.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

11 Eki 2020

Tanrı Hakkında


 

Tanım I

Özü varlığı kuşatan, başka deyişle tabiatı ancak var olarak tasarlanabilecek olan şeye, kendi kendisinin nedeni (causam sui) diyorum.

Tanım II

Sınırlı olan, yani kendisiyle aynı tabiatta başka bir şeyle sınırlanabilen bir şeye kendi cinsinde sonlu diyorum. Diyelim, cisim kendi cinsinde sınırlıdır, çünkü biz herhangi cismi tasarlasak, tasarladığımızdan daha büyük bir cismi tasarlayabiliriz ve bu daha büyük cisim birinci cisimle aynı tabiatta olduğu için, cismin kendi cinsinde sonlu olduğunu söylemek doğrudur. Nitekim bir düşünce başka bir düşünce ile sınırlandırılmıştır. Fakat cisim düşünce ile ve düşünce de cisimle sınırlandırılmamıştır.

Tanım III

Kendi başına var olan ve kendisi ile tasarlanan, yani kendisini teşkil edecek başka hiçbir fikrin yardımı olmaksızın hakkında fikir edindiğimiz şeye cevher diyorum.

Tanım IV

Cevherde, onun özünü meydana getirmek üzere algıladığımız2 şeye sıfat (ya da yüklem) diyorum3.

Tanım V

Cevherin duygulanışına, başka deyişle kendi kendisine değil, başka bir şeyde var olan (in alio) ve ancak bu başka şey yardımıyla tasarlanan şeye tavır diyorum.

Tanım VI

Mutlak olarak sonsuz bir varlığa, yani sonsuz sıfatları olup başsız ve sonsuz (ezeli) özü bu sonsuz sıfatlarında her biriyle ifade edilmiş olan cevhere Tanrı diyorum.

Açıklama

Mutlak olarak sonsuz diyorum, yoksa kendi cinsinde sonsuz demiyorum. Zira yalnızca kendi cinsinde sonsuz olan bir yerde sonsuz sıfatları (yüklemleri) olumsuzlayabiliriz; fakat mutlak olarak sonsuz olan için ise bir özü ifade eden ve hiçbir olumsuzluğu kuşatmayan her şey onun özüne aittir.

Tanım VII

Sırf kendi tabiatının zorunluluğu ile var olan ve etkinliği yalnız kendisi ile gerektirilmiş bulunan şeye hür diyorum. Kesin ve gerektirilmiş bir şart içinde var olmak ve etki yapmak için kendisinden başka birisiyle gerektirilmiş olan şeye zorlama (cebrî) diyorum.

Tanım VIII

Başsız ve sonsuz (Eternel) olan şeyin yalnızca tanımının zorunlu bir sonucu diye tasarlanması bakımından, varlığa başsız ve sonsuzluk (Eternité) diyorum.

Açıklama

Gerçekten böyle bir varlık, ezeli hakikat, nitekim şeyin özü diye tasarlanmıştır ve bu sebepten, süre veya zaman ile açıklanamaz, hatta süre başı ve sonu olmayan şey diye tasarlanmış olsa bile.

Aksiyom I

Var olan her şey ya kendisinde, ya da başka bir şeyde (vel in se vel in alio) vardır.

Aksiyom II

Başka bir şey aracılığı ile tasarlanmayan şeyin (per aliud) kendisinde tasarlanması gerekir (per se).

Aksiyom III

Verilmiş diye varsayılan gerekli bir nedenden zorunlu olarak bir eser çıkar ve tersine, hiçbir neden verilmiş değilse oradan hiçbir eser çıkmaz.

Aksiyom IV

Eser için olan bilgi, neden için olan bilgiye bağlıdır ve zorunlu olarak onun varlığını kuşatır.

Aksiyom V

Aralarında hiçbir ortaklık olmayan şeylerden birisi ötekisi ile tasarlanamaz; başka deyişle, birinin fikri veya kavramı ötekinin fikri veya kavramını kuşatamaz.

Aksiyom VI

Her doğru fikrin kendi objesine uygun olması gerekir (suo ideato).

