.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..
Tutunamayanlar / Oğuz Atay
Tutunamayanlar / Oğuz Atay
24 Ara 2011
De ki İşte ;
ÖLÜM(de)
Ama ölümden ürkerek kendini çoraklaşma karşısında saf haliyle koruyan yaşam değil, ölüme katlanarak kendini onun içinde elde eden yaşamdır, tinin yaşamı. Tin, kendini mutlak kopmuşlukta bulmakla kazanır ancak, kendi hakikatini. (Hegel)
YAŞAM(ki)
Deniz yolculuğunda, tekne demir atınca; sen de su taşımak için karaya çıkınca, yolda giderken başka birşey de yapabilir, diyelim, midye toplayabilir ya da kalamar yakalayabilirsin; ama, gözünü sürekli geminin üstünde tutmalı, hep dönüp dönüp bakmalısın, acaba dümenci seni çağırıyor mu diye. Çağırınca da, başka herşeyi hemen olduğu gibi bırakıp koşmalaısın, ki tekneye, koyunlar gibi, ayakların bağlı atılmayasın.
Yaşamda da böyledir.
FELSEFE(işte)Kendimi aradım.
Herakleitos
Felsefe yapmak, kişinin, gelmeyeceğini bildiği birisini beklemesine benzetilebilir.
Yaşamın sana açıkça söyleyebileceği tek şey ölümdür.
Öyleyse, yaşamın tek açık anlamı, ölümdür.
Yaşamın tek anlamı ölümse, yaşamın anlamı -- yoktur...
Ölüm, yaşamın anlam içeriği ise, yaşamın anlamı -- boştur...
Ölüm yaşamın belirginleşmiş yanıysa,yaşam, bilinçlendirilmiştir.
Yaşamın tek belirgin yanı ölümse, yaşam her yanıyla -- özgürdür...
***
Yaşmın, seni ulaşman gereken düzeyin altında tutmaya çalışan eğilimlerle (bu arada kendininkilerle de) savaşmakla geçecek. --Bu yüzden de, ulaşman gereken düzeye ulaşamayacaksın; yani, başarılı olacak o eğilimler, sonunda. Zaten, belki, istedikleri de budur: Senin, onlarla savaşmak yüzünden, ulaşman gereken düzeyin altında kalman...
Ama savacaksın, gene de: sonuç her iki durumda da aynı olmayacak mı zaten -- sen, zaten, ulaşman gereken düzeyin altında kalmayacak mısın ki? --- Ama, savaşırsan, en azından (nereye gelebilirsen) geldiğin düzeye savaşarak gelmiş olacaksın -- bu da boşuna olmayacak.
***
Yaşamın, çatışma olacak --- kendinle ve bütün ötekilerle çatışmalar yaşaman...
Yaşam, kendiyle çatışmadır -- çarpışma, savaşma: ki, sonunda da tabii, kaybetmektir -- savaşı da, kendini de...
***
Yaşamın, kendi kendine ağırlık haline getirdiğin şeylerin altında ezilmenin süreci olacak.
Yaşamı 'hafifçe' yaşayabilseydin, yaşamın olayları da uçup giderler, sana yük olazlardı -- ama o zaman da, uçucu, boş olurdu yaşamın. Bu yüzden, yaşadığın her olayı 'ağır'laştıracaksın; ki uçup gitmesin, omuzuna çöksün; sen de onun yükünü taşıyasın.
Yaşaman, yaşamın yükünü yüklenmen olacak.
Yaşam, yükleneceğin yüktür.
Yaşamın, yükündür.
***
Yaşamın ne denli yük olduğunu biliyorsun; bileceksin --- bu yükü omuzlarından atmadığına, atamadığına, ya da atmak istemediğine, isteyemediğine göre de, onu taşımalısın, taşımak zorundasın, taşıyacaksın -- ki, zaten, işte taşıyorsun...
***
Yaşamın öyle noktalara gelecek ki, eski çerçevesinden çıkıp dört bir yana açılan yol ağızlarında duruyor olacak; ama, göreceksin ki, bu yollar hiç de yeni yerlere ulaşmıyor -- hatta hiçbir yere ulşmıyor: 'çıkmaz sokak', hepsi...
