.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..
Tutunamayanlar / Oğuz Atay
Tutunamayanlar / Oğuz Atay
28 May 2012
Gelecek, artık eskiden gelmesini beklediğim şey değil.
"dünyanın en çabuk geçen, geçer geçmez de en hızlı yakalanılan hastalığına sahipti: umut."
hakan günday-az
onlar ,onu silmeye çalışmışlardı.onlar ,onu gömmeye çalışmışlardı.onlar!insanı çıldırtan çoğul:onlar! çok şey söyleyip hiçbir şey anlatmayan kelime.
ambler uyarısı-robert ludlum
belki de en iyisi kuyruğu her daim dik tutmaktır. şefkate kanmış mevta bir ev kedisi olmaktansa;gardını almış hayta bir sokak kedisi olmak evladır.
aşka veda-can dündar
anıların tüm görüntülerini vermeyeceğim. sonsuz gerideler. bu görüntülerin renkleri soldu. ama kaybolmadılar. benim sönüp gitmemi bekliyorlar. bu kadar hain bu görüntüler. sen sonsuz gecelerce sevişmiş, sonsuz zamanlar sindirmiş olabilirsin içine. böylesine hain bu görüntüler, yok olmuyorlar. seni söndürüyorlar yavaş yavaş.
tezer özlü - kalanlar
senin bir ağaç gibi, bir kedi gibi, bir kanarya gibi, bir koltuk gibi, bir kağıt gibi, bir perde gibi, bir giysi gibi, bir kalem gibi, bir şapka gibi, kuruyuverdiğin, uyuzlaşıverdiğin, ötmeyiverdiğin, yırtılıverdiğin, yıkılıverdiğin, eskiyiverdiğin, aşınıverdiğin, bitiverdiğin, uçuverdiğin demektir bu. ancak bir ağaç kuruyuverir, bir ev yıkılıverir, bir makine duruverir, bir pabuç aşınıverir, ansızın bu anlaşıverir ve hiç önemli değildir bu. öncesiz ve sonrasız, bağlantısız ve belgesiz tükenivermek bir ağacın, bir evin, bir pabucun hakkıdır. bir insanın, bir insanın ama, bir rosa’nın niçin eskidiğini bilmem gerek, yeni rosa’yı bunun üstüne kurmam gerek."
tante rosa - Sevgi Soysal
"uykumuzu çok küçükken teslim ederiz büyüklerimize. sonra büyürüz, büyüdükçe korkularımız da büyür. tedirgin uykularımız çoğalır. günün birinde aşık olmuşsak, yeniden bir çocuk kadar kayıtsız bırakırız kendimizi bir başkasıyla aynı uykuya...
oysa uykumuzu teslim ettiğimiz omuzlar bir gün çekilir başımızın altından, esmer ya da sarışın kokusuna gömülüp uyuduğumuz boyunlar öksüz bırakır bizi; bir kolumuz kopmuş gibi yatarız terk edildiğimiz yataklar içinde. sonra bir süre sızlayan gövdemizi başkalarıyla dindiririz. yanımızdaki yabancı gövdeler, hafif tutar uykumuzu. tedirgin bakışlarla yaşanan sabahlardan sonra kimselerle uyumak istemez oluruz artık. uykumuzu bedenimizden daha zor teslim ederiz bir başkasına."
murathan mungan- aşkın cep defteri
-insan nedir bilir misin olric ?
-nedir efendimiz ?
-insan; ağaçları kesip onlardan kağıt yapan sonrada o kağıtlara “ağaçları koruyunuz” yazandır.
oğuz atay - tutunamayanlar
“ben bir şeyim, meçhul her şeydir. fakat.. unutma ki ben, varım; meçhul, yoktur. o, sadece olabilir, fakat olmayabilir de! ben bir realiteyim, o bir imkandır..”
peyami safa - yalnızız
"yalnızlık hep var. buna alışmaya çalış. içine ne kadar süzülürse, ruhunun alanını o kadar genişletir. zeki ve duyarlı insan az bulunur bir şeydir, hatta onların sayıları tükendi diyebiliriz. eğer seni anlayacak birilerini bulmayı beklersen, öldürücü bir hayal kırıklığına uğrarsın. yapabileceğin en iyi şey, kendini anlamak, ne istediğini bilmek ve yoluna engeller çıkmasına izin vermemek."
beyaz zakkum - janet fitch.
"ölümden de korkunç kabusları bilmeyenler, buna ölüm sessizliği derler. aslında, sessizliğin içindeki sesleri, yokluğun soluk alıp verişini duyamadıklarındandır bu."
aslı erdoğan - taş bina ve diğerleri
"özgürlük kimse tarafından sevilmemeyi göze almaktır."
- bizim büyük çaresizliğimiz - barış bıçakçı
Huzur içinde ellerimi kavuşturuyor ve bekliyorum. Rüzgara gelgite yada denize aldırmıyorum; Artık zamana yada kadere isyan etmiyorum, Bana ait olan bana gelecek çünkü..
John Burroughs.
