.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

12 Nis 2011

Malafa




 "sizin en büyük sorununuz da bu.bir rakı sofrasında dost olup, ertesi sabah birbirinizi bıçaklayabiliyorsunuz. ilk tanışmada yakınlaşıp, birbirinizi tanıdıkça uzaklaşıyorsunuz. bizse tersini yapıyoruz. uzaktan başlayıp, ağır ağır yaklaşıyoruz. dost olmamız uzun sürüyor ama dostluklarımız kalıcı oluyor. doğu ile batı arasındaki fark hilal ile haç arasındaki fark kadar. hilal bombeli. haçtaysa dik açılar var. hilal altında yaşayanlar da bombeli hayatlara sahip. genişler,kurallarla ilgilenmiyorlar, zamanla ilgileri yok, çöl kumu gibi uçuşuyorlar. haçın gölgesindekilerse set ve köşeli hayatlar yaşıyorlar. yasaları, kuralları olan, dik açılı hayatlar. hilalin altındaki insana, haçın gölgesindeki düzeneğe inanıyor.dolayısıyla hilalle yaşayanların her biri ayrı bir düzenek geliştiriyor. küçük çeteler. küçük düzenekler. haç, insana tek bir düzenek emrediyor. doğu ile batı arasındaki fark bu."


"birgün artık olmayacaksam kim olduğumu bilmenin hiçbir önemi yok. bu, kimliğimiz hakkında endişelenen ve bizi her ne pahasına olursa olsun bir kategoriye ya da bir tanımlamaya sokmak isteyenlere her birimizin söylemesi gereken şeydir."

 evet! evren bir deneydi, tanrı'nın bir deneyi. ancak her şey yolunda gitmedi. tanrı patladı ve parçaları her yere yayıldı. buna big bang adı verildi. bizim yapmamız gereken, her şeyi birleştirmek. her şeyi ve kendimizi bir araya getirmek. o zaman tanrı yeniden tek parça olacak. şimdiki zayıflığımız bundan kaynaklanıyor. iyiliğin ne olduğunu biliyoruz ama iyi olamıyoruz. çünkü içimizde tanrı'nın sadece küçük bir parçasını taşıyoruz. iyilik ve kötülük çelişkisi buradan geliyor. gücümüzün asla yetmeyeceği hayallerimiz var: erdem, yüksek değerler, sonsuz kardeşlik, insanlık barışı gibi. ama birleşmediğimiz sürece ne yazık ki hiç biri gerçekleşmeyecek.

-peki nasıl bir araya geleceğiz?

-bedenlerimizin yapısı düşünüldüğünde altı milyarlık bir toplu seksle diyebilirdim ama yanıt bu değil. birleşmesi gereken zihinlerimizdir. bunun da tek yolu bir sandık inşa etmek. piramitler kadar büyük bir sandık. içine on binlerce insanın, aynı anda girebileceği bir sandık. sandık titanyumdan yapılmış olmalı. insanlar, doğdukları andan itibaren öğrendikleri her şeyi sırasıyla düşünecek ve sandığa girdikleri ana kadar akıllarından geçen bütün düşünceleri anımsayarak zihinlerini boşaltacaklar. sandık titanyumdan yapıldığı için bütün düşünceler içeride kalacak. sırayla, yeni doğmuş bebekler dahil, bütün insanlar sandığa sokulacak. son insan da girdiği zaman, sandık insanlık bilgisiyle dolmuş olacak. işte o zaman, sandığın titanyum kapağı açılacak ve içinden tanrı çıkacak. tabi böyle bir deneyin başarıyla sonuçlanması için herkesin dürüstçe düşünmesi ve zihnindekileri sandığa bırakması gerekiyor. ama dürüstlük bize o kadar uzak ki! sadece adını biliyoruz. ama ne ye benzediğinden haberimiz bile yok!


 ''tezgahtarların, ölene kadar sürdürdükleri ölümsüz rekabetleri sonucunda gelişmiş bir davranışları vardır. diğer bir tezgahtarın, ceviz olduğu için bıraktığı müşteriye girip satmaya çalışırlar. böylece bir sonraki gün, sabah toplantısında, müdür, hiçbir müşterinin bırakılmaması gerektiğine, turistin ne zaman tram harcayacağının belli olmayacağına, imanın ve tramın kimde olduğunun asla anlaşılmayacağına dair gündelik nutkunu atarken onları örnek gösterir. bu yüzden, en ceviz müşteri bile dış kapıya kadar uğurlanmalı, başka bir tezgahtarın turisti yakalayıp satış yapmasına olanak verilmemelidir. başka bir tezgahtardan müşteri çalmak, satılamayana satmak bir ünvandır. bıraktığı müşteriye mal satılmış olan bir tezgahtar, gerçek bir mart gibi meterleyemediği için ahçiği tarafından aldatılmış bir koca gibi hisseder. turizm, bütün dünya gibi, martlar tarafından yaratılmıştır. turist isveçli bir vücut şampiyonu mart olsa bile tezgahtarın meteri sayılır. tezgahtar mart, turist ahçiktir. satmak, meterlemektir. pezevenkse, rehberdir. bütün bunlara ev sahipliği yapan binaya da center denir. turizm pornografidir....''

 " tezgahtarlığın zorluklarından biri tekrardır.insanın en zor dayanabileceği çalışma koşulu olan tekrar.sağlıklı bir aklın ani ölümüne nedene olur.aynı cümleleri aynı mimikler eşliğindeiki bin kez söylemiş olan tezgahtar ,artık ne dediğini duymuyordur.başka konular üzerinde yoğunlaşıyor,müşterisinin banka hesabında ne kadar tramı olduğunu ya da yanındaki ahçiğin vardik rengini tahmin etmeye çalışıyordur.kendisini duymayan tezgahtar , konuşmasının hangi bölümümde olduğunu karşısındakinin yüz ifadesinden anlar."


 'dünya bir tezgahtır. tezgahın hangi tarafında hayat olduğuysa ancak ölünce anlaşılır.''



 .