.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

21 Eyl 2020

varlık ve hiçlik



 insan bir et parçası olarak geldiği şu dünyadan mezarlık gübresi olarak mı gidecek? bütün sevinçler ve üzüntüler birer abartı mıydı? hiç manevra kabiliyeti yok mudur insanın?

şu morgda yatan zavallı mesela... doğmayı o seçmemişti. ölmeyi de istemedi. iteklenerek girdi bir kapıdan, kıçına bir tekme yiyerek bir başka kapıdan dışarı çıktı şimdi.

iki kapı arasında geçen zaman onun eseri olabilir mi? başını ve sonunu seçmediği yaşamını farklı ve özel yapabilecek ne kaldı geriye? rolex marka saati mi? kokmuş çoraplarını bile çıkardılar.

ölüm ne acayip ülke, yolcuların kredi kartları ve iç çamaşırları gümrüğe takılıyor."

"kafka'nın masalını hatırlayalım: bir taşralı, yasayı görmek için şatonun kapısına gelir; korkunç görünüşlü bir muhafız yolunu keser. taşralı muhafıza karşı çıkmaya cesaret edemez, bekler ve beklerken ölür. ölüm anında, muhafıza sorar: "burada benden başka bekleyen olmamasının nedeni ne?" ve muhafız cevap verir: "bu kapı yalnızca senin için yapılmıştı. kendi-içinin durumu işte böyledir, dilerseniz ayrıca şu da eklenebilir: 'herkes kendini kendi kapısı kılar.'"

jean-paul sartre


özgürlük bir şey olmak değildir, özgürlük hareket noktasını hiçlikte bulan eylemdir. insan için özgürlük varolmuş olmak ya da kendinde olmak değil varolmak, başka bir deyişle, kendi-için-olmaktır. “ne ise o olan bir varlık özgür değildir." başka bir deyişle “özgürlük bir varolan değildir: insanın varlığıdır, yani insanın varlığının hiçliğidir.” “insan gerçekliği için olmak kendini seçmektir: [insanın] olabileceği ya da kabul edebileceği hiçbir şey ona dışarıdan da içeriden de gelmez.”

özgürlük, olana dayanmaz, aksine gerçekleştirilir. hiçlik de onun özgürlüğüyle birlikte oldurulur. hiçlik insanı özgürlüğe, başka bir deyişle “olmak yerine kendini yapmaya”, kendini gerçekleştirmeye zorlar. hiçlik insan özgürlüğünün zorunlu temelidir, böylece özgürlük keyfi bir durum değildir, kimi zaman özgür, kimi zaman köle olamayız. sonuç olarak sartre’a göre şunu diyebiliriz ki insan “tümüyle ve her zaman özgürdür, ya da hiçbir şekilde özgür değildir.” özgürlüğün bir özü olmadığı için, ona bir öz dayatanlar, özgürlüğün süregelen tarihi içinde unutulmaya mahkum olmuşlardır. bu nedenle özgürlük adına insana belirli bir doğa yüklemek için yarışanlar bu konuda hiçbir şey yapmayanlara göre daha zararlı olmuşlardır.

.....


martin heidegger’in şu mübalağalı sözüyle yüzleşmek durumunda kalırız: “ölüm, dasein’ın kendisine en ait olan, en öz olasılıktır”. ingilizce “ownmost” sözcüğüyle karşılanan almanca kaynak dildeki “eigenste” sözcüğü bu noktada dikkate değerdir. eigenste sözcüğü, sahiplik anlamındaki “eigen” kökünden gelir, bu da şu demektir: en çok sahip olduğumuz şey (başka bir imkânsız ifade!) ölme olasılığıdır. biraz farklı bir biçimde ifade edecek olursak, gerçekten sahip olduğumuz şey, ölümdür. tabii ki bu ifade oldukça esrarlı bir ironi barındırır. bu nasıl bir mülkiyettir ki, mülkiyet kavramının kendisinde saklı olan umut kalıntısını ortadan kaldırır? bu umut kalıntısı şunu imler niteliktedir: ölümden muaf olabilirim, ebediyete sahip olabilirim, ya da şöyle ifade edilebilir: ölümün bu küçük düşürücülüğü ile karşılaşmak zorunda değilim.

........

"noksanlık şu demektir: birbirine ait olanın, henüz bir arada olamayışı." demiş heidegger.


boş-boşluk, yok-yokluk ve hiç-hiçlik çok önemliler. bunlar değilleme ile adlandırılmamış olumsuzluklar yokluklar. bunlar insan zihninde nasıl var edildi? nasıl algılanabildi?