Aksiyom VII

Bir şey eğer var-değil diye tasarlanabiliyorsa, bu şeyin özünün varlığı kuşatmadığından emin olunabilir.

Önerme I

Cevher tabiatça, kendi duygulanışlarından önce gelir.

Kanıtlama

Cevherin kendi başına var olan şey olduğu ve kendi kendisiyle tasarlandığı söylendi (tanım 3): Cevherin tavır ya da duygulanışlarının kendi başlarına değil, başkasında (in alio), yani cevherde bulundukları da söylendi (tanım 5), buradan şu sonuç çıkar ki, cevher tabiat bakımından ancak kendisiyle duran (kaim olan) duygulanışlarından önce gelir.

Önerme II

Farklı sıfatları olan iki cevher arasında ortak hiçbir şey yoktur.

Kanıtlama

Cevherin kendisinde var olan ve kendi kendisi ile tasarlanan şey olduğu, yani var olabilen herhangi bir şeye ait başka hiçbir fikrin yardımı olmadan fikir edindiğimiz şey bulunduğu söylendi (tanım 3); buradan şu sonuç çıkar ki, farklı sıfatları olan iki cevherden her biri kendi başına var olur ve ancak kendi kendisiyle tasarlanabilir. Halbuki, kendi başına var olan ve ancak kendi kendisiyle tasarlanabilen şeyin yine kendi başına var olan ve ancak kendi kendisiyle tasarlanabilen başka bir şeyle aralarında hiçbir ortaklık yoktur. Zira aralarında ortak ne olabilirdi? Bunlar sıfatlar olamaz, çünkü tersine olarak ne olabilirdi? Bunlar sıfatlar olamaz, çünkü tersine olarak onlar türlü sıfatlara sahip gibi (diversa attributa habentes) varsayılmışlardır; bu, öz de olamaz, çünkü öz sıfatlar üzerine kurulmuştur ve sıfatlar her iki cevherde türlü türlü olunca, zorunlu olarak onlardan her birinin özünün farklı olması gerekir. Eğer onlardan her birinin özü farklı ise, aralarında hiçbir ortaklık olmadığını söylemek doğru olur; en sonra aralarında ortak olan şey tavırlar veya duygulanışlar da değildir, çünkü cevherin tavırları ya da duygulanışları ancak cevherle kaimdirler (tanım 5) ve yalnız onunla tasarlanabilecekleri için, öz bakımından farklı olan iki cevherde aynı tavırlar ya da duygulanışlar olamaz ve tasarlanamaz. Öyle ise, farklı sıfatları olan iki cevherin aralarında hiçbir ortaklık olmadığı doğrudur.

Önerme III

İki şey arasında hiçbir ortaklık olmadığı zaman, onlardan biri ötekinin nedeni olamaz.

Kanıtlama

Söylendiği gibi (Aksiyom 4) eser için olan bilgi neden için olan bilgiye bağlı ise ve onu zorunlu olarak kuşatıyorsa; yine söylendiği gibi (Aksiyom 5) aralarında hiçbir ortaklık olmayan şeyler birbirleriyle tasarlanamazlarsa, bundan şu sonuç çıkar ki, aralarında hiçbir ortaklık olmayan iki şeyden biri ötekinin nedeni olarak tasarlanamaz. Çünkü eğer o ötekinin nedeni olarak tasarlanabilmiş olsaydı, bu gerek onların sıfatlarıyla, gerek tavırları ya da duygulanışlarıyla aralarındaki bir ilgi yüzünden olacaktı; halbuki birinin tavır ve sıfatlarıyla ötekinin tavır ve sıfatları arasında hiçbir ilgi yoktur, çünkü hiçbir ortaklıkları yoktur. Buradan şu sonuç çıkar ki, biri ötekiyle tasarlanamaz; başka bir yönden, eğer birinin ötekiyle tasarlanamaması doğru ise ve bununla birlikte eser için olan bilgi neden için olan bilgiye bağlı ise, meydandadır ki aralarında hiçbir ortaklık olmayan ve biri ötekiyle tasarlanamayan iki şeyden biri ötekinin nedeni olamaz, çünkü eğer olsaydı birinin ötekiyle tasarlanması gerekirdi, bu ise yoktur ve olamaz.

