.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

6 Mar 2011

Hiçbir aşk öylesine geçip gitmiyor; hiçbir ölüm de




''kuyunun başında duruyor. ince bir serinlik vuruyor yüzüne. kuyunun dibindeki karanlık suya vuran, orada elmas ışıltılarıyla kıpırdanan yansısına bakıyor, suyun gizemli çekiminden ürkerek. tuğladan örülmüş bahçe duvarlarında erken bir güneş. ısıtmayan, soğuk, ilgisiz bir güneş. o güneşe ait değil hiçbir şey. hiç kimse. hiçbir aşk, hiçbir ölüm. ağaçlar, rüzgâr duvarlar; hepsi suskun"

hiçbir aşk öylesine geçip gitmiyor; hiçbir ölüm de ..

hiçbir aşk bağırıp çağırmıyor, hiçbir ölüm de..

öylece sessiz, öylece derinden..

.... 

Her evlilik cinayetle biter, demişti annesi bir gün Simden’e. Kadın için ölümdür. Bu sözleri sayısız aşklar yaşamış ve üç kez evlenmiş birinin söylemesi hem garip hem de mantıklıydı. Ama Simden aşkın dışında bağlar da olduğuna, sevginin, sadakatin aşktan daha kalıcı ve güvenilir olduklarına inanmayı yeğlemişti her zaman. Umutsuzca istemişti bunu, en zor anlarında.

Sara ve Simden, farklı öykülere, farklı değerlere sahip iki kadın, birbirlerini geç tanımış bir anne-kız. Boşanıp yeni bir yaşama adım atmak üzere olan Simden’le, dopdolu yaşamış ama ölümün eşiğinde yalnız ve umutsuz kalmış Sara’nın; hem kendilerini hem de birbirlerini varoluş ve ölüm ekseninde yeniden sorgulayışlarını anlatıyor Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm.

Bu iki kadının aralarındaki ana-kız, sevgi-nefret ilişkisini anlama çabaları ve birbirlerine olan duygularını yerinde ve zamanında dile getiremeyişlerinin acısıyla yüklü bu romanın, aşk, evlilik, özgürlük ve bağlılıkları sorgulayan kalıcı ve çarpıcı konusuyla İnci Aral’ın romanları arasında özel bir yeri var.



"Herşey yolunda giderken ilişkileri, insanlar, yaşamak güzeldir, iyidir; olumluluk penceresinden bakarız dünyaya. Bazı dönemeçlerde mutluluğu ve mutsuzluğu tanımlamaya çalışır kendimize sorular sorarız. Kaçırılmış fırsatlar 'Ah, keşkeleri'leri, 'Oysa ben...'leri getirir aklımıza. Gerçek duyguları neden birbirimize yerinde ve zamanında söyleyemeyiz? Kadın ve erkek, anne ve kız birbirlerinden ne ister, ne beklerler? İki insan arasında köprü olması gereken dil, kimi zaman neden geçit vermeyen yola dönüşür? İnci Aral, Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm'de bu sorulara yanıt ararken sevgiyi, nefreti, evliliği, özgürlük ve bağınlılığı ve anne-evlat durumunu anlatıyor. Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm, kadınlık serüveni üzerine oturtulmuş can yakıcı, yürekli bir hesaplaşma..." 

- Tempo 39/1997 

"Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm'de, konunun ağırlığını iki kadın (anne kız) taşıdığı halde, Aral'ın daha önceki iki romanında da özen gösterdiği 'erkek kahramanları'ı göz önüne alarak, 'kadın-erkek' sorunsalının bu romanında da bir 'insan sorunsalı' olarak karşımıza çıktığını yakalayabiliriz. Yazar, kadınlarla erkekleri 'ezilen-ezen' sınıflandırmasına almayıp, toplumsal koşulların dayattığı bireyin açmazları çerçevesinde ele almıştır. Daha doğrusu: Romanın alt yapısını erkeklerini ve kadınların düştüğü büyük yalnızlık/evlilik oluşturuyor.
Bütün gürültü o yalnızlıktan/sessizlikten kopuyor." 

- Leyla Şahin- 

Cumhuriyet Kitap Eki Sayı: 408 




.