“Hiç kalkmayan gemileri beklemekten usanıp” sf:11
“Herkes kendi ölümünü kazanır, başkasının olmayan
Ve yaşamdır bu oyun.” Sf:12
“Ruha gelince,
Tanıyacaksa kendini,
Bir başka ruhun
Derinlerine bakması gerek” sf:36
“Nedir aradığı ruhlarımızın, yolculuklara çıkıp
Yıpranmış gemilerin bordalarında, karışıp kalabalığına
Yüzleri soluk kadınların, ağlayan çocukların,
Ne uçan balıklarla, ne de direklerin yöneldiği yıldızlarla avunup;
Eskiyip cızırdayarak gramofon plaklarıyla,
İsteksizce katılıp boşuna yolculuklara,
Kırık dökük düşünceler mırıldanarak anlaşılmaz dillerden?
Nedir aradığı ruhlarımızın, yolculuklara çıkıp
Çürüyen teknelerde
Bir limandan öbürüne?
Kaldırarak taş yıkıntılarını, soluyarak
Çamların serinliğini her gün biraz daha güçlükle,
Yüzerek bir gün bu denizin sularında,
Bir gün bir başka denizin,
Dokunmasız,
İnsansız,
Artık ne bizim, ne sizin olan bu ülkede.
Biliyorduk ki adalar güzeldi
Buralarda bir yerde, arayıp durduğumuz,
Belki biraz aşağıda, ya da biraz yukarda,
Belki de çok yakınlarda.” Sf:42
“Gözlerin güzelleşirdi bakıyorlarsa” sf:47
“Bize, uykudan önce, dinginliği bağışla.” Sf:49
“Rüzgar ne denli esse bizi serinletmiyor
Ve servilerin dibinde büyümüyor gölge
Dağlara uzanıyor yamaçlar boyunca hep.
Taşıyoruz omuzlarımızda ağırlıklarını
Nasıl öleceklerini artık bilmeyen dostlarımızın.” Sf:53
“Unuttuk kendimizi ve yaşam
Pek öyle kolay yok edilemez, dedik;
Ölümün bilinmedik yolları
Kendine özgü bir doğruluğu vardır.” Sf:55
“Bu taşlar, alın yazım.” sf:63
“Biliyorum bilmediklerini ,
Oysa katilden kurbana
Kurbandan cezaya
Cezadan da yeni bir cinayete giden yolu
Kaç kezdir izleyen ben.” Sf:63
“Taştan, uykudan gelen sesler.” Sf:64
“Artık sessizlik bile senin değil
Değirmen taşlarının dönmez olduğu bu yerde.” Sf:64
“KAÇIŞ
Bundan başka bir şey değildi aşkımız:
Gider, dönerdi gene ve bize
Gözleri kapalı, uzak, çok uzak
Mermerleşmiş bir gülümseme getirirdi
Yitik sabahın otunda
Garip bir deniz kabuğu
Ruhumuzun inatla açıklamaya çalıştığı.
Bundan başka bir şey değildi aşkımız:
Sessizce yoklardı çevremizde ne varsa,
Açıklamak için ölmek istemeyişimizi
Bunca coşkuyla.
Ve tutunduysak başkalarının bellerine,
Vargücümüzle sarıldıysak boyunlarına,
Soluğumuz karıştıysa
Bir başkasının soluğuna,
Ve yumduysak gözlerimizi, bundan başka
Bir şey değildi:
Bu derin acıydı yalnız, tutunabileceğimiz,
Kaçışımızda.” Sf:67
“Hauki 4
Ölü dostlarımızın
Sesi mi bu
Yoksa gramofon mu?” sf:68
“Hauki 8
Gece, rüzgar
Yayılıp dalgalanıyor
Ayrılık.” Sf:69
“Hauki 10
Ölü bir kelebeği
Kaldırıyorum şimdi
Süssüz, boyasız.” Sf:70
“Hauki 16
Yazıyorsun:
Mürekkep azalıyor,
Deniz yükseliyor.” Sf:71
“BİR AĞAÇ DALI GİBİ
Bir ağaç dalı gibi çiçek açmayı, meyve vermeyi,
Donda bir kaval olmayı düşleyen bu beden-
Gelip hırpalasın diye ezgileriyle zaman
Uğuldayan bir arı kovanına soktu onu imgelem.” Sf:72
“Başka düşlerim yoktu çocukluğumda
Kendi gövdemi işte böyle tanıdım.” Sf:76
“Bize, yeneceksiniz, dediler; boyun eğdiğinizde.