Önerme IV

İki ya da birçok seçik şey, birbirlerinden ya cevherlerin sıfatlarının

farklılığından ya da cevherlerin tavırları ve duygulanışlarının farklılığından dolayı seçiktirler.

Kanıtlama

Var olan her şey ya kendisinde (en soi) vardır, ya başkasında vardır (aksiyom). Yani (tanım 3 ve 5) zihin dışında cevherler ve duygulanışlardan başka hiçbir şey yoktur; öyle ise, zihin dışında birçok şeylerin birbirlerinden seçik olmalarını sağlayan cevherlerden başka bir şey yoktur, ya da (tanım 4) aynı anlama gelmek üzere, onların sıfatları ve duygulanışlarından başka bir şey yoktur.

Önerme V

Alemde aynı tabiatı ya da aynı sıfatı olan iki ya da birçok cevher olamaz.

Kanıtlama

Birçok seçik cevher olmuş olsaydı, ister istemez onların birbirlerinden

ya sıfatlarının farklılığı ile ya tavırları ya da duygulanışlarının farklılığı ile seçik olmaları gerekecekti (önerme 4). Halbuki eğer onların yalnız sıfatlarının farklılığı ile seçik olacakları söylenirse, bundan anlaşılır ki onların aynı tabiatı ve aynı sıfatı olmayacaktır; ki beşinci önermenin de söylediği budur. Eğer onlar duygulanışlarının farklılığı yüzünden birbirlerinden seçik iseler, bir cevher (önerme 1) tabiatça duygulanışlarından önce geldiği için, yani (tanım 3 ve aksiyom 6), hakikatte, o başkasından seçik diye tasarlanamayacaktır, başka deyişle orada birçok cevher değil yalnız bir cevher olacaktır.

Önerme VI

Bir cevher başka bir cevher tarafından meydana getirilemez.

Kanıtlama

Beşinci önermeye göre, tabiatta aynı sıfatı olan iki cevher olamaz, yani, ikinci önermeye göre farklı sıfatları olan iki cevherin arasında hiçbir ortaklık yoktur. Üçüncü önermeye göre, iki şey arasında hiçbir ortaklık olmadığı zaman, onlardan biri ötekinin nedeni olamaz, başka deyişle biri öteki ile meydana getirilemez.

Önermenin sonucu

Buradan şu sonuç çıkar ki, bir cevher başka bir cevher tarafından meydana getirilemez. Çünkü tabiatta cevherler ve duygulanışlardan başka hiçbir şey yoktur. Gerçekten, bir şey başka bir şeyin nedeni olabilmesi için, bu iki şeyin aralarında ortak bir şeyin olması gerekir (önerme 3). Halbuki iki şeyin aynı tabiatı ve sıfatları olmadıkça aralarında ortaklık yoktur. Eğer onların aynı tabiatı ve aynı sıfatları varsa, artık birbirlerinden ayrı olmayacaklar ve bunun sonucu olarak onlar tek ve aynı şeyi teşkil edeceklerdir ve yine bunun sonucu olarak, biri öteki tarafından meydana getirilen iki cevher olmayacaklardır.

Başka kanıtlama

Bu önerme, çelişiğinin saçmalığıyla daha kolay kanıtlanır. Eser için var olan bilgi neden için var olan bilgiye bağlıdır ve bu onu zorunlu olarak gerektirir (tanım 3). Cevher, kendi başına var olan ve kendi kendisiyle tasarlanan, yani var olabilen herhangi bir şeye dair başka hiçbir fikrin yardımı olmadan hakkında fikrimiz olan şeydir. Bundan şu sonuç çıkar ki, bir cevherin başka bir cevheri meydana getirebildiğini varsaymak çelişiktir, çünkü bu iki cevherden biri ötekinin eseri olunca ancak nedenin kavramı veya bilgisi aracılığı ile tasarlanabilecek ve bundan dolayı da asla cevher olmayacaktır.

Önerme VII

Var olmak bir cevherin tabiatı gereğidir.

