orada,kırmızı kadifenin üzerinde oturuyorsun,
elini tutmak için sağır bir kol buldum
anlaşılmaz tabi...kuşlar da anlaşılmazdır
mucize bir ağıt gibi hep yanımda..gözlerime yakıştırdığım
ağladığını duydum;
sürekli su bulanıyordu.
yağmur kuşkusu denilen bir hastalığa sahibim....
kentte yayılmasından korkuyorum,
kirpiklerimin arasında dinamitler patlıyor,
fısıldıyor gürültü:şiirler korkaktir..
kendim için yemin ettiğim sır neydi?...
topuk sesim
odaya girişim
avcumun göğsümün üzerine yerleşmesi
bir önceki anın kayboluşu
gümüş bir küçük kız;
ince gümüş
ucuz gümüş
gri gümüş
kokusuz gümüş
ben de sana gül takacağım..
orda öyle uyuduğunu duydum
kumral,
sırtına kelepçelenmiş bir omuz gibi
kıpırtısız
son söz neydi?
bu kör,sağır ve duasız iblis;
iç cebimde taşıdığım ruhsatlı ölüm makinamla....
tanrı kıpırtısız
tanrım son söz neydi haa?
kentlerin parçaları eksik çıkıyormuş
haksızlığın deliliği birinin kapalı avucundaymış
onu bulup kanıtıyla öldürmek zorundalar
orda öyle saçını tarakla taradığını duydum
başka kelime kalmamış;
aşk bu mu?
saçını gümüş tarakla tarasaydın bir prens olacaktın
gri duvarlı prens
lambayı söndürmediler:utanmışsın
pijamalarını çıkarmamışsın
nasılsa sevişmeyeceğimi bildiğin için
nasılsa susacağımı
tanrının unutulan sesiyle istiyormuşsun beni
her gece sıra bana geliyor
her gece sıra bana geliyor
her gece sıra bana geliyor
ve her gece sıra bana geliyor
beni özlemişsin
oysa bütün erkek çocuklar annelerini özler....
başka dinamit kalmamış...aşk bu mu?
sağır bir kol
kelepçeli omuz,
yağmur korkusu
aşk bu mu?
10 kelimeyle kelimesiz kalan hayat
elini tutmak için sağır bir kol buldum
anlaşılmaz tabi...kuşlar da anlaşılmazdır
mucize bir ağıt gibi hep yanımda..gözlerime yakıştırdığım
ağladığını duydum;
sürekli su bulanıyordu.
yağmur kuşkusu denilen bir hastalığa sahibim....
kentte yayılmasından korkuyorum,
kirpiklerimin arasında dinamitler patlıyor,
fısıldıyor gürültü:şiirler korkaktir..
kendim için yemin ettiğim sır neydi?...
topuk sesim
odaya girişim
avcumun göğsümün üzerine yerleşmesi
bir önceki anın kayboluşu
gümüş bir küçük kız;
ince gümüş
ucuz gümüş
gri gümüş
kokusuz gümüş
ben de sana gül takacağım..
orda öyle uyuduğunu duydum
kumral,
sırtına kelepçelenmiş bir omuz gibi
kıpırtısız
son söz neydi?
bu kör,sağır ve duasız iblis;
iç cebimde taşıdığım ruhsatlı ölüm makinamla....
tanrı kıpırtısız
tanrım son söz neydi haa?
kentlerin parçaları eksik çıkıyormuş
haksızlığın deliliği birinin kapalı avucundaymış
onu bulup kanıtıyla öldürmek zorundalar
orda öyle saçını tarakla taradığını duydum
başka kelime kalmamış;
aşk bu mu?
saçını gümüş tarakla tarasaydın bir prens olacaktın
gri duvarlı prens
lambayı söndürmediler:utanmışsın
pijamalarını çıkarmamışsın
nasılsa sevişmeyeceğimi bildiğin için
nasılsa susacağımı
tanrının unutulan sesiyle istiyormuşsun beni
her gece sıra bana geliyor
her gece sıra bana geliyor
her gece sıra bana geliyor
ve her gece sıra bana geliyor
beni özlemişsin
oysa bütün erkek çocuklar annelerini özler....
başka dinamit kalmamış...aşk bu mu?
sağır bir kol
kelepçeli omuz,
yağmur korkusu
aşk bu mu?
10 kelimeyle kelimesiz kalan hayat
başka dinamit kalmamış
aşk bu mu?
aşk bu mu?