.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

16 Mar 2012

Programsız; Bir Proje Olarak Yıkıcılık, Ortaklık



Bu yüzyıl, insanlığın hemen hemen tüm toplumsal ve politik tasarılarının yaşandığı ve yenildiği bir yüzyıl oldu. Burjuvazininki de: Onun tasarısının sürüyor olması, artık ölümsüzlük çağında yaşıyor olmamızdan, bir zombi gibi varlık sürdürüyor olmamızdandır. Kapitalizmi ve türevlerini bir yaşam tarzı olarak üretmiş olan burjuvazi-proletarya ikilisi de, genel olarak yoksullar da kozlarını aynı zihin haritaları içinde paylaşagelmişlerdir: İktisadi akla dayalı politik önermeler…

Teknik (özellikle de iktisadi) bir konu olmaktan çıkmış olan tahakküm, sınıfsal, ulusal, ırksal düzeylerde; cinsiyet, kültür, yaş grubu boyutlarında artarak varlığını sürdürürken, tahakküm altındaki yığınlar, direnişleri ve uzlaşmalarıyla, sesli, gürültülü ve görüntülü söylem ve eylem çoğunluğu olarak, sistem içinde kalmanın, tutunmanın yolunu, çoğul iktidarların –aile, okul, iş yeri, hukuk, din, akıl; üretim, tüketim, seyir, işkence...– sesi, gölgesi, taşıyıcısı, kendisi olmakta bulmuşlardır. Ezilenlerin, sınıf olarak ezildiği bir sistem, yerini, tek tek ezen,
ezilenin de ezdiği çokkatmanlı ve çoğul iktidarlı bir sisteme bırakmıştır; herkesin hem kurban hem de cellat olduğu bu sistem çökecekse, artık herkes altında kalacaktır.
İnsanın insan üzerindeki tahakkümüne karşı çıkmayı devrim tahayyülüyle düşünmek, politikayı da iktisadı da (iktidar yaratıcı ve hiyerarşik bu iki merciyi) öne almak olur. Devrimin zihniyetinde, hareket, süreç, birey değil, sonuç, yığın, yasa, düzen, zorunluluk önem taşır. Ve, kurumlaşmış şiddete, otoriteye ihtiyaç duyan politik, toplumsal bir edim olarak devrim, yığınları manipüle ederek tahakkümü ikâme eder.
Yığın hareketinin manipüle edilebilir olması, aşırı- politik ve aşırı-ekonomik niteliğine bağlıdır: ya kendi güçlü, iktidarlı olmak ister ya da iktidara yaranmak. İsyan, yığınsal bile olsa, başka bir ihtimali içerebilir: Sonuç pek önemli görülmez, hatta belirsizdir. Tasarlanmış bir dönüşüm hedefinden çok, mevcut hale dayanamamadır; güç ile, iktidar ile ilişkiden çok, güç ve iktidar oyunlarının terk edilmesidir; kendilik ilişkisidir, kendine muktedir olma halidir; yığının ortak hissinden çok, tek tek bireylerin çatışkılı hissidir: kendi ve başkası hissi.
Devrim, yeni düzenlemeler -dolayısıyla kurumlar, hiyerarşiler- hedeflerken, isyan sürece bırakır kendini, hem toplumsalı hem de ben’i tahrip eder, yalnızca kendilikler kalır, tek tek ve birlikte. Bir nefis geliştirme ve vicdan deneyimi olabilir isyan. İsyan, programsız, el yordamıyla yaşanırken tek tek yaşantıları, zihniyetleri o an dönüştürür, kendilik egzersizi olur ve dönüşüm, kuyruklu yıldız gibi, yalnızca o an gören gözler için izini sürdürür. Ortak hiçbir şeyleri olmayanların ortaklığı gerçekleşir –aşkta olduğu gibi, isyanda ve faciada... İsyan halinde politik bağlanmaya yol açan şey, aidiyet, kimlik ya da hiyerarşi duygusu değil, feragattir ve feragat edilmesi gereken şeylerin başında iktidar gelir. Şiddet, vahşet ve facia karşısındaki acizlik duygusunun acıtıcılığı birlikte yaşanır. Birlikteliklerin, atılımdan, coşkudan değil, imkânsızlıktan, yokluktan, yok oluştan doğduğu bu ortamlar, etik ve estetik bir imkânın varlığına, insana işaret eder. Ölüm ve hayat karşısındaki mutlak yalnızlık, kadersizlik, mücadele edecek kadar köklü nedenler bulamama ve mücadele karşısında –gündelik hayat karşısında olduğu kadar, stratejik mücadeleler karşısında da– kendini kaçınılmaz olarak korkak hissetme, yenilmiş olma...

İmkânsızlık kışkırtıcıdır, tahrik ve tahrip edicidir. İsyan, kendilik egzersizleri ve esersizlerin ortaklığında tezahür eden şey, cinayette, akıldışılıkta, söylemdışında, kahkahada, suskunlukta, esrime ve hazda (acı çekmede) zaten gizli olandır; ötede, öteye, yoklukta...: Yazı.
Umutsuzluk özgürleştirebilir. Bu yüzyıl isyancılarının ömrü gerilim noktaları arasında geçti. Büyük, global mücadele ve çözümler ile tekil ve spesifik alanlar arasındaki gerilim; iktidarın ele geçirilmesi ile önceki hiyerarşi ve tahakküm ilişkilerinin sürmesinin engellenmesi arasındaki gerilim: ütopik stratejiler peşindeki yürüyüş ile hayatın gündelik zorunluluklarını yerine getirme arasındaki gerilim...

Cevapsız soruların gerilimi ortasında bir ömür sürdürmek, istenmeyen sorulara maruz kalmak, geri çekilmek, gerilemek, zaten yenilmiş olmak, yirminci yüzyıl isyancılarının kaderi, ruh hali... Ve politika; isyancılar için, artık politik olmayan...

Sessizliğin Anarşisi / Işık Ergüden