Kanıtlama

Bir cevher başka bir şeyle meydana getirilemez (önceki önermenin önerme sonucu); öyle ise o kendi kendisinin nedeni olacaktır (tanım 1), yani, onun özü zorunlu olarak varlığı kuşatır, başka deyişle, var olmak onun tabiatındandır.

Önerme VIII

Her cevher zorunlu olarak sonsuzdur.

Kanıtlama

Beşinci önermeye göre aynı sıfatı ya da aynı tabiatı olan ancak tek bir cevher olabilir. Yedinci önermeye göre, cevherin tabiatı zorunlu olarak varlığı gerektirir, öyle ise tabiatı gereğince cevher ya sonlu bir şey olarak, ya sonsuz bir şey olarak vardır. Fakat bu sonlu bir şey olamaz; zira (tanım 2) kendisi de zorunlu olarak var olması gereken (önerme 7) aynı tabiatta başka bir cevherle sınırlandırılmış olmalıdır; o zaman aynı sıfatı olan iki cevher olacaktır ki, bu da beşinci önermeye göre saçmadır; öyle ise o sonsuz olarak vardır.

Scolie I

Sonlu bir varlığın, gerçekte, bir kısım olumsuzluğu ve sonsuz varlığın da mutlak olumluluğu olduğu için, bundan açıkça şu sonuç çıkar ki, yedinci önerme gereğince, cevherin tabiatı varlığı gerektirir ve cevher zorunlu olarak sonsuzdur; zira özden var olan bir şeyin varoluşunu olumsuzlayacak hiçbir şey bulunamaz.


Scolie II

Hiç şüphe etmem ki şeyler üzerinde bütün bulanık olarak hüküm yürütenlerle onları ilk nedenleriyle tanımaya alışmamış olanlar için, varolu­şun, cevherin tabiatının sonucu olduğunu söylemekten başka bir şey olmayan yedinci önermenin kanıtlanmasını tasarlamak müşkül olacaktır. Bunun sebebi şudur ki, bu türlü kimseler cevherin değişiklikleriyle asıl cevherleri asla ayıramazlar ve zaten şeylerin nasıl meydana geldiğini bilmezler. Bundan dolayı, tabii şeylerin ilkesi diye gördüklerini cevherlerin ilkesi saydıkları olmuştur: vakaa, şeylerin hakiki nedenlerini bilmeyenler, her şeyi birbirine karıştırırlar; zekâlarının hiçbir itirazına uğramadan, ağaçları nasıl yapıyorlarsa konuşan insanları da öylece yapmaya kalkarlar; insanların hayat sıvısından (liqueur séminale) olduğu kadar, taştan da doğacağını ve herhangi bir şeklin aynı suretle herhangi başka bir şekle değişebileceğini kabul ederler. Nitekim ayniyle, Tanrının tabiatını insan tabiatı ile karıştıranların hepsi, kolaylıkla Tanrıda sırf insan duygulanışlarını varsayarlar ve bu hele duygulanışların ruhumuzda nasıl meydana geldiğini bilmedikleri zaman olur. Fakat eğer insanlar cevherin tabiatına dikkat etselerdi, yalnızca yedinci önermenin gösterdiği gibi, cevherin tabiatı zorunlu olarak varlığı gerektirdiğinden şüphe etmemekle kalmazlar, aynı zamanda bu önerme hepsi için bir aksiyom teşkil eder ve en ortak kavramlar arasına konmuş olurdu: zira, cevher deyince, kendi başına var olan ve kendi kendisiyle tasarlanan şeyi anlayacaklardı ve değişiklik deyince de başka biriyle var olan (quod, in alio est) ve ancak başka birini tasarlayarak tasarlanan şeyi anlayacaklardı. Bunun için, şimdi var olmayan değişikliklerin hakiki fikirlerine sahip olabiliriz; çünkü, fiilde, zihnimiz dışında var olmasalar bile (actu), özleri kendilerini tasarlamaya imkân veren başka bir şeyde ondan daha az dahil değildirler. Fakat cevherler hakikatte ancak zihnimiz dışında kendi kendilerine ve başka bir şeyi tasarlamaya ihtiyaç olmaksızın vardırlar. Eğer birisi cevhere dair açık ve seçik, yani doğru bir fikri olduğunu ve bununla birlikte bu cevherin var olduğundan şüphe ettiğini söylemiş olsa, bu tıpkı doğru bir fikri olduğunu, bununla birlikte onun yanlış olmadığını bilmediğini söylemek gibidir; ya da bir cevherin yaratılmış olduğunu, yani yanlış bir fikrin doğru olduğunu söylemektir ki bu da açıktan açığa saçmadır; öyle ise, cevherlerin varlığının, tıpkı özü gibi ezeli (başsız ve sonsuz) bir hakikat olduğunu olumlamak gerekir; bundan yeni bir tarzda şu sonuç çıkar ki, burada göstermek zahmetine değdiğini zannettiğim gibi, aynı tabiatta tek bir cevher vardır. Bunu sıra ile yapmak için şunu tespit ediyorum ki: 

