Bir sabah tuvaletin içinde ölü deniz anası gibi görünen kullanılmış bir prezervatif görüyorum.
Tyler ile Marla’nın tanışması. 
İşemek için tuvalete gidiyorum ve tuvaletin içindeki, mağara resimlerine  benzeyen pisliğin içinde prezervatif duruyor. Spermin ne düşündüğünü  merak ediyorum.
Bu?
Vajina dedikleri mekan bu mu?
Burada neler oluyor?
Bütün gece rüyamda Marla Singer’ı becerdiğimi görüyorum. Marla Singer  sigarasını içiyor. Marla Singer gözlerini yuvarlarında döndürüp duruyor.  Yatağımda tek başıma uyanıyorum ve Tyler’ın odasının kapısı kapalı.  Tyler’ın odasının kapısı asla kapalı olmaz. Bütün gece yağmur yağdı.  Çatıda su kabarcıkları toplanıyor, eğriliyor, bükülüyor ve yağmur  çatıdan geçip, tavandaki alçının üstünde birikiyor ve elektrik  teçhizatından yere damlıyor. 
Yağmur yağdığı zaman, şalterleri kapatmak zorunda kalıyoruz.  Elektrikleri açmaya cesaret bile edemezsin. Tyler’ın kiralamış olduğu ev  üç katlı ve bir de bodrum katı var. Elimizde mumlarla geziyoruz. Evin  kilerleri, paravana ile ayrılmış uyuma bölümleri ve merdiven  sahanlığında renkli camlı pencereleri var. Salonda, içinde  oturabileceğiniz genişlikte pencereleri olan *****balar var. Süpürgelik  pervazları oymalarla süslenmiş, cilalanmış ve onsekiz inç yüksekliğinde.  
Yağmur evin her yerinden içeri damlıyor. Tahta olan her şey şişiyor ve  çekiyor, yerlerdeki, süpürgeliklerdeki ve pencere kasalarındaki çiviler  dışarı fırlıyor ve paslanıyor. 
Her yerde rahatça üstüne basabileceğiniz veya kolunuzu geçirebileceğiniz  paslı çiviler var. Yedi yatak odasına sadece bir banyo düşüyor ve şimdi  o banyoda bir prezervatif duruyor. 
Ev bir şeyin olmasını bekliyor sanki, büyük bir değişiklik veya bir  denemeden geçmek istiyor, sonra yıkılıp gidecek. Tyler’a ne kadar  zamandır burada oturduğunu sorduğumda, sadece altı hafta demişti.  Zamanın şafağı bile sökmeden önce, evin National Geographic ve Reader’s  Digest yığınları biriktiren bir sahibi varmış. Her yağmur yağdığında  daha da uzayan büyük magazin yığınları. Tyler son kiracının, parlak  magazin sayfalarını kokain zarfı olarak kullandığını söylemişti. Polis  veya her kimse kapıyı kırdığından beri ön kapıda kilit yok. Yemek  odasının duvarlarındaki dokuz kat duvar kağıdı şişmiş, çiçeklerin  altından çizgiler, onun altından yine çiçekler, onun altından kuşlar ve  onun altından yeşillik görünüyor.
Tek komşumuz kapanmış olan bir makine dükkanı ve tam karşımızda bir blok  uzunluğundaki depo. Evde, damasko kumaşından yapılma masa bezlerinin  bir daha asla buruşmaması için kullanılan yedi fitlik silindirlerin  durduğu bir klozet var. Yünlüleri güveden korumak için sedir ağacından  yapılmış soğutmalı bir sandık var. Banyo duvarlarındaki çinilerde küçük  çiçekler var, bir çok kişinin düğünündeki porselen takımından daha güzel  ve şimdi tuvaletin içinde kullanılmış bir prezervatif duruyor.
Yaklaşık bir aydır Tyler’la birlikte yaşıyorum. 
