.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

25 Oca 2011

Günlük 3





25 Subat 1912

Bugunden baslayarak Gunluk’e simsiki sarilacagim. Duzenli yazacagim artik. Kendimi koyvermeyecegim. Bir yerden beni kurtaracak bir el uzanmasa bile, yine de her an boyle bir kurtulusa layik olmaya calisacagim. Aile bireylerinin toplandigi masada bu aksami tam bir ilgisizlik icinde gecirdim; sag elim yani basimda iskambil oynayan kizkardesimin sandalyesinin arkaligindaydi; sol elim hafifce kucagimda dinleniyordu. Zaman zaman mutsuzlugumun bilincine varmak istedim, ama pek basardigim soylenemez.

———-

Kendi uzerimdeki dusuncelerimde son zamandan beri pekistirici yeni bir guc belirdi; bu son hafta uzuntu ve ise yaramazlik duygusundan adeta cozulup dagildigim icin, ozellikle ve ancak simdi bu gucu algilayabiliyorum.

26 Subat 1912

Adeta zahmet vermeyen bir mahmurluk icinde ciziktirdigim bu ise yaramaz, bu yarim yamalak seyler.

2 Mart 1912

Baskaca seylere karsi ilgisizligimin, dolayisiyla kalpsizligimin, salt alinyazimin edebiyatla ugrasmak olmasindan kaynaklandigini ya da kaynaklanabilecegini kim bana dogrulayabilir.

8 Mart 1912

Onceki gun fabrika dolayisiyla isittigim paylamalar. Ardindan bir saat kadar kanepede oturup kendimi pencereden asagi atma konusunda dusuncelere daldim.

———-
Eski kâgitlardan birkacini bastan sona okudum. Boyle bir seye katlanabilmek, insandaki guclerin tumune gereksinim gosteriyor. Ancak bir cirpida yapilirsa basariya ulasacak bir is kesintilere ugradi mi basa gelecek felaket! Ve bu da simdiye dek boyuna geldi basima; bunu simdiye dek surekli yasayip durdum; kâgitlari bastan sona okurken soz konusu felaketi eski gucuyle degilse bile daha bir yogunlukla yasamak zorunda kaliyorum.

17 Mart 1912

Sozum ona bilge idiysem, her an olmeye hazir oldugumdandi ve bunun da nedeni yukumlu kilindigim her seyi yapip cikarmam degil, bu konuda en ufak bir sey yapmamis olmam, ileride de en ufak bir sey yapmamis olmam, ileride de en ufak bir sey yapma umudunun bulunmayisiydi.

26 Mart 1912

Yazdiklarimin degerini bir kez gozumde fazla buyutmemem gerekiyor, cunku boyle yapmakla onlari kendim icin erisilmez duruma sokuyorum.

1 Nisan 1912

Bir haftadan beri ilk kez yazmada ugradigim adeta tam bir basarisizlik. Neden? Gecen hafta da cesitli ruh durumlarini yasamis, yazma eylemini ilgili durumlarin etkisinden korumustum; ama Gunluk’e buna iliskin bir not dusmekten cekiniyorum.

ALTINCI DEFTER

22 Mayis 1912

Dun Max’la gecirdigim harikulade bir aksam. Kendimi sevince, onu da daha cok seviyorum. (…)

23 Mayis 1912

Dun: Sikintidan arkamizda bir adam sandalyesinden yere yuvarlandi. -Rachilde’nin benzetisi: Yasamaktan kivanc duyan, baskalarinda da ayni kivanci gormek isteyenler, gece bir dugunden donen ve karsilarina cikan insanlari, kim oldugunu bilmedikleri gelinin sagligina icmeye zorlayan sarhoslar gibidir.

11 Haziran 1912

Yazilan bir sey yok.

6 Haziran 1912, Persembe

Bir agirliktan, etten ve kemikten yoksun olarak iki saat sokaklarda dolastim ve ogleden sonra yazi yazarken neler cektigimi dusundum.

