her şey senin yokluğundan söz açıyor suskunluğundan
sabahın kızıl otlarla kararmasından
kaçıp gidişin var
küskün omuzlarını duygu tülleriyle sarıp
ipek döşeli odalarda
dalıp gidiyorsun kendi zamanına kendi yelkenli
çağrımı suskunlukla yanıtlıyorsun
yıllardır duymak istediğim masala
dönüşüyor yüzün
bedenine takıldıkça gözlerim
efsaneleri
tüm efsaneleri doğruluyorsun
sen istedikçe de gün solmaya başlıyor ağırdan
tüm evren sularına yüzün yansıyor
ay serpilerek doğanın gövdesinden
yoksa şu uzaklarda ışığını çakan
sabah yıldızı mı çiziyor akşam yolunu
bulutları devşirirdim olsaydın benim
olsaydım seherde atlarını süren sihirli perin
güpegündüz saçlarıma dolanan
seni ey
ben de apansız bir rüzgâr gibi salınan "
(Toplu Şiirler I / sulara gömülü çağrı / sy:37)
ay serpilerek doğanın gövdesinden
yoksa şu uzaklarda ışığını çakan
sabah yıldızı mı çiziyor akşam yolunu
bulutları devşirirdim olsaydın benim
olsaydım seherde atlarını süren sihirli perin
güpegündüz saçlarıma dolanan
seni ey
ben de apansız bir rüzgâr gibi salınan "
(Toplu Şiirler I / sulara gömülü çağrı / sy:37)