"selamet denilen şey zayıflar içindir.ben selamet istemiyorum,ben hayat istiyorum,hayatın da tümünü istiyorum.eğer tanrılar zevkten vergi istiyorsa öderim,ama vergilerine her seferinde itiraz ederim.en güzel şeylerin,bu dünyaya sırf bizi denemek için,büyük ödülü almamızı zorlaştırmak için getirildiğine inanmıyorum.boşluğun güvenliğini de istemiyorum.hayatı bu kılığa sokmak insanlara da tanrılara da yakışmaz."
jitterbug perfume - tom robbins
'dünyadaki her türlü inanc insan ürünüdür.inancin tanimi budur... -dogru oldugunu düsündügümüz ve ispatlayamadigimiz seyleri kabul etmek.eski misirlilardan modern kiliseye kadar her dinde tanri mecazlarla, alegoriyle ve abartiyla anlatilir.mecazlar aklimizin almadigini anlamasina yardim eder.sorunlar kendi mecazlarimiza kelime anlamiyla inanmaya basladigimiz zaman ortaya cikar.dinlerini layikiyla anlayanlar, bu hikayelerin mecaz oldugunu zaten anlarlar.
da vinci sifresi, dan brown
nereye olsa burunüstü düşmelisin...işe, şaraba, aşka burnüstü düş ve ne tanrı'dan ne de şeytan'dan kork...
vios kai politeia tou alexi zorba - nikos kazancakis
"daima olan bir şey vardır," dedi adam. "sen 'hiçbir şey olmuyor' dediğinde sadece senin bir şeyin ne olduğu hakkındaki klişene uyan hiçbir şeyin olmadığını söylüyorsundur."
robert m. pirsig - lila
"oklava gibi dik mi? peki, ama oklava dik mi? oyleyse başka bir şey gibi dik diyelim. hangi şey? elektrik direği mi? kayın gövdesi mi? demir boru mu? küba purosu mu? bisiklet pompası mı? şarap şişesinin boynu mu? kilise şamdanı mı? yıldırımsavar çubuğu mu? dikilitaş mı? dikilitaş da nerden çıktı? kim andı adını? niye dikilitaşlardan söz edip boşa zaman harcıyoruz? ölümsüz mü dikilitaşlarlar? kim demiş? yağmurla rüzgar sürekli aşındırıyor hepsini. ne çıkar bundan? yoksa sen mi ölümsüzsün? bir dikilitaştan daha az yaşıyorsun. bu konuyu kapatasak daha iyi olmaz mı? iyi ama karşılaştırma ölçütünü nasıl bulacağız? hangi yöne dönelim? ana yönler dört tane, ama yönler sonsuz. seçim yapmak zor mu? öyleyse baştan mı başlayalım? oklava gibi dik mi? ama oklava dik mi?"
luigi malerba-babafingo
''...eskiden doğa ve toprak, yaşam ve suyun olduğu yerde, bitimsiz bir çöl gördüm, bir tür kratere benzeyen, öylesine uzak ki, mantıktan ve ışıktan ve ruhtan, zihin onu herhangi bir bilinç düzeyinde kavrayamaz ve algılamaya yaklaşsan bile zihin gerisin geriye kaçar, içine alamaz onu.
öyle açık ve gerçek ve yaşamsal bir manzara idi ki benim için, el değmemişliğinde nerdeyse soyuttu.
benim anlayabildiğim buydu, benim hayatımı yaşama biçimim, çevresinde hareketlerimi ördüğüm şey elle tutulur, gözle görünüür olanla, hesaplaşma biçimimdi.benim gerçekliğimin çevresinde dönendiği coğrafyada; benim aklıma gelmezdi hiç, insanlar iyi midir, insan kendini değiştirebilir mi, insan bir duygudan ya da bir bakıştan ya da bir jestten haz duyarsa, dünya daha iyi bir yer mi olur, ya da başka birinin aşkını ya da iyiliğini kabul ederse. hiçbir şey olumlayıcı değildi. 'ruh cömertliği' lafı hiçbir şeyi açıklamıyordu. bir klişe, kötü bir şakaydı.seks aritmatiktir. bireysellik mesele değil artık. zeki olmak neye yarar ki? aklı tanımla, arzu-anlamsız. zeka hiçbir şeyi iyi edemez. adalet öldü. korku, yakınmak, masumiyet, ilgi, suç, ziyan, başarısızlık,keder artık hiç kimsenin gerçekten hissetmediği şeyler, duygulardı.düşünmek yararsız, dünya anlamsız. kötülük dünyanın tek sürekliliği. tanrı yaşamıyor. aşka güvenilmez. yüzey, yüzey, yüzey insanın anlam bulabildiği tek şey yüzey. benim gözümde uygarlık buydu, devasa ve tırtıklı bir bıçak ağzı gibi...''
american psycho - bret easton ellis
sihirli tiyatro
_____herkes giremez
_____________ -herkes için değil
yal-nız-ca - ka-çık-lar - için!
`hermann hesse-bozkırkurdu`
Ben Sadece Ben Olmak İstiyorum!