9 Agustos 1912

Bunca zamandir yazilan bir sey yok. Yarin kollari sivayacagim. Yoksa yine onumde acilacak olan o karsi durulmaz hosnutsuzluk ucurumundan iceri yuvarlanirim, aslinda icindeyim zaten. Sinir krizleri basliyor. Ama bir sey yazabileceksem, ancak batil onlemlere basvurmadan yapabilirim bunu.

11 Agustos 1912

Yapilan bir sey yok, yapilan bir sey yok. Kucuk kitabin hazirlanmasi ne cok zamanimi aliyor, yayinlanacaklarini dusunerek eskiden yazilanlari okurken insanda ne kadar sakincali ve gulunc bir ozguven duygusu uyaniyor. Iste bu da yazmaktan alikoyuyor beni. Oysa karsiliginda dogrusu elde ettigim bir sey yok ve aradaki olu zaman bunun en guzel kaniti. Yalniz parmak uclarimla gercegin icinde bulunmak istemezsem, kitabin yayinlanmasindan sonra dergi ve elestirilerden kendimi daha cok geride tutmam gerekecek. Ne kadar da agir hareket eden birine donustum! Eskiden hal’dekine aykiri yonde bir tek soz soylesem, kendim de o yonde ucup giderdim hemen; simdi ise kendi kendime bakip durmaktan baska bir sey yapmiyor, nasilsam oyle kaliyorum.

15 Agustos 1912

(…)

Kendimden uzakta tutacakken, eski gunluk notlarini yeniden okudum. Yasayabildigim kadar sersemce yasayip gidiyorum. Butun bunlar otuz bir sayfanin yayinlanmasi yuzunden. Kuskusuz suc, boyle bir seyin beni etkilemesine izin veren gucsuzlugumde daha cok. Silkinip toparlanacakken oturuyor, nasil her seyi elden geldigi kadar onur kirici bicimde dile getirecegimi dusunuyorum. Ama korkunc serinkanliligim icat gucumu sekteye ugratiyor. Bu durumdan nasil yakayi siyiracagim, allah bilir. Saga sola itilip kakilmama izin veremem, ama dogru yolu da bildigim yok. Peki, nereye varacak sonu? Acaba buyuk bir kitle olusturuyorum da, yurudugum dar yolda bir daha kendimi kurtaramayacagim gibi sikisip kaldim mi? -O zaman, hic degilse basimi dondurebilmem gerekmez miydi?- Ama basimi da donduruyorum.

23 Eylul 1912

(…) Yazi, ancak boyle yazilabilir, boyle bir kesintisizlik icinde, ruh ve bedenin boylesine eksiksiz bir acilimiyla ancak. (…)

YEDINCI DEFTER

8 Mart 1914

Beni cepecevre saran bir tutukluk icinde bulundugum kuskusuz; ama artik kendisinden ayrilmayacagim gibi bu tutuklukla “yekvucut” olmadigim kesin; zaman zaman bir gevsemenin bas gosterdigini ve tutuklugun sokulup atilabilecegini fark ediyorum. Iki care var bunun icin: Evlenmek ya da Berlin. Ikincisi daha guvenilir, birincisi su an daha ayartici.

9 Mart 1914

Fazlasiyla yorgunum, uyuyup dinlenmem gerekiyor, yoksa her bakimdan isim bitiktir. Insanin kendisini ayakta tutabilmesi icin bu ne cok caba! Hicbir anit yoktur ki, dikilmesi bunca gucun harcanmasini gerektirsin.

15 Mart 1914

Ogrenciler Dostoyevski’nin cenaze toreninde tabutun zincirlerini tasimak istiyorlardi. Dostoyevski isci mahallesinde, bir kira evinin dorduncu katinda olmustu.

———-

Beklemek yalnizca, bitip tukenmeyen bir caresizlik.

