Şebnem, çizgi film kuzusu, tütsülenmiş bir bahçede saklambaç oynuyor gibiyiz. Sensiz bütün tabancalar, fincanlar, odalar boş; sokakların hepsi ıssız, hiçbir gezegende hayat yok. Şebnem, her şeyde senden bir anı aksediyor, senin maumiyet kanıtı parmak izlerinle dolu sanki dünya. Gelgelim masumiyet, yaşam belirtilerinin azlığı demektir Şebnem. Bu gidişle yokluğunun gürültüsünden sağır olacağım. Eline sihirbazın değneği geçmiş kör gibiyim. Arabalar etrafımda keskin frenler yaparak duruyorlar. Beynime sıcak asfalt dökülmüş gibi, hasretin katranı kafatasımdan gövdeme damlıyor. Şebnem seninleyken içimi padişah gururu kaplıyordu. Gözlerine bakınca, kanımda gıcır gıcır hançerler, kılıçlar yüzüyordu. Senin kadife geometrin başımı döndürüyordu. Bir yandan da karşında kendimi mağaranın girişindeki kütük gibi hissediyordum. Şebnem, İstanbul, Türkiye, dünya, galaksi, uzay senin olduğun yerden başlıyordu; Nerdesin?...
şebnem kediler geliyor apartman boşluğuna,doğrudan bana miyavlıyorlar,sanki senden bahsediyorlar,dikkatle bakıyorum.
şebnem zarflar açıyorum,faturalar çıkıyor içinden. sanki senden bir haber gelecek,senin el yazın, imzan olacak. öyle saçma,küçücük,tülbent boncuğu gibi umutlar pıt pıt içimde beliriyor.
şebnem uçakalr geçiyor. uçakları sanki sen kullanıyorsun. her şeyde sana dair bir ipucu,bir işaret seziyorum."
"şebnem'in etrafında yemek turuna çıkmış tazmanya canavarı,aç kedilerden kaçan speedy gonzales, kemiğini kaybetmiş rin tin tin gibi fırıl fırıl dönüyordum..