Cemal Süreya: Bir ovanın düz oluşu gibi bir şeydir yalnızlık.
Özdemir Asaf: Yalnızlık
Müziğin bile seni dinlemesidir
Yalnızlık
İnsanın kendine mektup yazması
Cahit Zarifoğlu: Ah şu yalnızlık, kemik gibi ne yana dönsen batar.
Edip Cansever: Ey benim yalnızlığım!
Kirpiğime takılan bir kum tanesi gibi dünyaya takılmamı önlersin...
Baksana şu yalnızlık taşkını yüzüm - Hep de bir fotoğrafın en arkasında kalan-
Buruşuk bir üzüm tanesi gibi sarkmış da kalabalıklardan.
Arif Ay: zor yollardayım
önüm ardım cinnet mahyaları
cam kırıkları dökülüyor ıslıklardan
gül değil yalnızlık bu elden ele
kıyamet habercisi çarşılarda
İlhami Çiçek: kendini bildi bileli
yalnız
konumuyla ilgili yalnızlığında
gerçekten yalnız olduğunu sanarak
çıldıran
korkunç kalabalık bir adamdı dünya.
Oktay Rıfat: Saadet bir çimendir bastığın yerde biter
Yalnızlık gittiğin yoldan gelir.
Fazıl Hüsnü Dağlarca : İki sestiler duyulmayan
Sevgiyle yalnızlık
Sevgiyle yalnızlık
Gece iner inmez
Yankılandılar dağlardan
Anna Habert: Ah gözyaşları içime akan
Bu mezar çukurunun boşluğunda
Dikilmiş sütunlara baktığım yerde
Ah benim eski sabrım
Dokunulmamış kalsın
Sonsuz yalnızlık su yalnızlık.
İsmail Kılıçarslan: bizi gümüş kaşıklardan alıkoyan
kalan yalnızlık vardır artık akşamlardan
televizyon yalnızlığı, renk yalnızlığı, insan
şiir çekilmektedir köhnemiş rüyalarımızdan
geveze ve umutsuz, şizofren ve unutkan
cinnet modern
Ahmet Telli: Yetmiş iki gündür bir dolapta kilitliyim. Yalnızca anahtar
deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sızıyor içeri. Yalnızlık
hiç de tanrısal değil, görkemli değil. O yalnızca geçmişle
gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta.
Geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir
leke yalnızlık denilen. Şimdi ne varsa, anahtar deliğinden sızan
havayla ışıkta... (Farkına varsalar, kapatırlar mıydı onu da?)
Bütün belleğimdekileri yokettim. Elektrikli bir aygıyla yaktım,
jiletle kazıdım. Çığlıkların aralığından uçurdum hepsini, kül
edip savurdum.
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
Sezai Karakoç: Yine akşam oldu,
Yalnızlık omuzlarıma çivisini çaktı.
Can Bahadır Yüce: ağır yalnızlıklardır köpüklerin örttüğü
çoktan karaya vurmuş hüzünlerin kalyonu
bir kuş alır götürür unutulmuş göğü
ayrılmak; bir limanın en yaralı balkonu
Kaan İnce: kefensiz giderken bu dünyadan, sakalıma dolanan:
gece
seslerle suda seken bir anka yüreğin
açlıktan öç alan
ellerim el kapılarında birer tokmak
penceremde binlerce ay doğar gündüzleri
karanlık:
hasretine yarıklar zinciri
kahır hitabesine gözlerin
kaç gurbetin gecesi
tarlada sürülen:
yalnızlık
Altay Öktem: ıslak paspas kokusudur, gece morudur
bileği tahriş olmuş bir kadının dinmeyen korkusudur
ansızın yakalanmasıdır bir kuşun kapana
trenin gecikmesidir istasyona
yalnızlık cinayettir!
Erdem Beyazıd: Bir gidip bir gelerek durmadan
Ay ışığını soluyan ey deniz ey o denizin dibi
Sonra büyüten yalnızlığını kanayan yalnızlığa
kalbim gibi.
Turgut Uyar: kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının
Edip Cansever: Bir kişi bile değilim yalnızlıktan.
Cemal Süreya: şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor
n'olur ağzından başlayarak soyunmaya
bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme
çık gel bir kez daha yıkıntılardan
çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat
Cahit zarifoğlu: içimizde yaşayan o, yani öteki kişi, "yalnız kişi". ey yalnız kişi. o ölüm anında duyulan ya da ölüm anında duyacağımız yalnızlık.
