.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

30 Ağu 2013

Alasmaladık!



-Burda mı bekliyordun, dedi.
-He, dedim. Çıktım artık lokantadan.
-Niye?
-Hiç, kafam bozuldu.
-Bana mı?
-Niye sana olsun?
 -Sen istesen gitmem ki. Senle giderim, cehennemin bir ucuna kadar gene giderim.

Asri Sinemanın oradan   Dörtyol Ağzına çıktık.

 -Bişey düşündün mü?
-He, dedim.
 -Ne?
-Gitmem de, diret!
-Olmaz ki.
-Niye?
-Götürür.
 -Zorlan?

  Kulağının ardını gösterdi:

 -Akşam yumruk vurdu.
 -Hırpo niye vurdu?
-Boyuna ağlıyorum diye. Öldürür sona beni.
-Birkaç gün yok ol ortadan!
 -Nereye gideyim?

  Benden yanıt yok.

 -Saklayacak mısın beni bi yerde?
 -Nerem var ki?
 -Lan Muzom, bu son lan, gel kaçalım, hadi hem şimdi. Bak...

  Cebinden bir kese çıkardı:
 
 -İçinde para var. Bizi Ankara'ya da götürür, İstanbul'a da... İstersen İzmir'e gideriz.

Kolordunun oraya çıktık,  ordan okaliptüslü caddeden Demirköprüye vardık. Elini tutuyordum. O da, iyice yaslanmıştı bana.

 -Nereye gidiyoruz?
-Baraja.
 -Adamlar madamlar olur!
-Korktun mu?
-He... Ben kadın kısmıyım, başıma bi iş gelir.
 -Başımıza iş gelmiş zaten geleceği kadar.
 -Kurban Muzo, dönelim.
 -İyi madem, köprünün altında oturalım. Nehrin kıyısına vardık. Oturduk...
-Öpecen mi beni?

  Yüreğimin üzerinde sancıyan bir şey var. El ele tutuştuk uzun süre... El ele kalktık oturduğumuz yerden... Elektrik santralının oraya çıktık.. Sular Yoluna saptık. Oradan Kanalköprüye... Ayaklarımız pes edinceye dek  yürüdük. Sonunda Taşköprünün başına geldik. Ağlamaya başladı:

  -Film değilmiş meğer yaşam, dedi.
 
  Elimi tuttu:

  -Alasmaladık!

  -Güle güle Raziye.

  -Bi daha birbirimizi görür müyüz acaba? Ona nasıl bir yanıt vereyim ki? Yürüdü gitti. Başörtüsü sağa sola  uçuşuyordu, bir ırmağın akış yönüne, bir ters yöne. Köprünün tümseğinde yitinceye dek izledim onu!.. Eve gitmedim, daha doğrusu gidemedim. Abimi de ayartamazdım bu gece... Ah şu sokaklar, ah şu caddeler,  onlardı arkadaşım... Yürüdüm bilinçsiz... Raziye'yle birlikte az önce, geçtiğimiz yolları tekrar arşınlamaya  başladım. Havanın kararmasıyla birlikte yağmur yağmaya başladı. Giderek, iyice hızlandı...


Zıkkımın Kökü / Muzaffer İzgü