Yaşamın 'çıkmaz sokak'lara çıkmakla geçecek
---hem de, bunlardan değil çıkmak, giremeyeceksin bile onlara!
Yaşamın çıkılamazlıklara girememekle geçecek.
***
Yaşamın, sürekli gireceğin çıkmazlardan oluşacak; hep girip, hep çıkacaksın çıkmazlara, çıkmazlardan: son gireceğin çıkmaz da, hiç çıkamayacağın çıkmaz olacak--- sen en son çıkmazına girdiğinde, yaşamın da 'düze' çıkacak.
***
Yaşamının büyük bir bölümü, yaşamına yön verme çabalarınla geçecek --öyle ki, gün gelecek, bakacaksın, yaşamın,, yön bulma çabasıyla döne döne, yola hiç çıkamamış...
Yaşamın yönünü bulmaya çalışırken, yaşamın yolunu bulamayacaksın.
Yaşamın, yön bulmaya çalışırken, yolsuz kalacak ---yaşamın yönünü bulmaya çalışırken, yaşamın yolunu bulamayacaksın.
Yaşamın, yön bulmaya çalışırken, yolsuz kalacak --yaşamın yönünü bulacağım derken, yolunu yitireceksin.
--Sonunda, yaşamın yönünü bulsan --bulduğunu sansan-- bile, bakacaksın ki, yolunu yürüyecek durumda değilsin artık...
Yaşamın, yönsüz -- yönü olsa bile, yolsuz -- kalacak: Yönsüz, hem de, yolsuz yaşayacaksın.
Yaşamının yolu hiç olmayacak; belki, yönü olsa bile...
Yaşamının yolu yok.
***
Yaşamında hep 'sahici olmaya, yaşadıklarını 'sahiden' yaşamaya -- yaşamı 'sahi' yaşamaya -- çalışacaksın; ama yaşadıklarında hep bir sahtelik arkaplanı, bir yapmacıklık çizgisi, bir uydurulmuşluk havası boy gösterecek.
***
yaşamın, beklediğinin gelmemesi -- ki, işte : senin de, gelmeyeceğini bildiğini beklemen olacak.
***
Yaşamın yalnızca anlaşılamaz, bilenemez olmakla kalmayacak, yer yer, yaşanamaz hale de gelecek:--
Garip, çelişkili yönelmelerinle, kendini öyle durumlara sokacaksın ki içinden çıkılamaz bile değil, daha, içine girilemez bile olacaklar.
yaşamdan ne istediğini bilememekle de kalmayacaksın -- bakacaksın ki, ne olduğunu bilmediğin şeyler istemişsin; istediğinin ne olduğunu bilmeden de, ne olduğunu bilmediğin şeyler yapmışsın.
Çelişkili eylemlerinle hem kendini hem de ilişkide olduğun kişileri öyle durumlara sokmuş olacaksın ki, sen de onlar da, ne yapılabileceğini bilemediğiniz durumlarda kalacaksınız.
Anlaşılamaz, bilinemez, giderek, yaşanamaz bir yaşam yaşayacaksın -- bunu, üstelik, ötekilere de yaşatacaksın.
Yaşam yaşanamaz olacak-- senin için de, ötekiler için de...
Yaşamı yaşayamayacaksın--ız.
***
Yaşamında en zor işin, kendi yolunu yürümek olacak --ve, ilişkin olan, önem ve değer verdiğin kişilere, bunu anlatmak: Yaşamının, yaşadığın kadarıyla, yalnızca senin yaşamın olduğunu; aynı şeyin onlar için de geçerli olduğunu; ilişkide olmanın da, bu temel gerekliliği engellemediğini, engellememesi gerektiğini...
Ama, anlatamayacaksın ki...
---Çünkü, daha kendin bile gereğince anlamamış olacaksın bunu...
***
Yaşamında, yürüyüp yürüyüp, bir an durunca, çevrene bakıp göreceksin ki, yürüyüşüne şu ya da bu noktada katılmış, bir süre seninle birlikte yürümüş kişilerden hiçbiri yok yanında:--
Sen, bir an, 'Buradayım' demek için durunca, onlar, artık, 'orada' olacaklar-- 'buradayım artık' bile demeyeceler sana, 'orada'larından seslenerek...
'burada'nda kimse bulunmayacak ---'orada'ndan kimse seslenmeyecek sana..