.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

5 Kas 2012

Tüm bir hayatı silebilecek, son bir amneziyi bekliyorum




Kimseler

Anımsamazken bedeni

Ki gerçekte

Uykuyla

Aynı kumaştan dokunmuştur o.


Sebastiao Uchoa Leite


Önce saçlarını gördüm, saçlarını taradım. Saçlarından sonrasını hatırlamıyorum.

Serserilik lisansı olan bir kadından konu açıyorum; avukatı gelene kadar aşk hakkında konuşmayacağını söyleyen!

Rahat sevişebilmek için göğüslerini kestirmiş bir kadından, rakı içen, tesbih çeken, kaşmir üstünde sevişen, dudaklarını ruj yerine vişne ile boyayan, love story'leri sevmeyen bir kadından!

Sarı bir playmouth'u var haftabaşları postane önüne çektiği,

bagajda delik deşik turuncu iç çamaşırları

en adisinden bir şişe tütün kolonyası,

yol haritaları ve eski sevgiliden kalma yükseklik korkusu !

küçük İskender - Azra





Ben seninle uzun bir araf yaşadım

Ölümlere gittim geldim diyor.

Sığmam dünya yüzünde bir yere artık.

Nereden geçsem benim değil, kalamam bir yerde.

O demiyor, ben diyorum. Demiyorum, yağmur diyor.

Sana sarılmış kalmış ilk günüm ben. Böyle demişim o gün, bugün öyle diyor.



Birhan Keskin - Ba





şimdi rakı bassam yarama

yarın penceremde hiç kullanılmamış

bir akdeniz bulur muyum?

hangi dinin mabedine saklansam kurtarır beni

tırnak uçlarımla onların kükürdünü solumaktan?

ve nasıl bir cinayet işlesem de

makul nedeni karşısında şaşırıp kalsa tanrı

yorgunum.



Jan Ender Can



sesi titreyen kader, kırık dökük gülümseyerek soruyor:

"ne içersiniz hayati bey? çay, kahve? arzu ederseniz yemek hazırlayayım?"

"kahve diyorum, "zahmet olmazsa..."

ölümlü dünya şen şakrak dönüyor.

oysa insan hayatı tek ömre sığmaz.

ve hiçbir şey güzel bitmez.



murat menteş



"gömülürdüm aşağılara doğru,

akşama doğru, gölgeye doğru:

tek gerçekle kavrulmuş

ve susuz

-hatırlar mısın, söyle, ey yanan yürek,

nasıl susuzluk çekerdin? -

sürüldüm diye ben

bütün gerçeklerden!"



friedrich nietzsche


"istersen konuşalım. fakat konuşmaktan ne çıkar ki! kim bilir şimdiye kadar kaç merkep yüküyle kitap okudun. fakat bunlardan ne anladın? hiç, değil mi? insanlar neyi bilirler? zevk ve bencilliklerinin arzuladığı sanatsal bir takım şeyleri... fakat hak ve hakikat hususunda ne bilirler? hiç! akıl yoluyla hakkı bulmak mümkündür. fakat bilmek, anlamak mümkün mü? ne konulaşım? harfleri bir araya gerirerek hikmet bilinebilir mi?"

filibeli ahmed hilmi



çok ender konuşuyor yaralarım ve asla yalan söylemiyorlar.

aslı erdoğan



yalnızlık kurşun geçirmez. dostluk, aşk, aile geçirmez. hiçbir şey geçirmez. dışarıdan sokmadığı gibi içeriden de çıkartmaz. cerahat yapar. antibiyotiğini de kendinde besler. yeter ki nerede olduğu bulunsun... ruhun nerede olduğunu düşünürüm bazen. vücudumun neresinde? sonra karar veririm. ruhum, bedenimin bittiği yere kadar...

Hakan Günday



Tanrı kötülüğü durdurmak istiyor ama

yapamıyorsa, limiti vardır!

Yapabiliyor ama istemiyorsa, bencildir!

Hem yapabiliyor hem istemiyorsa,

neden Tanrı oluyor?

İyi insanlara neden kötü şeyler oluyor?

Franklyn



Canım. Seni görmek istiyordum kısacası. İnsan görmekle bile bazı şeylerin ağırlığına dayanabilir, avunabilir, hayal kurmağa devam edebilir. Sen anlamazsın tabii. Anlamak için, insanın bazı eksik yönleri olmalı.

