum? Her ikisi de. Benim merkezim orada bir yerdeydi ve her köşeyi dolduruyordu. Ya da ben ayak uçlarımın, ellerimin, yüzümün bittiği yerde başlayan biriydim. Kendimi gövdeme iliştiren yalnızca belli belirsiz birşeydi. Duyumlarım yokolmuşlardı. Gördüklerim ve işittiklerimle benim aramda bir mesafe vardı, belki hissettiklerim de aynı durumdaydı. Bende yaşayan yalnızca kekre bir soluktu. Ağladım. Gözyaşlarım çevremdeki bunca kalın duygulu insanın hesabını görmeliydi. Gerçi 'onlar' için ağlıyor değildim. Ağlayan 'ben' de değildim aslında. Bir bent yıkıldı ve ırmak boşalmaya başladı. Bendi yıkan ben değildim, suyu canlandıran da. Ben gözyaşlarının üzerine düştüğü topraktım yalnızca."