”habil ve kabil’den beri aynı olan hikaye bir yerde dursun istiyorsak kendi ismail’imizi doğru seçelim. sahi ‘kimdir bizim ismail’imiz?’ sahip olduğumuz değerler uğruna adayacağımız nedir? kendi hayatımız mı? çocuklarımızın hayatı mı? bunu binlerce yıl önce ibrahim’in elinden ismail’i alarak tanrı gösterdi. biz neyi bekliyoruz? insanımızı kurban olmaktan kurtaracak hangi tanrısal mucizeyi? keşke mucizenin insanın kendinde olduğunu anlayabilsek… keşke kalbin ve vicdanın bahçesinde konuşacak hale gelebilsek. ve en önemlisi, konuşabilsek. konuşabilsek, ah neleri çözmezdik?”
“Karamsarlığa yer yoktu. Bu toprakların hamurunda üzeri örtülmüş bir insan vardı. Ona güvenmek zorundaydık. Bu ülke batmıyorsa ondan batmıyordu çünkü…”
“Karamsarlığa yer yoktu. Bu toprakların hamurunda üzeri örtülmüş bir insan vardı. Ona güvenmek zorundaydık. Bu ülke batmıyorsa ondan batmıyordu çünkü…”