Sevdik ve küllerle karşılaştık.
Boyun eğdik ve küllerle karşılaştık.
Bize, yeneceksiniz, dediler, sevdiğinizde.
Bize, yeneceksiniz, dediler hayatınızdan vazgeçtiğinizde…
Vazgeçtik hayatımızdan ve küllerde karşılaştık…” sf:81
“O yaz,
Koparıp gölgelerini servilerin
Uzaklara gittin.” Sf:87
“ARTIK ARAMA DENİZİ
Artık arama denizi ve kayıkları iten
Dalgaların postunu
Bu göğün altında balık olan biziz,
Ağaçlar denizin yosunu.” Sf:89
“Alev alevi diriltir
Zamanın damla damla akışı gibi değil,
Bir şimşek gibi birden bire,
Birleşmesi gibi bir özlemin başka bir özlemle” sf:117
“Koynuma girmek isteyen var içinizde,
Gelsin-
Ben deniz değil miyim?” sf:120
“ÜÇ GİZLİ ŞİİR 4
Deniz… Deniz nasıl bu hale gelmiş?
Yıllarca dağlarda dolaştım,
Gözlerimi kamaştırdı ateşböcekleri.
Birinin demirlemesini bekliyorum
Şimdi bu kıyıda-
Bir tekne parçasını, bir salı.
Ama deniz kokuşur mu hiç?
Bir zamanlar bir yunus yırtmıştı denizi
Sonra başka bir kez
Bir martının kanadı.
Oysa ne tatlıydı çocukken
Dalıp yüzdüğüm dalgalar,
Sonra delikanlılığımda
Değişik biçimli çakıllar,
Uyumlu sesler ararken
Benimle konuşmuştu Kocamış Denizci:
“senin ülkenim ben;
Ne olmamı istersen o olurum
Şu anda kimse olmasam bile.” “ sf:121
“Hiçbir şeyin hiçbir tanığı kalmamış artık.” Sf:122
“ÜÇ GİZLİ ŞİİR 7
Oysa orada, o öbür kıyıda
Karanlık bakışı altında mağaranın
Gözlerinde güneşler, omuzlarında kuşlar
Oradaydın, acısını çekiyordun
Aşkın, o öbür çilenin
Varlığın, o öbür şafağın
Dirilişin, o öbür doğuşun;
Oysa sen, orada yeniden yaratılıyordun
Zamanın sonsuz uzanışında
Sakız gibi, sarkıtlar ve dikitler gibi
Her an.” Sf:124
“ÜÇ GİZLİ ŞİİR 8
Ne idiysen onu yansıtan
Amansız bir ayna şu beyaz kağıt.
Senin sesinle konuşur beyaz kağıt
Senin gerçek sesinle
Beğendiğiyle değil;
Senin eserindir, boşuna
Harcadığın bu hayat.
Yeniden elde edebilirsin belki
Seni başladığın yere
Fırlatan bu kayıtsız nesneye
Tutunabilirsen eğer.
Bunca yer gezdin; aylar, güneşler gördün
Ölülere, dirilere dokundun
Acısını duydun bir delikanlının
İnlemesini bir kadının
Kinini büyümemiş bir çocuğun?
Ama bir hiç olacak bütün bu duydukların
Sen bu boşluğa güvenmedikçe.
Yitirdiğini sandığın şeyleri bulacaksın
Belki orada:
Gençliğin filizlenişini, yaşlılığın çöküşünü.
