et je les ecoutais, assis
au bord des routes
ces bon soirs de septembre
ou je sentais des gouttes
de rosee â mon front
comme un vin de vigueur
rimbaud
bir ağaç soyunur pencerelerimde
hangi yabancılığa kendimi atsam
alımlı bir kadın kurak gecelerimde
giysilerin kınından sıyrılmış yalın
tepeden tırnağa vücuduma tamam
yeşil sarıklı bir çınar eğer İstanbul'daysam
belki küçüksu'da belki büyükdere'de
ney ıslıklarıyla pırıltılı darmadağın
eğer paris'teysem şanlı bir atkestanesi
bolonya korusu'nun aydınlık gemisi
en kuytu limanında bir neuilly akşamının
İzmir'deysem eğer ya bürümcük bir karabiber
ya dikenli bir palmiye ağustos delisi
ayışığında ya da bir turunç ağacı
yıldız serpintileriyle sırılsıklam
kadınsa o bildiğiniz bıçak sırtı kadın
her şehirde güzellikler değiştirerek
bazen konyak kıvamındaki sarışın
bazen gerçek mi yalan mı anlayamam
yukardan kahkahasıyla neredeyse erkek
elinde isteklerin delimsirek kırbacı
bazen gergef işler mendelsohn sokağı'nda
parmak uçlarında rönesans nakışları
gizli çiçeklerle süsler karanlık kışları
vahşi bir takımyıldız yalnızlığın ağacı
bir uzay panayırı kurulmuş pencereme
yüzlerimi aranırım hiçbirini bulamam
ensemde düşten bozma kadınların kıskacı
erkekliğim azalır git git şairliğime
o kadar uğraşırım yalnızlığımdan çıkamam