.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

6 Ağu 2011

Fight Clup




Bir sabah tuvaletin içinde ölü deniz anası gibi görünen kullanılmış bir prezervatif görüyorum.
Tyler ile Marla’nın tanışması.
İşemek için tuvalete gidiyorum ve tuvaletin içindeki, mağara resimlerine benzeyen pisliğin içinde prezervatif duruyor. Spermin ne düşündüğünü merak ediyorum.
Bu?
Vajina dedikleri mekan bu mu?
Burada neler oluyor?
Bütün gece rüyamda Marla Singer’ı becerdiğimi görüyorum. Marla Singer sigarasını içiyor. Marla Singer gözlerini yuvarlarında döndürüp duruyor. Yatağımda tek başıma uyanıyorum ve Tyler’ın odasının kapısı kapalı. Tyler’ın odasının kapısı asla kapalı olmaz. Bütün gece yağmur yağdı. Çatıda su kabarcıkları toplanıyor, eğriliyor, bükülüyor ve yağmur çatıdan geçip, tavandaki alçının üstünde birikiyor ve elektrik teçhizatından yere damlıyor.

Yağmur yağdığı zaman, şalterleri kapatmak zorunda kalıyoruz. Elektrikleri açmaya cesaret bile edemezsin. Tyler’ın kiralamış olduğu ev üç katlı ve bir de bodrum katı var. Elimizde mumlarla geziyoruz. Evin kilerleri, paravana ile ayrılmış uyuma bölümleri ve merdiven sahanlığında renkli camlı pencereleri var. Salonda, içinde oturabileceğiniz genişlikte pencereleri olan *****balar var. Süpürgelik pervazları oymalarla süslenmiş, cilalanmış ve onsekiz inç yüksekliğinde.

Yağmur evin her yerinden içeri damlıyor. Tahta olan her şey şişiyor ve çekiyor, yerlerdeki, süpürgeliklerdeki ve pencere kasalarındaki çiviler dışarı fırlıyor ve paslanıyor.
Her yerde rahatça üstüne basabileceğiniz veya kolunuzu geçirebileceğiniz paslı çiviler var. Yedi yatak odasına sadece bir banyo düşüyor ve şimdi o banyoda bir prezervatif duruyor.

Ev bir şeyin olmasını bekliyor sanki, büyük bir değişiklik veya bir denemeden geçmek istiyor, sonra yıkılıp gidecek. Tyler’a ne kadar zamandır burada oturduğunu sorduğumda, sadece altı hafta demişti. Zamanın şafağı bile sökmeden önce, evin National Geographic ve Reader’s Digest yığınları biriktiren bir sahibi varmış. Her yağmur yağdığında daha da uzayan büyük magazin yığınları. Tyler son kiracının, parlak magazin sayfalarını kokain zarfı olarak kullandığını söylemişti. Polis veya her kimse kapıyı kırdığından beri ön kapıda kilit yok. Yemek odasının duvarlarındaki dokuz kat duvar kağıdı şişmiş, çiçeklerin altından çizgiler, onun altından yine çiçekler, onun altından kuşlar ve onun altından yeşillik görünüyor.

Tek komşumuz kapanmış olan bir makine dükkanı ve tam karşımızda bir blok uzunluğundaki depo. Evde, damasko kumaşından yapılma masa bezlerinin bir daha asla buruşmaması için kullanılan yedi fitlik silindirlerin durduğu bir klozet var. Yünlüleri güveden korumak için sedir ağacından yapılmış soğutmalı bir sandık var. Banyo duvarlarındaki çinilerde küçük çiçekler var, bir çok kişinin düğünündeki porselen takımından daha güzel ve şimdi tuvaletin içinde kullanılmış bir prezervatif duruyor.

Yaklaşık bir aydır Tyler’la birlikte yaşıyorum.
Tyler kahvaltıya iniyor, bütün göğsü ve boynu morluklarla kaplı, ve ben eski bir Reader’s Digest magazini okuyorum. Bu ev uyuşturucu ticareti yapmak için mükemmel bir yer. Hiç komşu yok. Depolar ve değirmenler dışında Paper Sokağında hiç bir şey yok. Kağıt değirmeninden gelen osuruk kokusu ve değirmenin etrafında portakal renkli piramitler oluşturmuş tahta talaşından gelen hamster yuvası tarzındaki kokuyu da unutmamak gerekir. Bu ev uyuşturucu ticareti yapmak için en mükemmel yer çünkü gündüzleri Paper Sokağından milyonlarca kamyon geçmesine rağmen, geceleri Tyler ve ben her yöne yarım mil uzaklığında yapayalnızız.

Bodrumda yığınlarca Reader’s Digest dergisi buldum ve artık her odada Reader’s Digest birikintileri var.
Amerika Birleşik Devletlerinde Yaşam.
Kahkaha En İyi İlaçtır.
Evdeki tek mobilya bu magazin yığınları.
En eski dergilerde, insan vücudundaki organların birinci tekil şahıs olarak birbirleri arasındaki konuşmalarını veren bir makale dizisi var: Ben Jane’in Rahmiyim.