Tyler kahvaltıya iniyor, bütün göğsü ve boynu morluklarla kaplı, ve ben  eski bir Reader’s Digest magazini okuyorum. Bu ev uyuşturucu ticareti  yapmak için mükemmel bir yer. Hiç komşu yok. Depolar ve değirmenler  dışında Paper Sokağında hiç bir şey yok. Kağıt değirmeninden gelen  osuruk kokusu ve değirmenin etrafında portakal renkli piramitler  oluşturmuş tahta talaşından gelen hamster yuvası tarzındaki kokuyu da  unutmamak gerekir. Bu ev uyuşturucu ticareti yapmak için en mükemmel yer  çünkü gündüzleri Paper Sokağından milyonlarca kamyon geçmesine rağmen,  geceleri Tyler ve ben her yöne yarım mil uzaklığında yapayalnızız. 
Bodrumda yığınlarca Reader’s Digest dergisi buldum ve artık her odada Reader’s Digest birikintileri var. 
Amerika Birleşik Devletlerinde Yaşam.
Kahkaha En İyi İlaçtır. 
Evdeki tek mobilya bu magazin yığınları. 
En eski dergilerde, insan vücudundaki organların birinci tekil şahıs  olarak birbirleri arasındaki konuşmalarını veren bir makale dizisi var:  Ben Jane’in Rahmiyim.
Ben Joe’nun Prostatıyım. 
Dalga geçmiyorum, ve Tyler yarı çıplak vaziyette ve belden yukarısı  morluklar içinde mutfağa gelip car, car, car konuşuyor, dün gece Marla  Singer ile tanıştığını ve seks yaptıklarını anlatıyor. 
Bunu duyunca kesinlikle Joe’nun Safra Kesesi oluveriyorum. Bunların  hepsi benim hatam. Bazen bir şey yaparsınız ve tamamen zıvanadan  çıkarsınız. Bazen sizin yapmadığınız şeyler sizi zıvanadan çıkarır. 
Dün gece Marla’yı aradım. Bir sistem oturttuk, eğer bir destek grubuna  gitmek istersem, Marla’yı arıyorum ve ne yapmayı planladığını  öğreniyorum. Dün Melanoma grubu vardı ve kendimi biraz kötü  hissediyordum. 
Marla Regent Otelinde yaşıyor. Regent Oteli kahverengi tuğlaların  özensiz bir şekilde bir araya getirildiği, tüm çarşafların kaygan  plastik örtülerin içine konduğu bir yer ve insanların çoğu oraya ölmek  için gidiyorlar. Yatağın yanlış tarafına oturursan, hem sen, hem  çarşaflar, hem de battaniye doğrudan yere kayıyorsunuz. 
Melanoma grubuna gidip gitmeyeceğini öğrenmek için, Marla’yı Regent otelinden aradım. 
Marla telefona ağır çekimde cevap verdi. Bunun gerçek bir intihar değil,  muhtemelen yardım-için-çağrı türü şeylerden biri olduğunu söyledi, ama  bir sürü Xanax yutmuştu. 
Beni, Marla’nın Regent Oteldeki pis odasında düşünün, Marla “ben  ölüyorum. Ölüyorum. Ben ölüyorum. Ölüm. Ölü-yorum. Ölüyorum.” diyerek  odanın içinde dolanırken onu izlediğimi düşünün. 
Bu saatlerce sürebilir.
Öyleyse bu gece evdeydi, değil mi?
Büyük ölüm olayını gerçekleştirdiğini söyledi. Eğer izlemek istiyorsam, hemen yetişmeliydim.
Teşekkür ederim dedim, başka planlarım var.
Peki öyleyse dedi Marla, televizyon izleyerek de ölebilirim. İzlemeye değecek birşeyler olmasını umuyordu. 
Koşturarak Melanoma grubuna gittim. Eve erken geldim. Uyudum. 
Ve işte bir sonraki sabah kahvaltıda Tyler morluklar içinde karşımda  oturmuş, Marla’nın çılgın bir ****** olduğunu ama bundan çok  hoşlandığını söylüyor. 
