"Senden ayrı olduğum bir tek an yok
çok uzaklarda olsan bile
seni taşıyor herşey
kokular, sesler , seslenişler,
ne zamandır görmüyor gözlerim,
unuttum tanıdığım ne varsa,
bir tek senin yüzün,
çok uzaklarda olsan bile..."
bir kursat basar romanı.., evli bir dışişleri bakanı ile yine evli bir dışişleri bürokrat karısının aşkını anlatıyor. Romanda 1950-1960 dönemine ait politik bütün gelişmeleri birebir okuyorsunuz.
"Eğer, hayatınızın herhangi bir an'ına gidip orada sonsuza dek kalacaksınız deseler yalnızca iki şeyden birini seçmek isterdim. Biri, o çocukluğun bahçesindeki ağacın dalına asılı salıncakta sallanırken... Öteki, bütün hayatım boyunca en çok sevdiğim adamla öpüştüğüm ilk gün... Herkes aşık olmanın ortak dilini bulup yazmaya çalışıyordu.
Ama aslında bu kadar basitti işte: Birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın."
askın buyusunu içinizde hissedip onun acısını da tadmak....
"sana bir şey sormak istiyorum" dedim birden. aslında bunu düşünmemiştim, o an aklıma gelmişti. şimdi pek zavallıca geliyor ama sordum işte: "bana aşık mısın? "
bir an sustu.
"bu ne biçim soru böyle? " dedi.
yanlış cevap. ne sanıyorsunuz? bu oyunda bu sorunun tek bir cevabı vardır ve eğer bir erkek o cevabı vermiyorsa yanar, oyun bozulur.
"öylesine sordum" dedim, "sonra konuşuruz, herhalde işlerin var, hoşçakal..."
telefonu kapattım.
"insan bir düşü sevebilir mi?"
"evet, bence zaten en çok onu sevebilir, bir düşü..."
insan hayatında sözcüklerden çok kullanılan ne var ?
Onun için sözcükler eskidir , yıpranmıştır , kirlidir. içleri hep yüzyıllar boyu ortak anlamlar oluşturan şeylerle doldurulmuştur.
Onları alıp yeniden,
sizinle bir başkası arasında ,yalnız ikinize ait çağrışımlarla dolu, yalnız ikinizin tam olarak ne anlama geldiğini bildiğiniz sözcüklere dönüştürmek neredeyse imkansızdır ...
....
küçük bir kız çocuğu olduğum günlerden beri bana hep aynı şeyi söylediler: "gerçekleri gör!"
evet ama beni mutsuz eden gerçeği görüp de ne yapayım? siz ne isterseniz düşünün, ben yalanları severim. hayalleri, düşleri, kimseye zararı olmayan yalanları...
insan işte böyle bir evin içinde oturup bunca yıldan sonra yalnız gerçekleri düşünse ancak hayatının neden bu denli uzun olduğuna şaşabilir... canı sıkılır.
hem kim bütün bu hayatın bir rüya değil de gerçek olduğunu söyleyebilir ki?
.....
"insanın sihirli bir değneğin dokunuşuyla bir anda tümüyle unutmak için her şeyini verebileceğini ama-ne tuhaf-aynı anda bu mümkün olsa bile unutmaya kıyamayacağı bir duygudur bu.bildiğim diller var ama hiçbir dilde o an içinde bulunduğunuz duyguyu anlatabilecek sözler yok."
.....
"sanki beyaz bir kağıda çizilmiş resmimizin üzerine sürekli ince şeffaf bir kağıtla bir yenisi konuluyor,her ince yaprakta belki küçük bir çizgi,belli belirsiz bir kıvrım var ama öylesine yavaş yavaş değişiyor ki,yılların geçtiğini,o yüzün değiştiğini fark edemiyor insan.
böylesine kalın bir deste gibi duran bu resmi şimdi sayfa sayfa soyup ilk yüze geri dönmeyi deniyorum."
....
