gökkuşagının renkleri koleranın
damlarında sevişti.
can sesleriezan sesi
hafif esrar kokusuyla karışıp
havayı kapladı.
savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye;
zaman ki sana hasta oldu.
incelikli haytasın.
nüksederken raksını mahallenin maşallahı eyvallahı;
güzelleş be oğlum..
şimdilik ölümüne kadar hayattasın,
şimdilik..ölümüne kadar hayattasın..
..
- bir çift kanattınız hüznün rüzgarlarında,
dağılıp gitti melekleriniz beyazın öte dağlarında..
ağlasın ardınızdan bir ağızdan butun dehşetiyle kolera
sen harbi hayal et:
sağlam gariban..
ruhuna el fatiha..
..
- o bin tılsımlı anın çarşafından ağır ağır geçirirken hayatını, bilemezdi üç tekerlekli bisikletin karanlığa takla atacağını..
- her hayatın bir agırlıgı vardır koçum, senin ki kaça tartıyo?
- madde mi agır mana mı ?
----
bir çift kanattınız hüznün rüzgarlarında
dağılıp gitti melekleriniz beyaz'ın öte dağlarında
ağlasın ardınızdan, bir ağızdan, bütün dehşetiyle muamma
güzel adam! sen harbi bitirim, sağlam gariban...
ruhuna el fatiha!
(ölü yalnızlıkların requem korosu)
salih : “nasıl söyleyim bilmiyorum, tapıyorum sana hastayım”
tina : “ kalbimi çaldın pezevenk çocuk, ölümüne tav oldum sana”
güneş buluttan sıyrılırken, gökkuşağının renkleri koleranın damlarında sevişti.çan sesleri, ezan sesi hafiif esrar kokusuna karışıp gökyüzünü kapladı.imparatorlar cıgaralarından babacasına çektikleri dumanı üflerken,adam mickiewicz'in şair ruhu dumana tutunup yüz yıllık müzesinden kalkarak kilisenin ıstavrozuna kondu.ağır ablalar esrarı daha kallavi çekebilmek için zıvanalar hazırlamaktaydı...
zarlar düşeş gelseydi, belkide herşey başka türlü gerçekleşecekti buluttan sıyrılırken.