1. Her şeyin hakiki tanımı, tanımlanan şeyin tabiatından başka bir şeyi kuşatmaz ve ifade etmez; hemen bundan sonra şu sonuç çıkar ki:

2. Hiçbir tanım belirli sayıda ferdi kuşatmaz ve ifade etmez, çünkü o tanımlanan şeyin tabiatından başka hiçbir şeyi ifade etmez. Diyelim ki, bir üçgenin tanımı ancak üçgenin basit tabiatını ifade eder, yoksa kesin sayıda üçgenleri ifade etmez.

3. Her ne olursa olsun, kendi varoluşunun bir nedeni bulunmayan şey var değildir.

4. En sonra, bu bir şeyin varoluşunun nedeni bu şeyin tabiatında ve tanımında vardır (yani var olmak onun tabiatına ait olmak üzere) veya bulunmalıdır veya bu neden bu şeyin dışında bulunmalıdır.

Bu tespit ettiklerimizden şu sonuç çıkar ki, eğer tabiatta belirli sayıda fertler varsa, zorunlu olarak bu sayıdan ne fazla ne eksik olan fertleri meydana getiren bir neden bulunmalıdır. Diyelim ki tabiatta 20 adam varsa, tam açıklık vermek için, onların hepsini aynı zamanda ve hiçbiri ötekinden önce gelmemek var sayarım; bu 20 sayıda adamın varlığını göz önüne almak için genel olarak adamların varlık nedenini göstermek yetemeyecektir. Fakat bundan başka, onların 20’den ne fazla ne eksik olmalarının hangi nedenden ileri geldiğim göstermek gerekecektir. Çünkü, onlardan her birinin zorunlu olarak bir varoluş nedeni olmalıdır. (Gözlem 3)

Fakat bu neden Gözlem 2 ve 3’e göre asıl insan tabiatının içinde bulunamaz, çünkü insanın doğru tanımı asla 20 sayısını kuşatmaz. Böylece (Gözlem 4), onlardan her birini var kılan neden, zorunlu olarak onlardan her birinin dışında bulunmalıdır ve bu sebeple mutlak surette şu sonucu çıkarmalıdır ki tabiatında birçok fertler bulunabilen her şey zorunlu olarak kendi dışında bu fertlerin bir varoluş nedenine sahip olmalıdır ve madem ki cevherin tabiatı varlığı gerektiriyor, cevherin tanımı da zorunlu bir varlığı kuşatmalıdır ve bunun sonucu olarak da yalnızca cevherin tanımından onun varlığı çıkarılmalıdır; fakat cevherin tanımından 2 ve 3’üncü gözlemlerde gösterdiğim gibi, birçok cevherlerin varlığı çıkamaz; öyle ise bu tanıma göre, zorunlu olarak aynı tabiatta yalnız bir cevherin var olması gerekir.

Önerme IX

Bir şeyin ne kadar varlığı veya gerçekliği varsa, onun o kadar sıfatı vardır.

Kanıtlama

Dördüncü tanıma göre, sıfat cevherde onun özünü yani varlığını meydana getiriyor diye tasarladığımız şeydir. Bundan şu sonuç çıkar ki, daha çok varlığı ve gerçekliği olmak daha çok sıfatları olmak demektir.


Spinoza / Etika