"bazılarının tek bir hayatı var.buna dürüst olmak diyorlar.herşeyi bilinen bir hayat.her yanı görülen camdan bir kürede yaşamak gibi..
yalan,çünkü,hiçbirimiz camdan bir hayat yaşamıyoruz.belleğimizi korkusuzca açsak kimbilir neler buluruz orada.söylediklerimizle,görüntümüzle hiç ilgisi olmayan ne çok şey..kendimiz bile şaşırıp kalırız.
ne aptallık,çünkü,neden insan kendisini tek bir hayata tutsak etmek istesin ki?"
.....
kimi zaman birini sevdiğini düşünür insan.onu neden sevdiğini bir başkasına anlatabilir. sözcüklerle, uzun cümlelerle, yaşanmış hatıralarla, örnekler vererek..
bazen birini sevdiğine kendini inandırır.
onu sevmek için daha çok sevebilmek için birşeyler yapar ya da birşeyler bekler.
ama bazen birini delice sevdiğinizi bilirsiniz.hissedersiniz. bunun için bir neden olmasa da sizin dışınızda bir güçle ona doğru çekilirsiniz.
yerçekimi gibi doğal kendiliğinden.. isteseniz de engelolunumayan birşey..
.....
"...bir film kadar kısa bile olsa ne çıkar? biz onun içine her şeyi sığdıramaz mıyız? bütün o sıkıcı konuşmaların, toplantıların, boşa geçen saatlerin, katlanmaların, dilinin ucuna gelenleri söylemekten vazgeçmekle geçen günlerin, sevmediğin insanlara seviyormuş gibi davranmak zorunda kaldığın görüşmelerin, yastığa başını koyduğunda bütün bir ömrün böylesine renksiz yaşamak için mi verildiğini düşünüp kendine acıdığın gecelerin yerine her anını sonradan nasıl hatırlayacağımızı düşünüp saklamak isteyeceğimiz bir hayat kuramaz mıyız?"
"...hatırlamak güzeldir derler.hayır, değildir.anılar bir an için bizi gülümsetse bile hemen sonra elimizi uzatıp tutmaya çalıştığımızda silinip giderler ve ne yaparsak yapalım acı verirler."
"...ama bana göre yalnızca korkaklar hayatın, küçük bir dünyanın, kendi dünyalarının içindeki kurallara göre yaşanması gerektiğine inanırlar ve başkalarını da aslında her yüzyılda, haritanın üzerindeki her farklı renkteki kıta parçasında değişen kurallara göre yargılamaya kalkışırlar."
"çayla en iyi giden şey aşk ve skandallar"
"politika bana göre bu ülke için bir şeyler yapmaktan çok kendileri için çalışan, kendi aralarındaki oyunlarla uğraşan ve bunun için pek çok şeyi göze alanlara göreydi."
"eğer kadınların kalbine giden bir yol varsa sözcüklerden geçer."
"...erkeklerin ne yapacağı belli olmaz, belki de onlardan bir şey beklemekle hata ediyoruz, sürekli bir şeyler yapmalarını bekleyerek asıl güzel olan anları da bozuyoruz."
"birini seviyorsanız onun sizi ne kadar çok sevdiğini sorgulamakla zaman kaybetmenin anlamı var mıydı?"
"sadece korkaklar gizli saklı işler yapar."
"...hayat bizden büyüktür ve biraz güçlü bir rüzgar bile kurduğunuz bütün o kumdan kaleleri çocuksu bir keyifle ansızın yıkıverir"
"o çöplerle oynanan oyundaki gibi, istediğiniz çöpü almaya çalışırken başkalarını yerinden oynatıyorsunuz ve yanıyorsunuz."
.....
"hayat hiç beklenmedik anda biten bir şey, içinizden gelen neyse onu yapın, fazla düşünmeye zaman yok!"
.....
sussana efendi sen .
susta biraz beni öp..
...birini sevmen için elle tutulur bir neden bulamıyorsan onu sahiden seviyorsun demektir."
Başucumda Müzik Olmadan Uyuyamam...
Başucumda müzik / Kürşat Başar