"bana öyle geliyor ki, iki insan birbiriyle, birlikte mutlu olmak istediği için... evlendiği an da, işte tam da o an da, kendini mutlu olma ihtimalinden mahrum bırakmış, bu ihtimalin önüne geçmiş olur. mutlu olmak için evlenmek, tıpkı iki milyon için, bir araba için ya da baronluk için evlenmek kadar kar amaçlıdır ve o iki milyon , araba ya da baronluk gibi mutluluk da mutlu olmaya yetmez. bu dünyada cezasız kalmayacak bir şey varsa, o da manevi konularda yapılan hesap kitaplardır.
bir insanı tanımak inanılmaz zor bir iştir. bir insanı ilk olarak başbaşa bir sohbetin ilk yarım saatinde ve ikinci kez, ancak on yıl birlikte yaşadıktan sonra tanıyabileceğimizi söylersem, sanırım abartmış olmam. ayrıca şuna inanıyorum ki, iki insanın kim olduklarını ve kiminle evlendiklerini düğünden önce sezebilmeleri bile mümkün değildir. birisi ötekinin bütün davranışlarını, bütün fikirlerini, tutkularını, kanaatlerini, inançlarını bilse bile, çorapları, uykuda çapaklanmış gözleri, her sabah diş fırçalarken ağzını çalkalayış şekli ve özellikle garsona bahşiş verişi hakkında henüz hiçbir fikri yoktur - çünkü insan derinlerde aldatır ama yüzeyde onu tanıyabilirsin. kısacası her bir evliliğin içinde binlerce hayal kırıklığı riski ve her türlü içsel çuvallama ihtimali saklıdır; ki bunlara karşı kullanılabilecek tek bir silah vardır: hepsini daha baştan üstlenmek.
her insan, kendi içinde sınırları belli bir dünyadır. aksine, bir insan ne kadar kendine has olursa, bütünselliğe o kadar yakındır. imkanları, yetenekleri ne kadar azsa, bu imkan ve yetenekler o kadar derin ve esaslıdır. ve eğer tek bir yeteneği varsa, en değerlisi de budur.
bir yerlerde, bir parçacık yeryüzünü gökyüzüne yakın bir yükseklikten göreceğiniz bir dağın tepesine çıkın. hayatın önemine ve mutluluğun önemsizliğine inandığınızı kısa bir süre sonra fark edeceksiniz. mutlulukmuş! sanki mutluluk imkanı yalnız ve sadece bizim içimizde değilmiş gibi! sanki mutlu olma yeteneği tıpkı şarkı söyleme, yazma, politika ya da ayakkabı yapma yeteneğine benzer özel bir kabiliyet değilmiş gibi!
milena jesenka- yuvadaki şeytan