29 Mayis 1914

(…) Bir kez yazma hunerini ele gecirdikten sonra hicbir yanlisa dusulemeyecegi, hicbir seyin elden cikarilamayacagi, ama buna karsilik cok ustun bir basariyla da seyrek karsilasilacagi dogru mu? (…)

14 Haziran 1914

Sakin yuruyusum, basimin dort bir yaninda bir segirme; tepemi hafifce siyiran bir dal hepsinden cok keyfimi kaciriyor. Baska insanlardaki huzur, baska insanlardaki guven duygusu var icimde, ama nedense olmasi gereken yerde degil.

5 Agustos 1914

Icimde bir kili kirk yararliktan, karar verme gucsuzlugunden, tum kotuluklerin baslarina gelmesini yurekten diledigim savascilara karsi haset ve kinden baska bir sey kesfedemiyorum.

6 Agustos 1914

Yurtseverlik tasan yuruyus. Vali’nin konusmasi. Derken dagilma, sonra yeniden toplanma ve Almanca haykiris: “Yasasin sevgili hukumdarimiz, yasasin!” Kotu kotu bakarak oracikta dikiliyorum. Bu yuruyusler, savasa eslik eden alabildigine igrenc goruntulerden biri. (…)

15 Agustos 1914

Pek cok gunden beri yaziyorum, boyle gitse keske! Yirmi yil onceki gibi tastamam korunmus ve calismanin icine girip yuvalanmis degilim, ama ne de olsa yasamim bir anlam kazandi; duzenli, bos, sacma bekârsi yasamim hakli bir nedene kavustu. Kendi kendimle yine ikili soylesiler yapabiliyor, dipsiz bir bosluga gozlerimi dikip bakmiyorum. Benim icin ancak bu yoldan bu duzelmenin sozu edilebilir.
SEKIZINCI DEFTER

21 Temmuz 1913

Umutsuzluga dusmemek, umutsuzluga dusmeyisten bile umutsuzluga dusmemek. Her sey bitmis gorunse bile yine de bir yerden cikip gelebilir yeni gucler, bu da iste senin yasadigini gosterir. Ama soz konusu gucler cikip gelmedi mi o zaman her sey biter, hem de kesinlikle.

———-

Uyuyamiyorum. Hep dus, uyku yok. Bugun dusumde bayir asagi bir parka varabilmek icin yeni bir ulasim araci kesfettim. Pek kalin sayilmayacak bir dali alip yanlamasina yere saplayacaksiniz; bir ucunu elinizde tutacak, alabildigine hafif, uzerine kurulacaksiniz, tipki bir hanim egeri uzerinde oturur gibi; o zaman dal, kuskusuz butunuyle bayir asagi dolu dizgin segirtir, uzerinde oturdugunuz icin sizi de beraberinde alip goturur. Tam yol ucup giderken esnek dal uzerinde rahatcacik sallanirsiniz. Hem bayir yukari cikarken de daldan yararlanma olanagi vardir. Ama dalin saglayacagi asil avantaj, tum mekanizmanin yalinligi bir yana, inceligi ve devingenliginden dolayi (indirilip kaldirilabilir cunku) gerektiginde bir insanin bile zor gecebilecegi yerlerden gecebilmesidir.

21 Agustos 1913

Evlenmenin leh ve aleyhindeki nedenlerin ozeti:

1. Hayata tek basina katlanmanin gucsuzlugu; tek basina yasama gucsuzlugu degil, tam tersine; bir kimseyle birlikte yasayabilmem olasiligi yok; ama kendi yasamimin uzerime cullanmasina, kendi sahsimin gereksinimlerine, yas ve zamanin saldirisina, icimdeki, yazma hevesinin beni belli belirsiz sikistirmasina, uykusuzluga, yakin bir cinnetin sezgisine, iste butun bunlara tek basima katlanacak gucten yoksunum. Belki, diye eklemem gerekiyor kuskusuz, F. (Felice Beuer) ile hayatimi birlestirmem varligima daha cok direnc saglayabilir.

