bu dünyanın tam ortasında kendi kozasında hala süren bir efsane var, geçip gidiyor yerine ait olmayan bütün gölgeler, herşey zamanında yaşanıyor, yanyana… birbirini hiç ürkütmeden.
kendine bahçe arayan ölü duvarı
kendine gece arayan bahçe
kendine kendini arayan
tuzlalar boyunca yürüdü gitti
uykunun derin atları
ot ile koru arasında bir zaman
bozgun ile lehçe arasında bir zaman
ölüm ile ölüm arasında
kirece bulanmış ay kendine mağrur bir zakkum seçti
acıyı böyle bildim
kar buğdaya indi
ekinleri ısıtan yaz mızrakları ve ateş
kara kelebek. kara memleket. sisin gümüş yılanı
orman ışığını keser
ama silemez varlığını
her şiirde saklı duran güneş
içimdeki çıplak güdü
ben seni böyle bildim
derin kalıntılarını topla
ellerini kirletmeden
geçtiğin yolların
bulanık ayların suçlarını ver geriye
köklerine aktar bütün sustuklarını
geceyle gündüz arasında bir zamandı
kanına karışan, şimdiyse çömlek zamanı
kendine kendini arayan
buraya seninle geldim