.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

25 Ağu 2012

Gıli


Kartal kanat hesabı ceketin kollarını aşağıya sarkıtan Gıli, ağır adımlarla Kolera'da dolaşıp kafasına göre boy gösteriyordu. Tombalacılar, sigaracılar ve cıgaralık satanlar duvarlara yaslanıp Gıli Gıli'nin geçmesini beklediler. Gıli'nin yanakları titriyor ve o muhteşem kazma dişleri gıcırdıyordu! Gözleri Kolera'ya kavurucu bir sıcaklık saçıyordu!

Bitirim teşkilatına ait insanlar Gıli'nin eski uçurucu ve can alıcı kişiliğine kavuşmasına sevinip cıgaralıklarını alevlendirdiler. Kabadayılığa özenen rüzgâr tipler bile Gıli'nin bu akıl almaz yürüyüşünü küçücük beyinlerine kazıdılar. Ezilmeyi şöyle bırakın, sevilmeye bile itiraz eden ağır bitirimler, Gıli'nin astar gösteren yürüyüşünü, Kolera'nın seyir defterim tutan Acem Baba'ya ulaştırdılar. Acem Baba, Gıli'nin Kolera'daki tüm insanları hayrete düşürücü yürüyüşünü şair babalarının yardımıyla seyir defterine geçti. "Uzaktan tanınır delikanlımız / Koltuk altındadır emanetimiz / Sen ne söylersen söyle köylü kardeşimiz / Ezelden sayılıdır nefeslerimiz! / Niçin boşa geçsin ömürlerimiz?" Acem Baba metresinin kaş kalemiyle şiiri deftere geçirince, kabadayılığın zor zanaat olduğunu çakozlayan fırıldak şahıslar Orso'nun kahvesini terk edip caka satacak başka mekân aradılar.

Anti parantez hesabı şunu da belirtmek yerinde olacak: Gıli yürürken tatlı bir parçayı da dudaklarına meze yapıyordu. "Hatasız kul olmaz. Hatamla sev beni." Parçanın ara müziğini de ıslığıyla araya bırakmak yine Gıli'nin işiydi, "Taranara nam. Taranara nam." Sevgi denen Allahsız hastalık insana neler yaptırıyor? Gıli, sokaklarda sadece Puma Zehra'nın acısını kalbinden silmek için ıslık öttürüyordu. Zamanını ıslık çalarak öldürmekten, sokakların esmerleşmesini beklemekten başka bir şey düşünmüyordu. Gıli'nin şu an için yaşamını güzelleştirecek tek amacı vardı; Kolera canavarını delik deşik edip mahalleliye cesedin parçalarını sunmak! Gıli, kafasında beslediği bu düşünceyi uygulayabilirse, namını mumyalaştıracaktı. Zeki olan tüm bitirimler gibi o da sadece namı için yaşıyordu. Tek kelimeyle hayatta kalmak! Bu nam bırakma hadisesi, yaşamın bütün güzelliklerini altüst edici bir güçle, bitirimlerin kalbinde bin senedir dolaşıyordu!

Gıli, zamanı öldürmek, ayrıca beynini tüm kurnazlıklar için harekete geçirmek amacıyla bitirimhanenin yan odalarında iyi basılmış bir çift kâğıtlıyı padişah gibi üfledi. Cıgaraya harman kalmış beni, lezzeti alızlayınca, sekiz kar köpeği gibi çalışmaya başladı. Kolera canavarı için binlerce punt, Gıli'nin beyninde tur atmaktaydı!

Yıldızsız gecede Kolera'nın ücra sokaklarında bir yıldız gibi parlayarak dolaşan Gıli, antenleri açmış, herhangi bir sokaktan çıkacak Kolera canavarını yakalamaya çalışıyordu. Beynin algılama gücü kendisine bir tuzak kurmazsa işi her halükârda bitirecekti.

Esnaflar, kahvehanelerden her zamanki yalama olmuş düşünceleriyle birahanelere, kerhanelere, tırsakiler de evlerine dağıldılar. Sokaklar bir süre "Kırmızı sekizli gelseydi okey basmıştım. Bırak ulan ben dönerken sen de beni yakmasaydın çanağı ben toparlayacaktım. Allanın kerizine parayı kaptırdık," gibisinden konuşmalara şahit oldu. Ve herkes gideceği bölgeye dağılınca, Kolera su saati gibi kabarcıklar arasında zamanı ilerletti.

Önce, köşeden parlayan büyük yuvarlak bir düğme ve lacivert bir palto Gıli'nin gözüne yansıdı. Anında altıncı hissini harekete geçiren Gıli, tenhalaşmış sokaklarda dolaşan varlığın peşine düştü. Gıli, en can alıcı tezgâhlan kurmadan, bildiği bir duayı okuyarak çizgi film görüntüsünde yürüyen gölgeye adım adım yaklaştı. Kolera canavarı varsayarak yamuk ve homurtularla yürüyen adama yaklaştıkça duanın gücüyle garip şeyler düşünmeye başladı. "Allah'ın verdiği canı Allah almalı. Bana en fazla yaralamak düşer." Tüm bunları düşünmeye devam ederken ahmakça bir hareket yapıp gölgeyi kıllandırdı. Boş konserve kutularının, çıkma çamurlukların ve yaramaz çalar saatlerin arasından geçerken kırk bin numara yapılacağını bir an için unutmuştu!

Ağır Roman / Metin Kaçan