2. Her sey hemen dusuncelere saliyor beni! Mizah dergisinde okudugum bir nukte, Flaubert ve Grillparzer’i animsayis, gece icin hazirlanan yataklar uzerinde anne ve babamin geceliklerinin gorunumu, Max’in evliligi. Dun kizkardesim dedi ki: “Evlenenlerin (bizim akrabalar arasinda) hepsi de nasil mutlu oluyor, anlamiyorum.” Kizkardesimin bu sozu de dusundurdu beni, yine icimdeki o korku depresti.

3. Pek cok yalniz olmam gerekiyor. Elde ettigim tum basarilar sadece yalnizligimin urunudur.

4. Edebiyatla iliskisiz her seyden nefret ediyorum. Onun bununla konusmak, edebiyata iliskin olsa da sikiyor beni; onu bunu ziyaret etmek sikiyor, akrabalarin aci ve sevincleri ruhumun derinliklerine kadar beni sikintiya boguyor. Konusmalar dusundugum her seyin onemini, ciddiligini ve gercekligini silip goturuyor.

5. Baglanmaktan, karsi tarafa akistan korku. Cunku o zaman asla yalniz kalamayacagim demektir.

6. Kizkardeslerimin onunde -ozellikle eskiden boyleydi- cokluk obur insanlar karsisindakinden bambaska biri oluyorum: Korkusuz, dis etkilere acik, guclu, sasirtici, icimde baska zaman ancak yazi yazarken duydugum bir heyecan. Esimin araciligiyla herkesin onunde de boyle olabilsem! Ama o zaman bu, bir borc gibi yazma eyleminden dusulmeyecek mi? Eksik olsun! Eksik olsun!

7. Yalniz olsam belki bir gun burodaki isimi gercekten birakabilirim. Evlenirsem bunu asla yapamam.

13 Agustos 1913

Belki her sey bitti artik, dunku mektubum belki son mektuptur. Dogrusu da budur ancak. Benim cekecegim uzuntulerle onun cekecegi uzuntuler, bir arada yasamamizdan dogabilecek ortak uzuntulerle karsilastirilacak gibi degil. Ben yavas yavas kendimi yine toparlayacagim, o ise evlenecek; canli yaratiklar icin tek cikis yolu. Biz, ikimiz icin kayalari oyup acamayiz kendimize, koca bir yil bu yuzden aglayip kahroldugumuz yeter. Son mektuplarimdan anlayacak boyle oldugunu. Anlamazsa elbet kendisiyle evlenecegim; cunku ortak mutlulugumuz konusundaki dusuncesine karsi koyacak gucum yok ve gerceklesebilecek gibi gordugu bir seyin gerceklesmesi benim cabama bakiyorsa, boyle bir cabadan kacmak elimde degil. (F. Kafka bu satirlari, bir donem nisanli kaldiklari, Felice Beuer ile ilgili yazmistir.)

14 Agustos 1913

Tersi oldu, uc mektup geldi, son mektup karsisinda da diretmedim. Gucumun yettigi kadar onu seviyorum; ama korku ve ozsuclamalar altinda gomulmus bu sevgi havasizliktan adeta bogulacak.

15 Agustos 1913

Sabaha karsi ayakta beni kivrandiran dusunceler. Tek cozumu kendimi pencereden atmakta gormem. (…)

Aklimi kacirana dek her seye kapayacagim kendimi. Herkesle bozusacak, kimselerle konusmayacagim.

15 Ekim 1913

Dusmek uzereyken belki bir kez daha yakalayip tuttum kendimi; belki kisa bir yolu yine gizlice kostum da, yalnizliktan umutsuzluga kapilmaya baslamis kendimi simdi yine durduruyorum. Iyi ama, ya bas agrilari, ya uykusuzluk! Evet savasmak gerekiyor, daha dogrusu, savasmaktan baska cikar yol yok.

———-

Kropotkin’i unutmamak gerekiyor. (Anarsist Prens Peter Kropotkin, “Memoiren eines russischen Revolutionars” -“Bir Rus Devrimcisinin Anilari”- Stuttgart 1900; 1913’de dorduncu basimi yapildi.)

