.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

16 Haz 2011

Mahrem




"Kaç kitap okuyunca alim, kaç diyar görünce gezgin, kaç hezimetten sonra bezgin oluyordu insan?" (s.46)

"İnsanın canı neresinden acırsa, kalbi orada atardı." (s.46)

"İnsan nasıl ağzındaki yiyeceğin tadını kaybetmemek için yeni bir şey yemek istemezse, o da gözlerinin en son gördüğü görüntüyü kaybetmemek için yeni bir şeyi görmeyi istemiyordu aslında." (s.56)

"Onu görebildiğim müddetçe bana aşinaydı, göremediğimde ise, neler yaptığını kestiremediğim bir yabancı." (s.81)

"Bazen... böyle birdenbire yaralanıveririz. Ama her yara iyileşir. Eninde sonunda kabuk bağlar, üstünü kapatır. Gözlerden saklanır. Çünkü hiçbir yara görülmek istemez." (s.131)

"Unutmak göz temizliği. Her bahar muhakkak yapılmalı. Unutmazsak yaşayamayız! Unutmazsak yaşatmayız!" (s.144)

"Göremediklerini görebilmek için insanlar binlerce yıl boyunca yalancı altınmantardan içki damıtıp içmişler. Sonra... görebileceklerinden korkmaya başlamışlar." (s. 145)

"Komşu kadın, hiç kapanmayan bir gözdür. Pencere önlerinden, dantel tüllerin ardından, balkon kenarladından, duvar diplerinden, gözetleme deliklerinden ve bir de, pişirip dağıttığı aşurelerin içinden bakar." (s.158)

"Elmas bir gözdür yürek. Ve çizilmeyegörsün bir kere, artık hep sedefsi bir yırtıkla bakacaktır cümle aleme." (s.163)

"Öğleden sonraları zaman, arka bahçede şekerleme yapardı." (s.170)

"Alelade bir rakam değildi Bir. Fevkaladeydi. Gebe kadınlara benziyordu; sadece zaman meselesiydi tekliği.
Alelade bir rakam değildi İki. Fevkaladeydi. Tali bir yola benziyordu; anayolun güzergahından çekip koparmıştı kendini. Başladığı yeri görmek kolay, saptığı aşikardı ama menzili meçhul, nereye vardığını kestirmek ise imkansızdı." (s.189)

"Çocukluğun arka bahçesi vişne ekşisi tadındadır. Hatırlamak, bayramlık elbiselerde leke bırakır." (s.212)

"Yaşamı görmek için, ayna tutarız ağzımıza. Yaşamı göremesek bile, yaşadığımızı biliriz ayna buharında." (s.225)