.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

16 Şub 2012

2 Nisan



Annem beni çok zor doğurduğunu söyler durur. Bu sabah ona soruyorum: beni doğurduktan sonra kafatasımı yokladın mı? Bu zor doğum sırasında bir ezilme, bir çökme oldu mu acaba? Anneme diktim gözlerimi: bakışlarımla ona baskı yaparak kendini suçlu hissetmesini istiyorum. Anneme arada bir çatarım: kalıtım nedeniyle. Mendel yasalarıyla hırpalarım onu. Daha akıllı, daha kabiliyetli, daha becerikli olsaydın, ya da beni doğurmasaydın, diye yüklenirim ona. Eksik yönlerini düşünseydin; bunların çocuğuna da geçeceğini düşünerek evlenmeseydin. Liseyi bitirdiğine göre, sana da Mendel yasalarından bahsetmişlerdir. Ayrıca, babamla bu kadar farklı bir temel yapıya sahip olduğun halde, neden onunla evlendin? İkiniz, aşırı çelişik uçlarda bulunan karakterlerinizin bana nasıl etki edeceğini, benim hücrelerimi nasıl bir çıkmaza sokacağını hiç düşünmediniz mi? Annem bana hayrandır. İçinden, onunla ilgilendiğim, onunla konuştuğum için sevinir; dışındaysa, kızar görünür bana. Hele, ona bir şey öğretmek istediğimi, bilgiyle ilgili bir sohbet yapacağımızı sezerse, hemen davranır, kalkar yerinden: ocaktaki yemeğin altını söndürür, ya da elindeki örgüyü kaldırır, ya da radyoyu kapatır: beni iyi dinleyebilmek için. Gerçek ilginin bu kadar candan bir belirtisini başka yerde gördüğümü hiç hatırlamıyorum. Yemeğin dibinin tutmasına da aldırmasın, diyeceksiniz. Siz de çok şey istiyorsunuz. Beni dinlerken, içinden, tanıdıklarının çocuklarıyla karşılaştırır. Hangisinin oğlu, annesine, Mendel yasalarına dayanarak çatabilir? Sorarım size. Siz istediğiniz kadar anormal deyin benim oğluma, her gün tıraş olmuyor, kılıksız dolaşıyor, deyin. Ahmet Beyin, şu Tosyalı pirinç tüccarın oğlu şişman Nusret, böyle konuşabilir mi? Annem, kendini savunmaya çalıştı. Başka anneleri örnek verdi. Burada kolayca kazanır işte. Kafatasımın çok düzgün olduğunu, ilkokula giderken kafam tıraş edildiği zaman, herkesin, kafamın yuvarlaklığına hayran olduğunu söyledi.

Albümden resimler çıkararak örnekler verdi. Karpuz gibi bir kafatasım varmış. Böyle ciddiye alınmak hoşuma gidiyor. Biraz daha kültürlü olsaydı, annemle birçok meselemi konuşabilirdim. Biraz neşelendim. Bu görünüşüm de onu sevindirdi ayrıca. Cesaretlenerek işe gidip gitmeyeceğimi sordu. Bana çok uzak bir mesele geldi bu işe gitmek. Bütün gün suratımı astım. Gece onu bir gazinoya götürdüm. Aynı yaşta iki insan gibi davrandık birbirimize. Annem çok gururlandı. Sonra, birden sıkıntının geldiğini hissettim. Sevinç, eğlenme gibi şeylere düşman bu sıkıntı. Sabaha kadar, Günseli’nin evinin çevresinde gezindim. Kapıyı çalacak gücüm yoktu.

Tutunamayanlar / Oğuz Atay