senin sağlığın nası? hapishanede yaraların geç iyileştiğini duymuştum. annelerin çok özlendiğini... beni hala iyi ve deli sanıyorsun ama öyle değil.
kavramları yeniden tartışmamız gerekecek. rüyaları, kabusları, adaleti, yalnızlığı. ne kadar basitse, o kadar çok ve uzun tartışmamız gerekecek. yani atilla, benim deli ve iyi olma şansım bitti...
içeridekiler ve dışarıdakiler.., hepimiz aynı lanetin içindeyiz. gittikçe paylaştıklarımızı en karanlığa indiriyoruz. sanki yalnızlık ve duyarsızlık bizi koruyacak. sanki küssek daha iyi olacak. on iki yıl daha oradasın. on iki yıl. dünyanın bile senin suçsuzluğunu ispatlayacak gücü yok. dudağımdaki kırmızı bağırıyor..; suçlu aslında o, çok suçlu. çünkü onu çok sevmiştim. çünkü biz o gün buluşacaktık, belki bana kahve yapacaktı. atillaa,,, bana kızma nolur.
hayatın suçu diye geçiştirdiğimiz bütün ihanetler biz değil miyiz?
sana anlatacak doğru dürüst bir gerçek ya da avutacak kadar güzel bir yalan bulamıyorum.
çok uzun yıllar sonra cezaevlerinin inşa edildiği yerler boş araziler olarak kalacak. belki büyük iş merkezleri, alışveriş alanları, çocuk bahçeleri yapılacak. belki birilerinin ayakları burkulacak yürürken, birden içlerinde bir sızı büyüyecek. rüzgarla ve yıllarla silinmeyen can çekişmelerinin, kan kokusunun izleriyle karşılaşılacak. göremediğimiz, duyamadığımız, anlamak istemediğimiz, bu yüzden hep suçlu kalacağımız acılar için küçük bir bedel ödeyeceğiz. biricik ve vazgeçilmez olanın, yani hayatın sırları bu vahşetin içinde son bulmasın diye, işte bu yüzden satırlar unutmamak ve unutulmamak için yazılmalı. ya da susmalı çok uzun bir yürüyüşe çıkılmış gibi. dargınlığımız birer birer kaybettiğimiz inançlarımızdan değil mi...
sakın üşütme. sakın yaşlanma. sakın yıkılma. sakın, sakın, o güzel ruhunu ayaza tutma. tahtadan defterler yap, deniz kabuklarından kutular, şiirin yetişemediği müzikleri duymak için kalbini yastığın altına koy. senden çalındıkça çoğalan hayatı, gözyaşlarından çıkardığın muutluluğu anlat. gözlerindeki aşkı değdir parmaklarının biçimlediği rüyaya. senden bana ulaşan rüzgarın da adı bu olsun... bana içeriyi bilmiyorum diye daha çok kız, ama n,olur daha güzel kız.
-hala atilla çıkıp gelecek sanıyorum.
-hala vurulmamış gibi yapıyorum.., bir de
hala, habire, olur olmaz oğlanlara aşık oluyorum.
muhteşem elmacık kemiklerini öpüyorum.
Umay Gedikoğlu
Ribbonn