''bir yandan da kaçıp kurtulmayı düşünmüştür sürekli; susmuşsa suskunluğunun içinde gözleriyle dilsiz kaçış haritaları çizmiştir gözlerinin bir kenarına; sarp kayalıkları aşıp giden belli belirsiz patikalar, kuş cıvıltılarının gagalayıp durduğu günlük güneşlik tepeler, ıssız dere boyları, alaca karanlık vadiler ve kıvrıla kıvrıla uzanan, çam gölgeleriyle kaplı taşlı yollar çizmiştir. aman kimsecikler görmesin diye de gözleriyle ıslatıp bozmuştur sonra o haritaları, ellerinin tersiyle defalarca silmiştir...''
"belki, diyorum kimi zaman içimde gezinen içli bir sesle, ölmesine çoktan öldüm ben bir gerçeğin saklısındayım şimdi..."
Gerçek nereye gizlenirse gizlensin arada bir kendiliğinden parlayıp söner..." Küçük bir kasabadaki eski bir aşkın peşinden giden, gizemlerle ve hayallerle dolu bir hikaye, daha doğrusu bir hikayeler labirenti Kayıp Hayaller Kitabı. Labirent dememizin nedeni kitabın neresinden başlarsanız başlayın çıktığınız noktanın aynı olması ve öykünün bir labirentin düzenli karmaşasını okura hissettirmeyi başarması. “Yüzyılın son çeyreğindeki Türk edebiyatının birkaç kilometre taşından biri. O bir kurgu-dil sanatçısı; ödün vermez bir biçim ustası; yirminci yüzyıl edebiyatının vardığı çizginin en uç noktası” diyor Yıldız Ecevit yazar Hasan Ali Toptaş için.