.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

14 Oca 2011

Bit palas


''Her insan yeryüzündeki aynasını arar,'' demişti kimi âlimler, ''onunla bir olmak, onda kendini bulmak için.'' Ama nasıl cennette tuba ağacı, kökleri yukarıda, dalları toprağın altında ters dönmüş ise, kimi aynalar da alaşağı eder yansımaları."
(...)

"İnsan denilen mahluk, alabildiğin karmaşık ve kabiliyetlidir bir yanıyla. Tesadüf sandıklarımız, bizat sebep olduğumuz sonuçlara mim koyar yalnızca."

(...)

"Denizin kıyısında durmuşuz. Ayaklarımızı suya salmışız Ethel. Sen diyorsun ki ' şu ilerideki elli beşinci dalgaya yüzelim birlikte. Bak o dalga ne kadar güzel! ' ben de ' Hangisi? ' diye soruyorum. Daha sorumu bitirmeden yer değiştirmiş oluyor senin işaret ettiğin dalga.

Bak artık söylediğin yerde değil. Elli beşinci değil de otuzbeşinci olmuş şimdi. Giderek yaklaşıyor. yani zaten o bu tarafa geliyor. Gelirken de elbet bir şeyler getiriyor yanında. Şimdi önünde iki seçenek var.

Ya atlayacaksın denize, dalgaları filan unutup, sen de bir katre olacaksın onun içinde. Ya da kıyıda durup, bekleyeceksin. Dalgaların kıyıya vurup, parçalanmasını seyreyleyeceksin. O zaman da onlar birer katre olacak gözlerinin önünde.

İki türlü yaşanır hayat eğer bir şeye benzeyecekse. Ya kendini yok edeceksin hayatın içinde, ya da hayatı yok edeceksin kendinde. "

(...)

"Karanlıkta, kendi içine kıvrılıp, beni yanında yalnız bıraktığında, onu hiç tanımadığımı kabullenmek zorunda kaldım. Seviştiğimiz kadınların vajinalarını aralamakla vücutlarının her noktasını görebildiğimizi ve içlerine girdiğimizde, derinlerine ulaşabildiğimizi sanmak ne bağışlanmaz saflık"

(...)

"Bir insanı tanımayı arzulamak, kof bir vaattir ve büyük külfet! günler, geceler, haftalar, seneler boyu dinlemeyi ve gözlemeyi, didiklemeyi ve hissetmeyi, deşmeyi ve dermeyi gerektirir; kabukları kaldırabilmeyi ve altlardan ince ince sızacak, belki de fışkıracak olan kanı görmeye tahammül edebilmeyi...

Bunca zahmete katlanamayacak olduktan sonra, daha yolun başındayken dönüp, bu işe hiç kalkışmamak yeğdir"

(...)

"Yalan hakikati tersyüz eder. saçmalık ise, yalanla hakikati ayırt edilemeyecek biçimde birbirine lehimler."

(...)

"Kaldırıp atmak da,mülk edinmeye çalışmak da,kendilerini eşyalarının sahibi zannedenlere mahsustur. Oysa sahipleri değil, sadece hikayeleri vardır eşyaların. Ve zaman zaman bu hikayeler, onlara bulaşan insanlara sahip olur..."

(...)

"- Ben eflatun prens'i eflatun prens olduğu için sevmiştim ama o hep başka biriymiş gibi yaptı. Sen sakın bana yalan söyleme olur mu? Her şey neyse o!

Başımla onayladım. Yalandan zerre kadar hazzetmediğini söyleyen biri, eğer bile isteye söylemiyorsa bu yalanı, eğer hakikaten inanıyorsa söylediklerine, tıpkı ayna kırmak gibi uğursuzluk getirir etrafındakilere.

Filmlerde gösterilen tabancaların, er ya da geç kullanılmasına benzer bu durum. 'Bana asla yalan söyleme,' diyen biri fena halde aranıyor demektir. Gene de itiraz etmek istemedim ona."

(...)

"Uyandığı andan, uyuduğu ana kadar sürekli bir şeyler atarak geçirir gününü şehirde yaşayanlar. Haftalara, aylara, yıllara vurduğumuzda, hatırı sayılır bir çöp tepesi yükselir her birinin arkasında. Ve tıpkı sinekler ve hamamböcekleri ve besinler ve nesneler gibi, insanların da bir miadı vardır.

Ortalama yaşam süresi erkekler için 65, kadınlar için 70'tir. sonra, malum son gelir ve onlar da ölür. Çürür ve ayrışır, parçalanır ve dağılır, kendileri olmaktan çıkar ve başka başka şeylere karışırlar.

Ama eğer ölmeye ramak kala, hatıralarımız yerine, şimdiye değin attıklarımız olsaydı bir film şeridi gibi geçip giden gözümüzün önünden, fazladan uzatabilirdik ömrümüzü."

(...)

"Birisi bizde sevmediğimiz arzular uyandırırsa, onu sevmeyiz. Ama gene de, illa ki arzulamaya devam ediyorsak, o zaman onda sevecek şeyler bulmaya çalışırız."

(...)

"Gidemeyenlerden olmanın en kötü yanı gidememek değil,kalamamaktır aslında;seni kışkışlayan toprakta penah aramaktır hala."

(...)

"Ne söyleyeceğimi bilemedim.beklediğim türden bir hikaye değildi dinlediğim.bir insanı sevmek,gamhanesinde bir türlü huzura erememiş hikayeleri tomar tomar çıkartıp,birer birer temize çekmek demektir.

Aşk ise,o hikayelerin peşisıra dalıp sevdiğinin hayalhanesine,onun tasvir ettiğinden daha ötesi ve tezyin ettiğinden daha çirkiniyle karşılaştığın halde,çıkmayı istememektir oradan."

(...)

"Kapalı bir sandığın içinde günışığına çıkmayı bekleyen, kıymeti bilinmemiş bir define değilim ben. Hakkımda soracağın her sorunun cevabı üç aşağı beş yukarı sende saklı zaten.

Beni keşfetmeye çalışmanı da, keşfettiğini sanmanı da istemem. Tanımak zorunda değiliz birbirimizi, daha bir arpa boyu tanıyamamışken kendimizi...

Başkaları hakkında edinilen bilgiler ,çöplükten gelişigüzel çıkarılan yiyeceklere benzer. Tadına bakamayacak olduktan sonra, kokutmak zorunda değiliz beynimizde"

(...)