Hayatın ne verdiysen odur
Bu boşluk ne verdiysen odur
Bu beyaz kağıt.” Sf:132
“Herkes kendi ölümünü kazanır, başkasının olmayan
Ve yaşamdır bu oyun.” Sf:12
“Ruha gelince,
Tanıyacaksa kendini,
Bir başka ruhun
Derinlerine bakması gerek” sf:36
“Nedir aradığı ruhlarımızın, yolculuklara çıkıp
Yıpranmış gemilerin bordalarında, karışıp kalabalığına
Yüzleri soluk kadınların, ağlayan çocukların,
Ne uçan balıklarla, ne de direklerin yöneldiği yıldızlarla avunup;
Eskiyip cızırdayarak gramofon plaklarıyla,
İsteksizce katılıp boşuna yolculuklara,
Kırık dökük düşünceler mırıldanarak anlaşılmaz dillerden?
Nedir aradığı ruhlarımızın, yolculuklara çıkıp
Çürüyen teknelerde
Bir limandan öbürüne?
Kaldırarak taş yıkıntılarını, soluyarak
Çamların serinliğini her gün biraz daha güçlükle,
Yüzerek bir gün bu denizin sularında,
Bir gün bir başka denizin,
Dokunmasız,
İnsansız,
Artık ne bizim, ne sizin olan bu ülkede.
Biliyorduk ki adalar güzeldi
Buralarda bir yerde, arayıp durduğumuz,
Belki biraz aşağıda, ya da biraz yukarda,
Belki de çok yakınlarda.” Sf:42
“Gözlerin güzelleşirdi bakıyorlarsa” sf:47
“Bize, uykudan önce, dinginliği bağışla.” Sf:49
“Rüzgar ne denli esse bizi serinletmiyor
Ve servilerin dibinde büyümüyor gölge
Dağlara uzanıyor yamaçlar boyunca hep.
Taşıyoruz omuzlarımızda ağırlıklarını
Nasıl öleceklerini artık bilmeyen dostlarımızın.” Sf:53
“Unuttuk kendimizi ve yaşam
Pek öyle kolay yok edilemez, dedik;
Ölümün bilinmedik yolları
Kendine özgü bir doğruluğu vardır.” Sf:55
“Bu taşlar, alın yazım.” sf:63
“Biliyorum bilmediklerini ,
Oysa katilden kurbana
Kurbandan cezaya
Cezadan da yeni bir cinayete giden yolu
Kaç kezdir izleyen ben.” Sf:63
“Taştan, uykudan gelen sesler.” Sf:64
“Artık sessizlik bile senin değil
Değirmen taşlarının dönmez olduğu bu yerde.” Sf:64
“KAÇIŞ
Bundan başka bir şey değildi aşkımız:
Gider, dönerdi gene ve bize
Gözleri kapalı, uzak, çok uzak
Mermerleşmiş bir gülümseme getirirdi
Yitik sabahın otunda
Garip bir deniz kabuğu
Ruhumuzun inatla açıklamaya çalıştığı.
Bundan başka bir şey değildi aşkımız:
Sessizce yoklardı çevremizde ne varsa,
Açıklamak için ölmek istemeyişimizi
Bunca coşkuyla.
Ve tutunduysak başkalarının bellerine,
Vargücümüzle sarıldıysak boyunlarına,
Soluğumuz karıştıysa
Bir başkasının soluğuna,
Ve yumduysak gözlerimizi, bundan başka
Bir şey değildi:
Bu derin acıydı yalnız, tutunabileceğimiz,
Kaçışımızda.” Sf:67
“Hauki 4
Ölü dostlarımızın
Sesi mi bu
Yoksa gramofon mu?” sf:68
“Hauki 8
Gece, rüzgar
Yayılıp dalgalanıyor
Ayrılık.” Sf:69
“Hauki 10
Ölü bir kelebeği
Kaldırıyorum şimdi
Süssüz, boyasız.” Sf:70
“Hauki 16
Yazıyorsun:
Mürekkep azalıyor,
Deniz yükseliyor.” Sf:71
“BİR AĞAÇ DALI GİBİ
Bir ağaç dalı gibi çiçek açmayı, meyve vermeyi,
Donda bir kaval olmayı düşleyen bu beden-
Gelip hırpalasın diye ezgileriyle zaman
Uğuldayan bir arı kovanına soktu onu imgelem.” Sf:72
“Başka düşlerim yoktu çocukluğumda
Kendi gövdemi işte böyle tanıdım.” Sf:76
“Bize, yeneceksiniz, dediler; boyun eğdiğinizde.
