.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

22 May 2011

Pis Moruğun Notlarından



şimdi  otur stirkoff.
-sağolun, efendim.

-ayaklarını uzatabilirsin.

-çok lütufkarsınız, efendim.

-stirkoff, anladığım kadarı ile adalet ve eşitlik gibi konuları irdeleyen yazılar yazıyorsun; coşku ve -kurtuluş hakkı üzerine de. doğru mu bu, stirkoff?

-evet, efendim.

-dünyada geniş anlamda adalet sağlanabilir mi sence?

-hiç sanmam, efendim.

-öyleyse bu boktan yazıları neden yazıyorsun? kendini kötü mü hissediyorsun?

-son zamanlarda pek iyi değilim, efendim. delirdiğimi düşünüyorum.

-fazlaca mı içiyorsun, stirkoff?

-elbette, efendim.

-çükünle oynar mısın?

-sürekli, efendim.

-nasıl?

-anlayamadım, efendim?

-yani nasıl bir yöntem uygularsın?

-dört-beş çiğ yumurta ile yarım kilo kıymayı dar ağızlı bir vazoya döküyorum. müzik olarak da vaughn williams ya da darius milhaud yeğlerim.

-cam mı?

-hayır am.

-yahu vazoyu soruyorum, cam mı?

-değil, efendim.

-hiç evlendin mi?

-birkaç kez.

-evliliklerinde ters giden neydi, stirkoff?

-her şey, efendim.

-hayatının en iyi sevişmesini anlat.

-dört-beş çiğ yumurta ile yarım kilo kıymayı…

-tamam, tamam!

-öyledir, efendim.

-daha iyi ve adil bir düzen özleminin aslında çürümeden ve başarısızlık duygusundan kaynaklandığının farkında mısın?

-evet, efendim.

-baban kötü bir insan mıydı?

-bilmiyorum, efendim.

-ne demek bilmiyorum?

-yani kıyaslamak güç, efendim. sadece bir babam oldu.

-benimle kafa mı buluyorsun, stirkoff.

-hayır, efendim: dediğiniz gibi, adalet yoktur.

-baban seni döver miydi?

-sıra ile döverlerdi, efendim.

-hani bir baban vardı?

-herkesin bir babası vardır, efendim. ben annemi kastetmiştim. o da kendi payına döverdi.

-seni sever miydi?

-kendinin bir uzantısı olarak, evet.

-sevgi başka nedir ki?

-iyi bir şeye değer verecek kadar sağduyulu olmaktır. kan bağı gerekmez. kırmızı bir deniz topu ya da üzerine tereyağı sürülmüş kızarmış ekmek de sevilebilir.

-tereyağlı kızarmış ekmeğe aşık olabileceğini mi söylüyorsun, stirkoff?

-her zaman değil, efendim. bazı sabahlarda, güneş ışınları belli bir açıdan gelirken belki. aşk habersiz gelir gider.

-bir insanı sevmek mümkün mü sence?

-iyi tanımadığınız biri ise belki. ben insanları pencereden seyretmeyi severim.

-sen bir korkaksın, stirkoff.

-kesinlikle, efendim.

-nedir senin korkak tanımın?

-bir aslanla silahsız dövüşmeden önce tereddüt eden kimse.

-peki cesur kime denir?

-aslanın ne olduğunu bilmeyene.

-herkes bilir aslanın ne olduğunu.

-herkes aslanın ne olduğunu bildiğini sanır, efendim.

-budala tanımın nedir?

-zaman ve kan ziyan edildiğinin farkında olmayan kimse.

-bilge diye kime denir o zaman?

-bilge insan yoktur, efendim.

-öyleyse budala da yoktur. gece olmazsa gündüz olmaz. siyah olmazsa beyaz olmaz.

-özür dilerim, efendim. ben her şeyin neyse o olduğu kanısındayım. başka şeylere bağımlı olmaksızın.

-o dar ağızlı vazolara fazla girip çıkmışsın sen, stirkoff. her şeyin zaten olması gerektiği gibi olduğunu anlamıyor musun? yanlış diye bir şey yoktur.

-anlıyorum, efendim. olan olmuştur.

-kelleni vurdursam ne dersin?

-bir şey diyemem, efendim.

-demek istediğim şu: kelleni vurdursam ben irade sense hiç olursun.

-başka bir şey olurdum, efendim.

-benim seçimim doğrultusunda.

-ikimizin de, efendim.

-rahat et! rahat et! uzat ayaklarını.

-çok lütufkarsınız, efendim.

-hayır, ikimiz de lütufkarız.

-elbette, efendim.

-demek delirdiğini hissediyorsun, stirkoff? peki delirdiğini hissettiğin zaman ne yaparsın?

-şiir yazarım.

-şiir delilik midir?

-şiir olmayan her şey deliliktir.

-yani.

-çirkinlik deliliktir.

-çirkin nedir?

-kişiye göre değişir.

-delilik gerekli midir?

-vardır.

-gerekli midir?

-bilmiyorum, efendim.

-çok şey biliyormuş havalarındasın, stirkoff. bilgi nedir?

-mümkün olduğunca az şey bilmektir

-ne demek o?

-bilmiyorum, efendim?

-bir köprü inşa edebilir misin?

-hayır.

-silah üretebilir misin?

-hayır.

-ikisi de bilgi ürünüdür.

-köprü köprüdür. silah da silah.

-kelleni vurduracağım, stirkoff.

-sağolun, efendim.

-niye?

-beni motive ettiğiniz için. motivasyon sıkıntısı çekiyorum, efendim.

-ben adalet'im.

-belki.

-ben üstün'üm. işkenceye yatıracağım seni. çığlıklar atacaksın. ölümünü dileneceksin.

-şüphesiz efendim.

-ben senin efendinim, anlamıyor musun?

-beni yönetebilirsiniz. ama yapacağınız şeyler yapılabilir şeyler olmaktan öteye gitmeyecektir.

-zekice konuşuyorsun ama işkence altında bu kadar zeki olamayacaksın.

-sanmıyorum, efendim.

-bana bak. darius milhaud, vaughn williams dinlemek de ne oluyor? beatles'ı duymadın mı?

-onları herkes bilir, efendim.

-onları sevmez misin?

-onlardan nefret etmem.

-nefret ettiğin bir şarkıcı var mı?

-şarkıcılardan nefret edilmez.

-şarkı söylemeye çalışan birinden?

-frank sinatra.

-neden?

-hasta bir toplumun hastalığının depreşmesine neden olduğu için.

-gazete okur musun?

-sadece bir gazete.

-hangisi?

-açık kent.

-gardiyan! bu adamı işkence odasına götürün. hemen işkenceye başlayın!

-efendim, son bir istekte bulunabilir miyim?

-evet.

-vazomu yanıma alabilir miyim?

-hayır, bana lazım.

-efendim?

-el koyuyorum. zapta geçsin. gardiyan bu sersemi derhal götür! ve bana biraz şey getir…

-ne, efendim?

-altı yumurta ile yarım kilo kıyma.


gardiyan mahkümu dışarı çıkarır. kral öne eğilip düğmeye basar. vaughn williams çalmaya başlar teypte. pireli bir köpek güneşin altında titreşen harikulade bir limon ağacına işerken dünya dönmeye devam eder.