Geçen gün hastaneden çıktım.
Ya öyle işte, hastaneden...
Hastane köşelerine düştüm artık.
Bağlantı kopuyor. Bir bakıyorum, bir hafta geçmiş, tek satır yok
kafada. Üstüm başım yırtrlmış, kaşım gözüm morarmış, alakasız bir
yerlerde kendime gelmişim.
Yaptıklarımı anlatıyorlar da, nasıl olur yahu?
Benim gibi efendi bir adam...
Biliyor musun, diş kalmadı ağzımda...
Sonunda bir taksiye atmışlar, doğru Bakırköy'e.
Ne kadar kaldım orada? Bir bilsem...
Karar verdim. Önce sizi getireceğim buraya, sonra ver elini Diyarbakır...
Bir kısmımız dağdakilere katılr, orayı çekip çevirir, bir
kısmımız yine bir mahalleye yerleşip faaliyete girişir.
Sana nasıl geliyor söylediklerim?
Yahu ben şimdi neresinden başlayayım yazmaya?
Ağlayayım mı, güleyim mi, iyice kafayı mı üşüteyim?
Şimdi şu karşımda tavla oynayanlar Yüksel Abi'yle Salih mi?
Esmer'in öldüğüne nasıl inanayım, sana ne diyeyim, ne yapayım,
başın sağ olsun, başımız sağ olsun mu diyeyim?
Şu gözümden akan yaşlar...
Senin gelememene mi yanayım?
Ben nasıl böyle kaybetmişim kendimi?
Ben sana ne zamandır mektup yazmadım?
Mahalleden ayrıldığımdan beri mi?
Ne kadar oldu ben ayrılalı?
Bu deftere bakıyorum da, bunlar gönderilmiş mektuplara benzemiyor
ki. Bu günlük, ben günlük mü yazmışım?
Af çıktı yani, öyle mi?
Ya sen niye gelmiyorsun?
Şimdi benim elim hyağlm tutmuyor biliyor musun? Burada olsan
ne iyi olurdu.
Seni nasıl getireceğiz bııraya, ne yapayım seni getirmek için?
Artık Esmer'i getiremeyeceğiz demek ki.
Öldü mü gerçekten?
Bu Yüksel'le Salih hafiften kafayı üşütmüş.
Onlann sözüne inanayım mı?
Senden duymadan inanmam.
Çok aradık seni diyorlar.
Ulan neyimi aradınız? Buradaydım işte.
Ama haklılar herhalde. Kendimi kaybetmişim ben.
Ya öyle işte, hastaneden...
Hastane köşelerine düştüm artık.
Bağlantı kopuyor. Bir bakıyorum, bir hafta geçmiş, tek satır yok
kafada. Üstüm başım yırtrlmış, kaşım gözüm morarmış, alakasız bir
yerlerde kendime gelmişim.
Yaptıklarımı anlatıyorlar da, nasıl olur yahu?
Benim gibi efendi bir adam...
Biliyor musun, diş kalmadı ağzımda...
Sonunda bir taksiye atmışlar, doğru Bakırköy'e.
Ne kadar kaldım orada? Bir bilsem...
Karar verdim. Önce sizi getireceğim buraya, sonra ver elini Diyarbakır...
Bir kısmımız dağdakilere katılr, orayı çekip çevirir, bir
kısmımız yine bir mahalleye yerleşip faaliyete girişir.
Sana nasıl geliyor söylediklerim?
Yahu ben şimdi neresinden başlayayım yazmaya?
Ağlayayım mı, güleyim mi, iyice kafayı mı üşüteyim?
Şimdi şu karşımda tavla oynayanlar Yüksel Abi'yle Salih mi?
Esmer'in öldüğüne nasıl inanayım, sana ne diyeyim, ne yapayım,
başın sağ olsun, başımız sağ olsun mu diyeyim?
Şu gözümden akan yaşlar...
Senin gelememene mi yanayım?
Ben nasıl böyle kaybetmişim kendimi?
Ben sana ne zamandır mektup yazmadım?
Mahalleden ayrıldığımdan beri mi?
Ne kadar oldu ben ayrılalı?
Bu deftere bakıyorum da, bunlar gönderilmiş mektuplara benzemiyor
ki. Bu günlük, ben günlük mü yazmışım?
Af çıktı yani, öyle mi?
Ya sen niye gelmiyorsun?
Şimdi benim elim hyağlm tutmuyor biliyor musun? Burada olsan
ne iyi olurdu.
Seni nasıl getireceğiz bııraya, ne yapayım seni getirmek için?
Artık Esmer'i getiremeyeceğiz demek ki.
Öldü mü gerçekten?
Bu Yüksel'le Salih hafiften kafayı üşütmüş.
Onlann sözüne inanayım mı?
Senden duymadan inanmam.
Çok aradık seni diyorlar.
Ulan neyimi aradınız? Buradaydım işte.
Ama haklılar herhalde. Kendimi kaybetmişim ben.
Tol / Murat Uyurkulak