22 Ekim 1913

Pek gec. Huzun ve sevgideki tatlilik. Kayikta bana gulumsemesi. Hepsinden guzeli buydu. Olmek istegini hep icte yasatmak; beri yandan kendini henuz ayakta tutuyor olmak, iste yalniz budur sevgi.

6 Kasim 1913

Ansizin su guven nereden cikti? Keske kaybolmasa yine! Beli bukuk bir insan olarak da butun kapilardan girip cikabilirdim nihayet. Ancak, bunu gercekten isteyip istemedigimi de bilmiyorum.

18 Kasim 1913

Yine yazacagim; ama bu arada yazma gucume karsi ne cok kuskuya kaptirdim kendimi. Zorlanarak, kendiliginden en ufak bir caba harcamaksizin, zorlandigini da pek fark etmeden okula gitmese, bir kopek kulubesinde tuneyip yiyecek uzatildiginda kulubeden cikacak, uzatilan nesneyi govdesine indirdikten sonra tersyuz segirtip kulubeden iceri girecek yeteneksiz, hicbir seyden haberi bulunmayan biriyim gercekte.

19 Kasim 1913

Gunlugu okumak olumsuz bir etki yapiyor uzerimde. Acaba nedeni su sira en ufak bir guvenden yoksunlugum mu? Her sey gozume bir kurgu gibi gorunuyor. Bir baskasinin soyleyecegi her soz, rasgele bir bakis icimdeki her seyi, hatta unutulan, asla onem tasimayan nesneleri bir baska tarafa itip suruyor. Simdiye kadar hic boylesine guvensizlige dusmedim. Beri yandan, icimde anlamsiz bir bosluk var. Gece dagda kaybolan bir koyun gibiyim ya da kaybolan koyunun pesi sira segirten bir baska koyuna benziyorum. Bu kadar yitik olmak ve bundan yakinma gucunu gosterememek.

———-

Kasten fahiselerin bulundugu sokaklarda dolasiyorum. Yanlarindan gecmek cezp ediyor beni; birinin pesine takilip gidebilirim; uzak bir olasilik, ama dusunulmeyecek gibi degil. Asagilik bir davranis mi? Ama daha iyisini bilmiyorum ve bana aslinda masum bir davranis gibi gorunuyor, neredeyse pismanlik duymayacagim bu yuzden. Gozum modasi gecmis, ama cesitli takilarla adeta luks giysiler giymis tombul ve yaslica kadinlarda hep. Galiba iclerinden biri beni taniyor. Bugun ikindi uzeri kendisine rastlamistim, henuz mesleklerine ozgu kiyafet yoktu uzerinde, saclari basina yapisik duruyordu; sapka giymemis, hizmetci kadinlar gibi bir onluk kusanmisti; elinde bir cikin tasiyor, belki cikini camasirci kadina goturuyordu. Bir baskasi cekici bir taraf gormezdi kendisinde, ama ben onu alimli bulmustum. Soylece bakismistik bir ara. Simdi aksamuzeri, havanin sogudugu bir sira, bedenini sikica saran sarimtirak kahverengi bir mantoyla onu Zenler Caddesi’nden ayrilan sokagin karsi kaldiriminda, kendi piyasa yerinde gordum. Iki kez donup baktim, o da bakislarima karsilik verdi; ama birden kosarak kendisinden uzaklasmaya basladim.

24 Kasim 1913

Onceki aksam Max’taydim. Giderek bana yabancilasiyor Max; simdiye kadar pek cok kez icimde boyle bir duygu uyandi. Bundan boyle ben de onun icin yabancilasmaya basliyorum. Dun aksam dogru yataga girdim.

4 Aralik 1913

Eriskin bir kimse olarak genc yasta olmek, hele kendini oldurmek disardan bakinca korkunc bir sey. Gelisim surecinin ileriki bir noktasinda anlam tasiyabilecek tam bir ruh karmasasiyla bu dunyadan cekip gitmek, umutsuzlukta ya da soz konusu davranisin buyuk hesap icinde olmamis gozuyle gorulecegine iliskin biricik umutla bunu yapmak. Benim simdiki durumuma da boyle bir gozle bakilabilirdi. Bir hici hice vermekten baska anlama gelmezdi olmek, ama duygu icin dusunulemeyecek bir sey sayilirdi; cunku bir hic de olsa nasil insan bilincli olarak kendini hice verebilir, hem de yalniz bos bir hice degil, hicligini salt kavranilmazligindan alan firtinali bir hice.