"yalnız ölüler bilir. hiçlik! istediğiniz kadar üfleyin, gene de bir şeyler kalıyor geride." henry miller - nexus

"ama bu münasebetin bağrına hiçlik sızmıştır: ben, olacağım kişi değilim. sonra, şimdi olduğum şey, olacağım şeyin temeli olmadığı için değilim. nihayet hiçbir güncel varolan, benim olacağım şeyi kesin bir şekilde belirleyemeyeceği için de değilim. yine de, daha şimdiden olacağım şey olmamdan ötürü (aksi takdirde şu ya da bu olmak beni ilgilendirmeyecektir), ben, olacağım kişi olmamak kipinde olan kişiyim." jean-paul sartre - l'etre et le neant

"ne var ki varlık-olmayan varlığın karşıtı  değil, çelişiğidir bu da, hiçliğin mantıksal olarak varlıktan sonra gelmesini gerektirir, çünkü hiçlik önce ortaya konmuş, sonra da yadsınmış* olan varlıktır." jean-paul sartre - l'etre et le neant

"hiçlik eğer varlık tarafından taşınmıyorsa, hiçlik olarak dağılıp gider ve yeniden varlıkla karşı karşıya kalırız. hiçlik kendini ancak varlık fonu üzerinde hiçleyebilir: eğer hiçlik verilebiliyorsa, bu, ne varlıktan önce ne de sonradır, ne de hiçlik genel bir tarzda varlığın dışında verilir, varlığın bizatihi bağrında, yüreğinde bir kurtçuk gibi ortaya çıkar." jean-paul sartre - l'etre et le neant

"işte böylece hiçlik, varlığı dört bir yandan kuşatırken, aynı anda da varlıktan kovulmuş olur; işte böylece hiçlik, dünyanın konturlarını oluşturan olarak kendini sunar. bu çözüm, bizi tatmin edebilir mi?" jean-paul sartre - l'etre et le neant

"dolayısıyla hiçlik bu varlık boşluğudur, kendi-içini oluşturmak üzere kendindenin kendiye doğru bir düşüşüdür.

hiçlik, varlığın varlık tarafından soru konusu yapılmasıdır, yani tastamam bilinçtir ya da kendi-içindir.

hiçlik, varlığa özgü bir imkandır ve onun tek imkanıdır." jean-paul sartre - l'etre et le neant

"anlıyor musun felice, uzaktan da olsa anlıyor musun bunu? evlenmekle, birisine bağlanmakla beni ben yapan o hiçliğin ortadan kalkmasıyla mahvolacağıma, hem de tek başına değil karımla beraber mahvolacağıma, ve bunun da ne kadar çok seversem o kadar çabuk ve korkunç olacağına dair kesin bir kanaatim var." franz kafka - briefe an felice

"patlamalar, infilaklarla ele geçirilebilir nitelik kazanmasından beri, hiçlik denen şey görkem ve güzelliğini yitirmiş bulunuyor." elias canetti - die stimmen von marrakesch

[yokluk bezini başına at, onu sarın. yokluk taylasanını arkana sarkıt.

mahv üzengisine hiçlik makamından ayak bas. muratsızlık atını hiçlik makamına doğru sür!

yok ol. bir an gelsin, yokluktan da geç. sonra bu ikinci makamdan da fani ol!

gözünü yum, can gözünü hemen aç. derken gözüne yokluk sürmesini çek!

böylece rahat ve huzur içinde, ta yokluk alemine kadar yürü!] feridüddin attar - mantıku't-tayr

"hiçlik bilinen anlamda yok; ama dünyanın kendisi maddi bir kitledir ve ruhların toplamından insan ruhu oluşur. madde ruhtan daha fazla ölemez, yalnızca iyilik ve kötülüğe göre biçim değiştirebilir. geçmişimiz ve geleceğimiz bir zincirin halkaları. kendi soyumuzda yaşıyoruz, ve soyumuz bizde yaşıyor." gerard de nerval - les filles du feu (rüya ve yaşam öyküsü)

"ölümün yokettiği bireyin kendisi de bir hiçse, kendini yönetme yeteneğinden ve kendi varlığından yoksunsa, o zaman yokediçi güç de -sanki heidegger'in hiçleştiren hiçlik formülünün fazla şakacı bir uygulaması gibi- bir hiç haline gelir. bireyin bir başkasıyla tümüyle değiştirilebilir oluşu, ölümünü de pratikte -ve mutlak bir küçümsemeyle- geri alınabilir bir adım haline getirir." theodor w. adorno- minima moralia

tek başıma, hiçliğin içine düşüyorum bazen. ayağımı gizlice itmeliyim, dünyanın hiçliğe açılan yanına düşmemek için.

başımı sert bir kapıya vurmalıyım, kendimi vücuduma geri çağırmak için. virginia woolf

“bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen bir “hiç” ol. menzilin yokluk olsun. insanın çömlekten farkı olmamalı. nasıl çömleği tutan dışındaki biçim değil içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir.” mevlana


koca bir boşluk sanılır, uzay gibi havasız ve soğuk. aslında giyilir, kapatır kusuru, ruhu, ziyadesini. çukur değil, dipsiz kuyu değil, düşülmez dibine. yoksunluk değil, yorgunluktur. içinde var olup büyüdüğün kadın, mezarına atılan ilk topraktır. durmaz, akmaz serin dereler gibi çağlayıp kulağınıza rüzgar gibi fısıldamaz.

biraz neyzen tevfik’tir, şarap sevenler için hayyam. gücünün tükendiğini bilen hitler’dir, ateşi çaldığına pişman prometheus belki. yüzme bilmeyen kaptanların korktuğu fırtına, yavrusunu kaybetmiş bir ana.