.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

18 Kas 2011

Göç





Verdi kendini senin eline:
bir sen, ölemeyen,
bütün benlerin kendine geldiği. Geçiyor
sözsüz sesler çepeçevre, boş biçimler, her şey
girdi onların içine, karışmış
ve ayrışmış
ve yeniden
karışmış.

Ve sayılar
örülmüştü
sayılamayanla birlikte. Bir ve bin ve
öncesi ve sonrası
kendinden büyük olan, küçük olan, dışa
dönmüş ve geriye ve ileriye
dönüşmüş
tomurcuklanan hiçbir zamana.

Unutulan attı elini
unutulacağa, yerparçası, yürekparçası
yüzdüler,
battılar ve yüzdüler. Kolumbus,
zaman-
sız gözünde, ana-
çiçek,
katletti serenleri ve yelkenleri. Her şey gitti açığa,

özgür,
arayıcı,
soldu rüzgar gülü, yapraklarını
döktü, bir dünya denizi
çiçeklendi tepeleme ve açık, kara ışığında
yabanıl dümen çizgilerinin. Lahitlerde,
kültestilerinde, tabutlarda,
uyandı o küçük çocuklar
Yeşim, Akik, Ametist —halklar,
kavimler ve aşiretler, bir kör

O l s u n

bağladı kendini
yılan kafalı özgür
halata—: bir
düğüm
(ve karşı ve karşıt ve ters ve ikiz ve bin-
lerce düğüm), üstünde,
perhiz gecesi gözlü batının
sansar yıldızlarını uçurumda
hece-, hece-, hece-
lediği, lediği.

*********************************

Yanık İzi

Uyumuyorduk artık, çünkü zemberekleri arasında yatıyorduk

hüznün
ve büküyorduk göstergeleri çomaklar gibi,
ve fırlayıp kamçılıyorlardı zamanı kan çıkasıya,
ve söylüyordun büyüyen alacakaranlığı,
ve oniki kez sen dedim sözlerinin gecesine,
ve açıldı, açık kaldı,
ve bir gözü koydum onun rahmine, doladım ötekine senin

saçlarını
ve uzattım ikisi arasında fitili, açık damarı
ve bir genç şimşek yaklaştı yüzerek.

Kim ki koparır yüreğini göğsünden geceleyin, o uzanır güle.

Onundur yaprağı ve dikeni
onun tabağına koyar gül ışığı,
onun bardağını doldurur gül nefesle,
ona hışırdar sevginin gölgeleri.

Kim ki koparır yüreğini göğsünden geceleyin ve fırlatır

havaya:

o ıskalamaz,
o vurur taşı taşla,
ona seslenir kan saatin içinden,
onun elinden vurup atar zamanı saati:
o daha güzel toplarla oynayabilir artık
ve söyleyebilir seni ve beni.

Paul (Brandmal) Celan, Neredeyse Yaşayacaktın

Dünya Aktüel, 2005, (Çv. Oruç Aruoba)