.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

26 Eki 2011

Sen acının sınırları olduğuna inanır mısın?



Bu gece de yağmur yağıyor.. yağip yağmamakta kararsızlık çekiyor, her damla kendisi adına özür diliyor. Bana biraz daha mutsuz olmamı ve kendim adına özür dilememi fısıldar gibi.. ben de yazıyorum. Yalnızım.. Oysa bu gece o kadar etkilenmiyorum yağmurdan, ağlamıyorum çünkü. Bu gece hiç kimse ağlamıyor.

Ancak sen ilgilendiğinde kanamaya başladı yaralarım, oysa hep oradaydılar. Biliyorum sen dokunmadın bile yaralarıma, sadece baktın, şöyle bir an, gözucuyla.. Başını kitaptan kaldirip, kendini çağıran sese cevap veren biri gibi. “Ne var?”.. Bir ilgisiz bakış, ama bana sunulmuş o tek bakış, hiç görülmemişi ortaya çıkarmaya, gizli kalmış kanı akıtmaya yetti.

Bana bir zamanlar verdiğin sevgi, benim de hiç çekinmeden aldığım, sonsuzmuşçasına, korkusuzca eriyip gitti, bir çocuğun elinde korumaya çalıştığı gizemli, mucizevi bir kar tanesi gibi. Geride kalan anlamsız bir ıslaklık işte. Sevişme sonrasında yatakta kalan ıslaklık gibi, göze çarpmayan, kolaylıkla birakilip gidilen, yalnızlığın ayrıntısından başka bir şey değil.

Bu gece, yüreğimde tutsak bir kuş, kafesine çarpa çarpa yaralar açıyor vücudunda.. Sergio gitti ve içimdeki tutkuyu öldürmek bir kuşu öldürmek kadar kolay ve olanaksız oldu.

Sen acının sınırları olduğuna inanır mısın? O zaman belki de bu yağmurun son yağmur olduğunu da düşleyebilirsin…

a.erdoğan