———-

Herkesin, hatta insana en yakin ve sokulgan kimse tarafindan bile salt duygusal yoldan da olsa zaman zaman kuskuyla karsilanan insanligin birlik ve butunlugu, tek kisiyle tum insanligin gelisimi arasinda surekli saptanabilen o katiksiz ortalikta herkesin gorebilecegi gibi kendini aciga vuruyor ya da vurur gorunuyor. Tek kisinin en disa kapali duygularinda bile durum baska turlu degil.

5 Aralik 1913

Anneme karsi nasil da kopuruyorum. Kendisiyle konusmaya baslar baslamaz hemen sinirleniyor, adeta bagirmaya basliyorum.

10 Aralik 1913

Kesifler insanlara kendilerini zorla kabul ettirdi.

11 Aralik 1913

Dogrusu bir darbe gereksiz; kendi ugrumda harcadigim son guc cekilip geriye alinmaya gorsun, beni parcalayacak bir umutsuzlugun kucagina yuvarlandim demektir. Okuma sirasinda serinkanliligimi asla yitirmeyecegimi bugun kafamda tasarlarken bunun ne turlu bir serinkanlilik olacagini, nasil bir nedene dayanacagini kendi kendime sordum ve serinkanliligin ancak kendi kendisinden kaynaklanacagi, akil almaz bir lutuftan baska bir sey sayilamayacagi sonucuna vardim.

9 Ocak 1914

Dairede ozguven duygusuyla nobetlese hissedilen korku. Baskaca her zamankinden iyimser. Degisim’in uyandirdigi buyuk nefret. Okunmaz son. Nerdeyse bastan asagi kirik dokukluk. Is gezisi calismami aksatmasaydi, cok daha iyi yazilabilirdi.

14 Subat 1914

Kendimi oldurursem, isterse ornegin F.’nin (Felice Beuer) davranisi acikca baslica nedeni olustursun, kimsenin bunda sucu yoktur. Bir ara yari uykuda sahneyi gozumun onunde canlandirdim, isin nasil sonlanacagini tahmin ederek cebimde veda mektubuyla F.’nin evine gittim, evlenme onerimin geri cevrilmesi uzerine mektubu masanin uzerine birakarak balkona yurudum; herkes segirterek kollarima sarildi; kendimi kurtarip balkon korkuluguna yapistim; ilkin bir elimi, sonra obur elimi birakip asagiya atladim. Ama mektuba, her ne kadar F. icin balkondan asagi atliyorsam da, onerimin kabulunun de durumda pek degisiklik yapmayacagini yazmistim. Benim yerim asagisi, baska cikar yol goremiyorum. F., alnima yazilanlarin gerceklesmesini saglayan rasgele bir neden yalnizca, onsuz yasayacak gucten yoksunum, dolayisiyla kendimi balkondan asagi atmam gerekiyor. Ancak -o da seziyor bunu- F. ile birlikte yasayacak guc de yok bende. Peki ama nicin bu geceden kafamdaki boyle bir tasariyi gerceklestirmek uzere yararlanmiyorum? Bu aksam veliler icin duzenlenen gecenin konusmacilari canlaniyor gozlerimin onunde, yasamdan, yasam icin gerekli kosullarin yaratilmasindan soz aciyorlar -ama ben soyut dusuncelerle oyalaniyorum, yakami siyiramayacagim gibi hayatin icine gomulmus durumdayim, dusundugumu yapmayacagim, bayagi duygusuz bir halim var, gomlegimin yakasinin boynumu sikmasi keyfimi kaciriyor, siste zorlukla solumaya calisiyorum.