.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

13 Ağu 2012

Dokuz


“Doğanın ölçüsüne göre” yaşamak mı istiyorsunuz? Ey siz soylu Stoacılar, ne de aldatıcı sözler böyle! Doğa gibi bir varlığı düşünün, ölçüsüzce savursun, ölçüsüzce kayıtsız, amaçsız ve niyetsiz, acımasız ve adaletsiz, hem bereketli hem kısır hem de kesin olmayan; bir güç olarak kayıtsızlığın kendisini düşünün - bu kayıtsızlığın ölçüsüne göre nasıl yaşayabilirdiniz?

Yaşamak -bu, kesinlikle doğadan başka bir şey olmayı istemek değil mi? Yaşamak, değerlendirmeyi, tercih etmeyi, haksız olmayı, sınırlı olmayı, farklı olmayı istemek değil mi? Üstelik, “doğanın ölçüsüne göre yaşamak” sözü, temelde “yaşamanın ölçüsüne göre yaşamak” anlamına gelse bile, buna uymamak nasıl elimizde olabilirdi ki? Kendinizin ne olduğundan, ne olması gerektiğinden yola çıkan bir ilke koymak niye? - Aslında durum, oldukça değişik: Yasalarınızın esaslarını doğadan devşirdiğinizi, kendinizden geçercesine coşkuyla savunsanız da, burada tersine bir şey istiyorsunuz; sizi gidi müthiş oyuncular, kendi kendilerini kandıranlar siz! Kibriniz, doğayı, hem de doğanın kendisine ahlakınızı, idealinizi katmak, dikte etmek istiyor: doğanın “Stoanın ölçüsüne göre” olması gerektiğini talep ediyorsunuz; bütün varlığın yalnızca kendi kafanıza göre olmasını diliyorsunuz - Stoacıların bitmeyen müthiş övünme ve genelleştirmesi olarak! Bütün hakikat aşkınızla, kendinizi böylesine uzun süre, öylesine inat ve hipnotik katılıkla doğayı yanlış, yani Stoacı açıdan görmeye zorluyorsunuz, artık onu, bir daha başka türlü göremeyinceye dek - bilmem hangi temelsiz kuruntu, sizi zırva bir umuda sürüklüyor. Çünkü kendinize zulmetmeyi biliyorsunuz

- Stoacılık kendi kendine zulümdür-, öyleyse, doğaya da zulmedilebilir, çünkü Stoacı da doğanın bir parçası değil mi?... Ama, bu eski ve hiç bitmeyen bir hikaye: Eskiden Stoacılarla ortaya çıkan, felsefe kendine inanmaya başlar başlamaz, bugün bile sürüyor. Kendi kafasına göre bir dünya yaratıyor, bu dünya başka türlü olamıyor; felsefe bu zulmedici etkinin kendisidir, en yüksekteki ruhsal güç istemi, dünyayı yaratma, causa prima istemi.

  causa prima :  İlk neden, Tanrı,

İyinin ve Kötünün Ötesinde / Friedrich Nietzsche