Sevdik ve küllerle karşılaştık.
Boyun eğdik ve küllerle karşılaştık.
Bize, yeneceksiniz, dediler, sevdiğinizde.
Bize, yeneceksiniz, dediler hayatınızdan vazgeçtiğinizde…
Vazgeçtik hayatımızdan ve küllerde karşılaştık…” sf:81
“O yaz,
Koparıp gölgelerini servilerin
Uzaklara gittin.” Sf:87
“ARTIK ARAMA DENİZİ
Artık arama denizi ve kayıkları iten
Dalgaların postunu
Bu göğün altında balık olan biziz,
Ağaçlar denizin yosunu.” Sf:89
“Alev alevi diriltir
Zamanın damla damla akışı gibi değil,
Bir şimşek gibi birden bire,
Birleşmesi gibi bir özlemin başka bir özlemle” sf:117
“Koynuma girmek isteyen var içinizde,
Gelsin-
Ben deniz değil miyim?” sf:120
“ÜÇ GİZLİ ŞİİR 4
Deniz… Deniz nasıl bu hale gelmiş?
Yıllarca dağlarda dolaştım,
Gözlerimi kamaştırdı ateşböcekleri.
Birinin demirlemesini bekliyorum
Şimdi bu kıyıda-
Bir tekne parçasını, bir salı.
Ama deniz kokuşur mu hiç?
Bir zamanlar bir yunus yırtmıştı denizi
Sonra başka bir kez
Bir martının kanadı.
Oysa ne tatlıydı çocukken
Dalıp yüzdüğüm dalgalar,
Sonra delikanlılığımda
Değişik biçimli çakıllar,
Uyumlu sesler ararken
Benimle konuşmuştu Kocamış Denizci:
“senin ülkenim ben;
Ne olmamı istersen o olurum
Şu anda kimse olmasam bile.” “ sf:121
“Hiçbir şeyin hiçbir tanığı kalmamış artık.” Sf:122
“ÜÇ GİZLİ ŞİİR 7
Oysa orada, o öbür kıyıda
Karanlık bakışı altında mağaranın
Gözlerinde güneşler, omuzlarında kuşlar
Oradaydın, acısını çekiyordun
Aşkın, o öbür çilenin
Varlığın, o öbür şafağın
Dirilişin, o öbür doğuşun;
Oysa sen, orada yeniden yaratılıyordun
Zamanın sonsuz uzanışında
Sakız gibi, sarkıtlar ve dikitler gibi
Her an.” Sf:124
“ÜÇ GİZLİ ŞİİR 8
Ne idiysen onu yansıtan
Amansız bir ayna şu beyaz kağıt.
Senin sesinle konuşur beyaz kağıt
Senin gerçek sesinle
Beğendiğiyle değil;
Senin eserindir, boşuna
Harcadığın bu hayat.
Yeniden elde edebilirsin belki
Seni başladığın yere
Fırlatan bu kayıtsız nesneye
Tutunabilirsen eğer.
Bunca yer gezdin; aylar, güneşler gördün
Ölülere, dirilere dokundun
Acısını duydun bir delikanlının
İnlemesini bir kadının
Kinini büyümemiş bir çocuğun?
Ama bir hiç olacak bütün bu duydukların
Sen bu boşluğa güvenmedikçe.
Yitirdiğini sandığın şeyleri bulacaksın
Belki orada:
Gençliğin filizlenişini, yaşlılığın çöküşünü.
Hayatın ne verdiysen odur
Bu boşluk ne verdiysen odur
Bu beyaz kağıt.” Sf:132