Ben Joe’nun Prostatıyım.
Dalga geçmiyorum, ve Tyler yarı çıplak vaziyette ve belden yukarısı morluklar içinde mutfağa gelip car, car, car konuşuyor, dün gece Marla Singer ile tanıştığını ve seks yaptıklarını anlatıyor.
Bunu duyunca kesinlikle Joe’nun Safra Kesesi oluveriyorum. Bunların hepsi benim hatam. Bazen bir şey yaparsınız ve tamamen zıvanadan çıkarsınız. Bazen sizin yapmadığınız şeyler sizi zıvanadan çıkarır.
Dün gece Marla’yı aradım. Bir sistem oturttuk, eğer bir destek grubuna gitmek istersem, Marla’yı arıyorum ve ne yapmayı planladığını öğreniyorum. Dün Melanoma grubu vardı ve kendimi biraz kötü hissediyordum.

Marla Regent Otelinde yaşıyor. Regent Oteli kahverengi tuğlaların özensiz bir şekilde bir araya getirildiği, tüm çarşafların kaygan plastik örtülerin içine konduğu bir yer ve insanların çoğu oraya ölmek için gidiyorlar. Yatağın yanlış tarafına oturursan, hem sen, hem çarşaflar, hem de battaniye doğrudan yere kayıyorsunuz.

Melanoma grubuna gidip gitmeyeceğini öğrenmek için, Marla’yı Regent otelinden aradım.
Marla telefona ağır çekimde cevap verdi. Bunun gerçek bir intihar değil, muhtemelen yardım-için-çağrı türü şeylerden biri olduğunu söyledi, ama bir sürü Xanax yutmuştu.
Beni, Marla’nın Regent Oteldeki pis odasında düşünün, Marla “ben ölüyorum. Ölüyorum. Ben ölüyorum. Ölüm. Ölü-yorum. Ölüyorum.” diyerek odanın içinde dolanırken onu izlediğimi düşünün.

Bu saatlerce sürebilir.
Öyleyse bu gece evdeydi, değil mi?
Büyük ölüm olayını gerçekleştirdiğini söyledi. Eğer izlemek istiyorsam, hemen yetişmeliydim.
Teşekkür ederim dedim, başka planlarım var.
Peki öyleyse dedi Marla, televizyon izleyerek de ölebilirim. İzlemeye değecek birşeyler olmasını umuyordu.

Koşturarak Melanoma grubuna gittim. Eve erken geldim. Uyudum.
Ve işte bir sonraki sabah kahvaltıda Tyler morluklar içinde karşımda oturmuş, Marla’nın çılgın bir ****** olduğunu ama bundan çok hoşlandığını söylüyor.
Dün gece ki Melanoma grubundan sonra, eve geldim ve yatağa gidip, uyudum. Ve rüyamda Marla Singer’ı becerip durduğumu gördüm.
Ve bu sabah Tyler’ı dinlerken, Reader’s Digest okuyormuş gibi yapıyorum. Çılgın bir ******, bana sorsaydın ben bunu sana söylerdim. Reader’s Digest. Uniformalı Eğlence.
Ben Joe’nun Safrasındaki Salgı Beziyim.
Tyler, Marla’nın dün gece kendisine anlatmış olduğu şeyleri söylüyor. Hiçbir kız onunla bu şekilde konuşmamış.

Ben Joe’nun Bilenmiş Dişiyim.
Ben Joe’nun Alev Almış Burun Delikleriyim.
Tyler’la Marla on kez seks yaptıktan sonra Marla, hamile kalmak istediğini söylemiş. Tyler’dan bebek aldırmak istiyormuş.
Ben Joe’nun Beyaz Muştasıyım.

Tyler böyle bir şeye nasıl kanardı? Sanki geçen gece tek başına oturup, Pamuk Prenses çizgi filmine cinsel organları ekleyen o değildi.

Tyler’ın dikkatini çekmek için nasıl rekabet edebilirdim?
Ben Joe’nun Öfkelenmiş, Alev Almış Reddetme Duygusuyum.
En kötüsü de, bunun benim hatam olması. Ben dün gece uykuya daldıktan sonra, Tyler garson olarak çalıştığı vardiyadan gelmiş ve Marla Regent Otelinden tekrar aramış. “İşte bu” demiş Marla. Tünel, ona tünelde yol gösteren ışık. Ölüm tecrübesi öyle güzeldi ki, ruhu bedeninden kalkıp, havada asılı kaldığı sırada Marla bunu bana telefonda anlatmak istemişti.

Marla ruhunun telefon açıp açamayacağını bilmiyordu ama en azından birinin onun son nefes alışını duymasını istiyordu.

Ama maalesef telefonu Tyler açmıştı ve bütün olayı yanlış anlamıştı.
Hiç karşılaşmadıkları için Tyler, Marla’nın ölmek üzere olmasını kötü bir şey sanmıştı.
Olacak iş değil.

Hiç Tyler’a göre olmamasına rağmen, polisi arayıp, hemen Regent oteline doğru yola çıkmıştı.