Dün gece ki Melanoma grubundan sonra, eve geldim ve yatağa gidip, uyudum. Ve rüyamda Marla Singer’ı becerip durduğumu gördüm. 
Ve bu sabah Tyler’ı dinlerken, Reader’s Digest okuyormuş gibi yapıyorum.  Çılgın bir ******, bana sorsaydın ben bunu sana söylerdim. Reader’s  Digest. Uniformalı Eğlence. 
Ben Joe’nun Safrasındaki Salgı Beziyim. 
Tyler, Marla’nın dün gece kendisine anlatmış olduğu şeyleri söylüyor. Hiçbir kız onunla bu şekilde konuşmamış. 
Ben Joe’nun Bilenmiş Dişiyim. 
Ben Joe’nun Alev Almış Burun Delikleriyim. 
Tyler’la Marla on kez seks yaptıktan sonra Marla, hamile kalmak istediğini söylemiş. Tyler’dan bebek aldırmak istiyormuş. 
Ben Joe’nun Beyaz Muştasıyım. 
Tyler böyle bir şeye nasıl kanardı? Sanki geçen gece tek başına oturup,  Pamuk Prenses çizgi filmine cinsel organları ekleyen o değildi. 
Tyler’ın dikkatini çekmek için nasıl rekabet edebilirdim?
Ben Joe’nun Öfkelenmiş, Alev Almış Reddetme Duygusuyum. 
En kötüsü de, bunun benim hatam olması. Ben dün gece uykuya daldıktan  sonra, Tyler garson olarak çalıştığı vardiyadan gelmiş ve Marla Regent  Otelinden tekrar aramış. “İşte bu” demiş Marla. Tünel, ona tünelde yol  gösteren ışık. Ölüm tecrübesi öyle güzeldi ki, ruhu bedeninden kalkıp,  havada asılı kaldığı sırada Marla bunu bana telefonda anlatmak  istemişti. 
Marla ruhunun telefon açıp açamayacağını bilmiyordu ama en azından birinin onun son nefes alışını duymasını istiyordu. 
Ama maalesef telefonu Tyler açmıştı ve bütün olayı yanlış anlamıştı. 
Hiç karşılaşmadıkları için Tyler, Marla’nın ölmek üzere olmasını kötü bir şey sanmıştı. 
Olacak iş değil. 
Hiç Tyler’a göre olmamasına rağmen, polisi arayıp, hemen Regent oteline doğru yola çıkmıştı. 
Bu durumda, hepimizin televizyondan bildiği eski Çin geleneğine göre,  Tyler sonsuza kadar Marla’dan sorumlu olacak, çünkü Tyler Marla’nın  hayatını kurtardı. 
Eğer sadece birkaç dakikamı ziyan edip, Marla’nın ölümünü izlemeye gitmiş olsaydım, bunların hiçbiri olmayacaktı. 
Tyler, Marla’nın Regent Otelinin en üst katında, sekiz katlık merdiven  ve kapılardan televizyon gürültüsünün taştığı uzun ve gürültülü bir  koridorun sonunda, 8G numaralı odada yaşadığını söylüyor. Her iki  saniyede bir, ya bir aktristin bağırdığı, ya da bir kurşun yağmurunda  bir aktörün bağırarak can verdiği bir koridor. Tyler koridorun sonuna  varıyor ve daha kapıya dokunmadan, incecik, beyaz bir kol 8G’nin  kapısından sapan gibi çıkıp, Tyler’ı göğsünden yakalayıp, içeri çekiyor.  
Bir Reader’s Digest dergisine gömülüyorum. 
Marla Tyler’ı içeri çeker çekmez, Tyler Regent otelinin önündeki fren ve  siren seslerini duyuyor. Sonra şifoniyerin üstünde, barbie bebeklerin  yapıldığı yumuşak pembe plastikten yapılma bir vibratör dikkatini  çekiyor, ve bir dakikalığına Tyler, milyonlarca bebeğin, barbie’nin ve  vibratörün Tayvan’daki bir montaj fabrikasında eritilip, hazırlandığını  gözünün önüne getiriyor. 