Oğuz Atay


"Biraz aklınız karışacak galiba efendimiz. Bilmem ki. Karışsın Olric. Bugüne kadar boş bir kağıt gibi temiz kaldı. İyi koruduk uzun süre. Biraz da zorlansın. Saflığını kaybetsin biraz. Aklımız, maceralardan korkmasın biraz. Ne demek biraz? Hiç korkmasın. Hiç yorulmadan mı ölelim istiyorsun? Sonra Oblomov gibi erken ölürüz. İyiyi kötüden ayırmasını öğrenmek istiyorum. Uğraştı da beceremedi desinler. Biraz heyecanlanıyorum; bilmediğim, görmediğim hayallerin baskısını hissediyorum, efendimiz. Sizin için korkuyorum. Belki, çok önceden hazırlığa girişmeliydiniz efendimiz. Gülünç olurum diye mi korkuyorsun Olric? Zarar yok, gülünç olalım. Bir yere varalım da ne olursak olalım. İyi aklıma getirdin Olric: Don Kişot'u da almalıyız. Çok iyi niyetli bir ihtiyardır. Aklın macerası önemli Olric. Ben de okumadığım kitaplardan en iyi anlayan insanım bu dünyada."

Oğuz Atay - Tutunamayanlar.


Bazan bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazan da hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret falan değil… İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Taşıp dökülecek kadar kendi kendimi doyurduğumu hissediyorum. Kafamda hiçbir şeyle değişilmesi mümkün olmayan muazzam hayaller, bana her şeylerden daha kuvvetli görünen fikirler birbirini kovalıyor… Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birini arıyorum. Bütün bu beynimden geçen şeyleri teker teker uzun uzun anlatacak birini. O zaman ne kadar hazin bir hal aldığımı tasavvur edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış üç günlük bir kedi yavrusu gibi kendimi zavallı hissediyorum. Odamdaki duvarlar birdenbire büyüyüveriyor. Pencerelerin dışındaki şehir ve hayat bir anda, insanı içinde boğacak kadar kudretli ve geniş oluyor… Zannediyorum ki, tasavvuru bile baş döndüren bir süratle hiç durmadan koşup giden bu hayat ve bir avuç toprağın bile doğru dürüst esrarına varamadığımız bu karmaşık dünya beni bir buğday tanesi, bir karınca gibi ezip geçiverecek… Böyle acz içindeyken odamda her şey bana küçüklüğümü ve zavallılığımı haykırıyor. Sokağa fırlıyorum. Bir tek çehre görsem de yanında yürüsem, hiç ses çıkarmadan yürüsem diyorum. Halbuki ara sıra karşılaştığım ahbapları görmemezliğe geliyorum. Hiçbiri bana bu anda yardıma çağrılacak kadar yakın görünmüyor.

Bilmem beni anlıyor musunuz?

Sabahattin Ali

“Bütün pencerelerde bekleyen benim,
Ve
O çalmayan bütün telefonlarda,
Aylardır konuşan da.
Kabul.
Bir kez yolda karşılaşalım,
Onunla da avunacağım.
Adımı sesince duymaktan vazgeçtim,
Sesini duysam, susacağım.
Yel esiyor ama
değirmen dönmüyor.
Kuraklık bu,
-adın ekmeğe dönüşmüyor.”


Turgut Uyar.

“Bazen ona bişeyler yazarsın. Yazar silersin. Yazar silersin. O hiçbirini okumamış olur; ama sen hepsini söylemiş olursun.”

Murathan Mungan.



Hala anlayamadınız değil mi ? Önemli olan haklı ya da haksız olmak değil! Kavganın kazananı yoktur. Ya kaybedersiniz ya da daha çok kaybedersiniz. Önemli olan kalp kırmamak. Önemli olan yargılamadan, karşılıksız sevebilmek ve iyilik yapabilmek. Haklı bile olunsa özür dileyecek kadar asil olmak, bilge olmaktir. Egonuzu kontrol edemediğiniz sürece, o sizi kontrol etmeye devam edecek. Böyle olduğu sürece tüm dünya sizin bile olsa asla mutlu olamazsınız..

Albert Einstein