Bu durumda, hepimizin televizyondan bildiği eski Çin geleneğine göre, Tyler sonsuza kadar Marla’dan sorumlu olacak, çünkü Tyler Marla’nın hayatını kurtardı.
Eğer sadece birkaç dakikamı ziyan edip, Marla’nın ölümünü izlemeye gitmiş olsaydım, bunların hiçbiri olmayacaktı.

Tyler, Marla’nın Regent Otelinin en üst katında, sekiz katlık merdiven ve kapılardan televizyon gürültüsünün taştığı uzun ve gürültülü bir koridorun sonunda, 8G numaralı odada yaşadığını söylüyor. Her iki saniyede bir, ya bir aktristin bağırdığı, ya da bir kurşun yağmurunda bir aktörün bağırarak can verdiği bir koridor. Tyler koridorun sonuna varıyor ve daha kapıya dokunmadan, incecik, beyaz bir kol 8G’nin kapısından sapan gibi çıkıp, Tyler’ı göğsünden yakalayıp, içeri çekiyor.

Bir Reader’s Digest dergisine gömülüyorum.
Marla Tyler’ı içeri çeker çekmez, Tyler Regent otelinin önündeki fren ve siren seslerini duyuyor. Sonra şifoniyerin üstünde, barbie bebeklerin yapıldığı yumuşak pembe plastikten yapılma bir vibratör dikkatini çekiyor, ve bir dakikalığına Tyler, milyonlarca bebeğin, barbie’nin ve vibratörün Tayvan’daki bir montaj fabrikasında eritilip, hazırlandığını gözünün önüne getiriyor.
Marla, Tyler’ın vibratörüne baktığını fark ediyor, ve “Korkma. Sana bir zararı olmaz.” diyor.
Marla Tyler’ı bu defada koridora sürüklüyor ve üzgün olduğunu ancak polisi aramaması gerektiğini, ve aşağıdan gelen seslerin muhtemelen polis olduğunu söylüyor.
8G’nin kapısını kilitliyor ve Tyler’a merdivenlere doğru yürümesini işaret ediyor. Merdivenlerde, Marla ve Tyler duvara yapışıyorlar çünkü polisler ve ellerinde oksijen maskeleri ile doktorlar yukarı koşuşturuyorlar. Bu arada 8G’nin hangi oda olduğunu soruyorlar.

Marla koridorun sonundaki oda olduğunu söylüyor.
Marla polise 8G’de yaşayan kızın bir zamanlar tatlı, çekici bir kız olduğunu ama artık bir canavara dönüştüğünü söylüyor. Kız bulaşıcı bir insan artığı ve kafası karışmış, yanlış şeyi yapmaya cesareti yok, o yüzden intihar falan etmiş olamaz.
“8G’deki kızın kendine inancı yok,” diye bağırıyor Marla, “ve yaşlandıkça, seçeneklerinin azalacağından korkuyor.”
“İyi şanslar” diye bağırıyor Marla polislerin arkasından.

Polisler 8G’nin kilitli kapısının önüne yığılıyorlar, Marla ve Tyler lobiye koşuşturuyorlar. Arkalarından bir polisin kapıya bağırışı geliyor:
“Bırakın size yardım edelim Bayan Singer! Yaşamak için bir sürü sebebiniz var! İçeri girmemize izin ver Marla, ki sana problemlerinde yardımcı olabilelim.”
Böylece Marla ve Tyler sokağa çıkmıştı. Tyler Marla’yı bir taksiye bindirirken, otelin sekizinci katında, Marla’nın odasının penceresinin önünde gölgelerin ileri geri hareket ettiklerini görmüştü.

Bir sürü ışık, araba ve ucu bucağı görünmeyen altı şeritlik trafiğin olduğu otobana çıktıklarında, Marla Tyler’dan kendisini sabaha kadar ayakta tutmasını istemişti. Çünkü Marla uyursa, ölecekti.

Marla bir sürü insanın kendisinin ölmesini istediğini söylemişti. Bu insanlar çoğu zaten ölmüş ve öte tarafa gitmişti ve geceleri ona telefon açıyorlardı. Marla barlara gidiyordu ve barmenin ismini seslendiğini duyuyordu. Ve telefona cevap verdiğinde, hattın kesilmiş olduğunu anlıyordu.

Tyler ve Marla, yanımdaki odada sabaha kadar uyanıktı. Tyler daha sonra uyandığında, Marla Regent Otelindeki odasına dönmüştü bile.
Tyler’a Marla’nın bir sevgiliye değil, bir sosyal danışmana ihtiyacı olduğunu söyledim.
Tyler “Buna aşk deme” dedi.
Uzun lafın kısası, Marla şimdide hayatımın başka bir parçasını mahvetmeye hazırlanıyordu. Üniversiteden beri arkadaşlar ediniyorum. Evleniyorlar. Onları kaybediyorum.
Pekala.
Temiz iş, diyorum.
Tyler bunun benim için problem olup olmayacağını soruyor.
Ben Joe’nun Birbirine Geçmiş Bağırsaklarıyım.
Hayır, diyorum, sorun yok.
Kafama bir silah dayayın ve duvarları beynimle boyayın.
Harika diyorum. Gerçekten harika.