.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

23 Ağu 2020

Hayatın Pazarları ve Soyut Zehir



Pazar öğleden sonraları aylarına uzasaydı, ter dökmekten kurtulmuş, ilk lanetin ağırlığından sıyrılıp hafiflemiş olan insanlık nereye varırdı? 

Yaşanmaya değer bir tecrübe olurdu bu. Tek eğlencenin cinayet olacağı; sefahatın yürek temizliği, naranın melodi, sırıtmanın şefkat halinde görüneceği hayli muhtemel. Zamanın sınırsızlığı duygusu, her saniyeyi dayanılmaz bir azaba, darağacına çevirirdi. Şiirle dolu yüreklere şevksiz bir yamyamlık, bir sırtlan hüznü yerleşirdi; kasap ve cellatlar bitkin düşüp tükenir, kiliseler ve genelevler iç çekişlerle dolardı. Bir Pawr öğleden sonrasına dönüşmüş evren .. . sıkıntının tasviridir bu -evrenin de sonu ... Tarih'in üzerinde sallanan laneti kaldırın: O anda kendini iptal eder, tıpkı mutlak bir tatil içinde varoluşun kendi kurgusunu sergilemesi gibi. .. 

Gayret, hiçliğin içinde mitosları inşa eder ve sağlamlaştırır; bu temel sarhoşluk, "gerçekliğe" dair inancı kışkırtır ve ayakta tutar; oysa salt varoluşu seyre dalma, hareket ve nesnelerden bağımsız seyre dalma, ancak olmayan'ı özümler ... Uğraşsızlar uğraşlılardan daha çok şeyi kavrarlar ve daha derindirler: Ufuklarına sınır çeken hiçbir meşgale yoktur; sonsuz bir Pazar günü doğmuş olan onlar, seyrederler- ve kendilerini seyrederken seyrederler. Tembellik, fizyolojik bir kuşkuculuktur, tenin şüphesidir. Aylaklığa batmış bir dünyada bir tek uğraşsızlar katil olmazlardı. Fakat insanlığın bir parçası değildirler ve ter dökmeyi bilmediklerinden ötürü Hayat'ın ve Günah'ın sonuçlarına katlanmadan yaşarlar. Ne iyilik ne de kötülük yaptıkları için - insanlık sarasının seyircileri olan onlar- bilinci boğan çabalara, zamanın haftalarına burun kıvırırlar. Bazı öğleden sonraların sınırsız ölçüde uzamasından niye ürksünler ki?

 Kabalık ölçüsünde basit ve besbelli şeyleri savunmuş olmanın pişmanlığını duyarlar yalnızca. Bu durumda, hakikat içinde umarsızca saplanıp kalmak anlan, ötekileri taklit etmeye ve küçültücü bir biçimde meşgalelerin çekiciliğine kapılarak gönül eğlendirmeye sürükleyebilir. Cennetin mucizevi kalıntısı olan tembelliği bekleyen tehli­ke budur.

(Aşkın tek işlevi, bizi bir haftalığına -ve sonsuza dek- yaralayan ölçüsüz ve acımasız Pazar öğleden sonralarına dayanmamıza yardım etmesidir. Atadan kalma kasılmalann sürükleyiciliği olmasa. binlerce göz gerekirdi bize, saklı gözyaşlarımız için; ya da yenecek tırnaklar, kilometrelerce tırnak ... Artık akmayan bu zaman başka türlü nasıl öldürülür? Bu bitmez tükenmez Pazarlar'da var olma acısı kendini tümüyle gösterir. Bazen bir şey içinde kendimizi unutmayı başarırız; ama dünya içinde kendimizi nasıl unutabiliriz? Bu olanaksızlık o acının tanımıdır. Bu acının yakaladığı kimse hiçbir zaman iyileşmeyecektir, evren tamamıyla değişse bile. Değişmesi gereken yüreğidir, oysa yürek değişmez; onun gözünde, varolma'nın da tek bir anlamı vardır: Acısına gömülmek - gündelik bir nirvanaya varma talimi onu gerçeksizliğin algısına yüceltene dek ... )

Soyut Zehir

Bulanık dertlerimiz ve dağınık endişelerimiz bile fizyoloji içinde yozlaştıklarından, ters yönde bir yaklaşımla onları zekinın manevralarına indirgemek önemli bir şeydir. Ya Sıkıntı -dünyanın gereksizce tekrarlı algısı, sürenin iç karartıcı dalgalanması-, tümdengelimli bir ağıt mertebesine yükseltilir, ona eşsiz bir kısırlık eğilimi sunulursa?

 Ruhun üstünde bir düzene başvurulmadıkça, bu ruh tenin içinde kaybolur - ve fizyoloji, felsefi sersemleşmemizin son sözü haline gelir. Anlık zehirleri, zihinsel değişim değerleri bağlamına oturtmak; gözle görülür bozulmayı bir araç işlevine yükseltmek; ya da bütün duyguların ve ihsasın murdarlığını kurallarla örtmek: Zihin için gerekli olan bir zarafet arayışıdır bu; zihnin yanında ruh-o dokunaklı sırtlan- sadece derin ve tehlikelidir. Zihin kendi başına ancak yüzeysel olabilir; kavramsal olayların işaret ettikleri alanlarda yarattıkları sonuçları değil, yalnızca bu olayların sıradanlasışını dert eden bir tabiatı olduğu için ...

 Bizim hallerimiz zihni ancak değişik bağlamlara oturtulabildikleri ölçüde ilgilendirirler. Böylelikle melankoli bağrımızdan yayılır ve kozmik boşluğa kavuşur; fakat zihin, ancak duyuların kırılganlığına bağlayan şeyden arındığında benimser onu; yorumlar onu; melankoli inceltilir ve bakış açısı haline gelir: Kategorik melankoli. Teori, pusuda bekler ve zehirlerimizi ele geçirir; ve onları daha az zararlı kılar. Bu, yukarıdan aşağıya bir değer kaybıdır; saf başdönmelerine meraklı olan zihin, yoğunluklara düşman olduğu için ... 

Çürümenin Kitabı / E.M.Cioran