Marla, Tyler’ın vibratörüne baktığını fark ediyor, ve “Korkma. Sana bir zararı olmaz.” diyor. 
Marla Tyler’ı bu defada koridora sürüklüyor ve üzgün olduğunu ancak  polisi aramaması gerektiğini, ve aşağıdan gelen seslerin muhtemelen  polis olduğunu söylüyor. 
8G’nin kapısını kilitliyor ve Tyler’a merdivenlere doğru yürümesini  işaret ediyor. Merdivenlerde, Marla ve Tyler duvara yapışıyorlar çünkü  polisler ve ellerinde oksijen maskeleri ile doktorlar yukarı  koşuşturuyorlar. Bu arada 8G’nin hangi oda olduğunu soruyorlar. 
Marla koridorun sonundaki oda olduğunu söylüyor. 
Marla polise 8G’de yaşayan kızın bir zamanlar tatlı, çekici bir kız  olduğunu ama artık bir canavara dönüştüğünü söylüyor. Kız bulaşıcı bir  insan artığı ve kafası karışmış, yanlış şeyi yapmaya cesareti yok, o  yüzden intihar falan etmiş olamaz. 
“8G’deki kızın kendine inancı yok,” diye bağırıyor Marla, “ve yaşlandıkça, seçeneklerinin azalacağından korkuyor.”
“İyi şanslar” diye bağırıyor Marla polislerin arkasından. 
Polisler 8G’nin kilitli kapısının önüne yığılıyorlar, Marla ve Tyler  lobiye koşuşturuyorlar. Arkalarından bir polisin kapıya bağırışı  geliyor:
“Bırakın size yardım edelim Bayan Singer! Yaşamak için bir sürü  sebebiniz var! İçeri girmemize izin ver Marla, ki sana problemlerinde  yardımcı olabilelim.”
Böylece Marla ve Tyler sokağa çıkmıştı. Tyler Marla’yı bir taksiye  bindirirken, otelin sekizinci katında, Marla’nın odasının penceresinin  önünde gölgelerin ileri geri hareket ettiklerini görmüştü. 
Bir sürü ışık, araba ve ucu bucağı görünmeyen altı şeritlik trafiğin  olduğu otobana çıktıklarında, Marla Tyler’dan kendisini sabaha kadar  ayakta tutmasını istemişti. Çünkü Marla uyursa, ölecekti. 
Marla bir sürü insanın kendisinin ölmesini istediğini söylemişti. Bu  insanlar çoğu zaten ölmüş ve öte tarafa gitmişti ve geceleri ona telefon  açıyorlardı. Marla barlara gidiyordu ve barmenin ismini seslendiğini  duyuyordu. Ve telefona cevap verdiğinde, hattın kesilmiş olduğunu  anlıyordu. 
Tyler ve Marla, yanımdaki odada sabaha kadar uyanıktı. Tyler daha sonra  uyandığında, Marla Regent Otelindeki odasına dönmüştü bile. 
Tyler’a Marla’nın bir sevgiliye değil, bir sosyal danışmana ihtiyacı olduğunu söyledim. 
Tyler “Buna aşk deme” dedi. 
Uzun lafın kısası, Marla şimdide hayatımın başka bir parçasını  mahvetmeye hazırlanıyordu. Üniversiteden beri arkadaşlar ediniyorum.  Evleniyorlar. Onları kaybediyorum. 
Pekala.
Temiz iş, diyorum.
Tyler bunun benim için problem olup olmayacağını soruyor. 
Ben Joe’nun Birbirine Geçmiş Bağırsaklarıyım. 
Hayır, diyorum, sorun yok.
Kafama bir silah dayayın ve duvarları beynimle boyayın.
Harika diyorum. Gerçekten harika.
 


