Her anı ölüdür.
Şimdi sen de bir anısın. Sen de ölüsün. Her zaman
benimle birlikte olan, birlikte taşıdığım, yaşadığım sözcüklerime dönmem
gerek. Sözcüklerim olmadan o gökyüzüne nasıl dayanabilirdim. O caddeye,
o geceye, gecelere, uykuyla uyanıklık arasında öylesine yatıp
uyuyamadığım için sinirlendiğim ve her şeyi düşünüp, kalkıp
düşündüklerimi sözcüklere çeviremediğim gecelere. Ya da uykunun ölümsü
derinliğinde var oluşumuzun küçüklüğünü algıladığım gecelere. Bu yaşam,
beni ancak içimde esen rüzgârları, içimde seven sevgileri, içimde ölen
ölümü, içimden taşmak isteyen yaşamı, sözcüklere dönüştürebildiğim zaman
ve sözcükler, o rüzgâra, o ölüme, o sevgiye yaklaşabildiği zaman
dolduruyor.
Başka hiçbir şey.
Şimdi sen bir anısın. Tenin herhangi bir yerde
sürdürecek yaşamını. Hiçbir sevginin ardından gidemem. Sevgi inandırıcı
değildir. Düşüncelerin bulduğu, düşüncelerin biçimlendirdiği bir
durumdur. Düşünüldüğü oranda büyür, derinleşir, büyütülür,
derinleştirilir. Ne denli düşünülürse, o denli büyür. O denli
dayanılmaz boyutlara ulaşır, ulaştırılır. Gerçekleştirilemez.
Soyutlaşır. Ve hiçbir zaman bitmez. Yaşam gibi. Ölüm gibi.
Yaşamın Ucuna Yolculuk - Tezer Özlü 1984