Ancak sen ilgilendiğinde kanamaya başladı yaralarım, oysa hep oradaydılar. Biliyorum sen dokunmadın bile yaralarıma, sadece baktın, şöyle bir an, gözucuyla.. Başını kitaptan kaldirip, kendini çağıran sese cevap veren biri gibi. “Ne var?”.. Bir ilgisiz bakış, ama bana sunulmuş o tek bakış, hiç görülmemişi ortaya çıkarmaya, gizli kalmış kanı akıtmaya yetti.
Bana bir zamanlar verdiğin sevgi, benim de hiç çekinmeden aldığım, sonsuzmuşçasına, korkusuzca eriyip gitti, bir çocuğun elinde korumaya çalıştığı gizemli, mucizevi bir kar tanesi gibi. Geride kalan anlamsız bir ıslaklık işte. Sevişme sonrasında yatakta kalan ıslaklık gibi, göze çarpmayan, kolaylıkla birakilip gidilen, yalnızlığın ayrıntısından başka bir şey değil.
Bu gece, yüreğimde tutsak bir kuş, kafesine çarpa çarpa yaralar açıyor vücudunda.. Sergio gitti ve içimdeki tutkuyu öldürmek bir kuşu öldürmek kadar kolay ve olanaksız oldu.
Sen acının sınırları olduğuna inanır mısın? O zaman belki de bu yağmurun son yağmur olduğunu da düşleyebilirsin…
a.erdoğan