.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

16 Oca 2011

Kırmızı Bisiklet


"Evlatlar açısından babalık üç döneme ayrılır: ilki "Benim babam gibisi yok" dönemidir. Babamızın her şeyi bildiğini, herkesi yenebildiğini, her engeli aşabildiğini düşünür, buna yürekten inanırız.

İkinci dönem biraz daha büyüyüp başkalarının babalarıyla tanıştığımız ve kendimizinkiyle kıyasladığımız dönemdir:

"Falancanın babası oğluna şunu almış", "Filanca kızına şöyle davranmış" diye söyleniriz.

Üçüncü dönem "Eksiği, fazlası vardı, ama çok iyi adamdı" dönemidir. Bu cümleyi genellikle bir pişmanlık ifadesi izler:

"Keske hayatta olsaydı da boynuna sarılabilseydim, akıl danışabilseydim."



Babalar açısından evlatla ilişkiler de üç döneme ayrılabilir: ilki "Yavruma canım feda" dönemidir. Her baba, bebeğini ilk kucağına aldığında avucunu dolduran sıcaklığı başka hiçbir sevginin yaratamayacağına inanır. Artık çocuğu için yaşayacaktır.


İkinci dönem "Hiç vaktim yok ki" dönemidir. Bebeklik devrinin tatlı neşesi, yerini uykusuz gecelere, dur durak bilmez bir ilgi talebine bırakır ve baba yeniden işlerine gömülür. Ömrünü adamaya söz verdiği evlatla akşam sofrada ya da televizyon karşısında birlikte olabilir ancak...

Ve son dönem: Artık evladını sevmeye vakti vardır, lakin seveceği evlat çoktan yuvadan uçmuştur. Bir zamanlar cıvıl cıvıl şakıyan çocuk odasının derli toplu sessizliğine bakıp "Keşke ona daha çok vakit ayırabilseydim" diye iç geçirir."


"Oyuncaklar... çocuklarımıza ayıramadığımız vakitlere karşı verdiğimiz rüşvetler... Oysa oyuncaktan çok, onları birlikte oynayacağı bir babaya ihtiyacı var çocukların..."



.