Özdemir Asaf: Yalnızlık
Müziğin bile seni dinlemesidir
Yalnızlık
İnsanın kendine mektup yazması
Cahit Zarifoğlu: Ah şu yalnızlık, kemik gibi ne yana dönsen batar.
Edip Cansever: Ey benim yalnızlığım!
Kirpiğime takılan bir kum tanesi gibi dünyaya takılmamı önlersin...
Baksana şu yalnızlık taşkını yüzüm - Hep de bir fotoğrafın en arkasında kalan-
Buruşuk bir üzüm tanesi gibi sarkmış da kalabalıklardan.
Arif Ay: zor yollardayım
önüm ardım cinnet mahyaları
cam kırıkları dökülüyor ıslıklardan
gül değil yalnızlık bu elden ele
kıyamet habercisi çarşılarda
İlhami Çiçek: kendini bildi bileli
yalnız
konumuyla ilgili yalnızlığında
gerçekten yalnız olduğunu sanarak
çıldıran
korkunç kalabalık bir adamdı dünya.
Oktay Rıfat: Saadet bir çimendir bastığın yerde biter
Yalnızlık gittiğin yoldan gelir.
Fazıl Hüsnü Dağlarca : İki sestiler duyulmayan
Sevgiyle yalnızlık
Sevgiyle yalnızlık
Gece iner inmez
Yankılandılar dağlardan
Anna Habert: Ah gözyaşları içime akan
Bu mezar çukurunun boşluğunda
Dikilmiş sütunlara baktığım yerde
Ah benim eski sabrım
Dokunulmamış kalsın
Sonsuz yalnızlık su yalnızlık.
İsmail Kılıçarslan: bizi gümüş kaşıklardan alıkoyan
kalan yalnızlık vardır artık akşamlardan
televizyon yalnızlığı, renk yalnızlığı, insan
şiir çekilmektedir köhnemiş rüyalarımızdan
geveze ve umutsuz, şizofren ve unutkan
cinnet modern
Ahmet Telli: Yetmiş iki gündür bir dolapta kilitliyim. Yalnızca anahtar
deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sızıyor içeri. Yalnızlık
hiç de tanrısal değil, görkemli değil. O yalnızca geçmişle
gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta.
Geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir
leke yalnızlık denilen. Şimdi ne varsa, anahtar deliğinden sızan
havayla ışıkta... (Farkına varsalar, kapatırlar mıydı onu da?)
Bütün belleğimdekileri yokettim. Elektrikli bir aygıyla yaktım,
jiletle kazıdım. Çığlıkların aralığından uçurdum hepsini, kül
edip savurdum.
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
Sezai Karakoç: Yine akşam oldu,
Yalnızlık omuzlarıma çivisini çaktı.
Can Bahadır Yüce: ağır yalnızlıklardır köpüklerin örttüğü
çoktan karaya vurmuş hüzünlerin kalyonu
bir kuş alır götürür unutulmuş göğü
ayrılmak; bir limanın en yaralı balkonu
Kaan İnce: kefensiz giderken bu dünyadan, sakalıma dolanan:
gece
seslerle suda seken bir anka yüreğin
açlıktan öç alan
ellerim el kapılarında birer tokmak
penceremde binlerce ay doğar gündüzleri
karanlık:
hasretine yarıklar zinciri
kahır hitabesine gözlerin
kaç gurbetin gecesi
tarlada sürülen:
yalnızlık
Altay Öktem: ıslak paspas kokusudur, gece morudur
bileği tahriş olmuş bir kadının dinmeyen korkusudur
ansızın yakalanmasıdır bir kuşun kapana
trenin gecikmesidir istasyona
yalnızlık cinayettir!
Erdem Beyazıd: Bir gidip bir gelerek durmadan
Ay ışığını soluyan ey deniz ey o denizin dibi
Sonra büyüten yalnızlığını kanayan yalnızlığa
kalbim gibi.
Turgut Uyar: kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının
Edip Cansever: Bir kişi bile değilim yalnızlıktan.
Cemal Süreya: şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor
n'olur ağzından başlayarak soyunmaya
bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme
çık gel bir kez daha yıkıntılardan
çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat
Cahit zarifoğlu: içimizde yaşayan o, yani öteki kişi, "yalnız kişi". ey yalnız kişi. o ölüm anında duyulan ya da ölüm anında duyacağımız yalnızlık.