"insanın yeryüzündeki karmakarışık ve gürültülü patırtılı yaşamı üzerinde düşünen herhangi bir kişi, insanların tarih boyunca birbirlerine göstermiş oldukları tüm insanlık dışı davranışlar ve ahmaklıklar karşısında üzülebilir. savaşlar ve savaş hazırlıkları tarih boyunca yankılanmış durmuştur. siyasal iktidar, her yerde ve her zaman askerlik yöntemlerinde ve silahlarda görülen değişikliklerle birlikte el değiştirmiştir. teknolojik gelişmeler de insanların birbirlerini öldürme ya da öldürülmekten korunma çabalarının dürtüsüyle yürümüştür.
öte yandan geçmişte gelişip büyüyen uygar toplumların hepsinin, şefkate ve sevgiye önem veren ahlak sistemlerini benimsemiş olmaları da üzerinde durup düşünelecek bir olgudur. büyük dünya dinlerinin hepsi bu öğretileri aşıladılar. inançlarının kurallarına göre yaşamaya az çok çaba göstermiş olan insanların, arkalarında bir davranış kuralı olarak şefkati benimsemeyen insanlardan daha çok izleyici bırakma şansı oldu.
bu nedenle insancıl ve barıçıl ülküleri, bunlara inanmayan alaycı bir tutumla reddetmek, bu tür ülküleri gerçeklik dünyasıyla karıştırmak kadar yanlış bir tutumdur. insan yaşamı her zaman korku ve umut arasındaki gerilim altında kalmıştır. bu gerilim çağımızda da ortadan kalkmayacak, tam tersine artacaktır. ancak özellikle bu yüzden, hem yıkım tehlikelerinin hem daha insancıl bir dünya toplumu yönünde gelişme olanaklarının büyük oluşu nedeniyle, geçmişteki gibi umut ile korku arasında işleyen akıl ve yüreklilik, kendini ortaya koymak için geçmişte olduğundan çok daha geniş bir alan bulacaktır."