.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

5 Kas 2020

Kendi sınırlarımız



 yaşamlarımız kendimizin oluşturduğu insan duvarları, bilgi dağları, inanç kuyuları ile çevrili küçük hapishanelerdir. kendi sınırlarımız var, kendimize varlıklarını inandırıp birçok eylemden hatta yaşamın ta kendisinden kaçındığımız. kendi duvarlarımız var, dünyanın en büyük kalesi gibi koruduğumuz tüm insancıl, akademik ve duygusal kuşatmalardan. kendi sırlarımız var, çevremizde ördüğümüz ışıklı yansımalarımızın arkasında saklayıp kendimizden bile gizlemekle meşgul olduğumuz!


en sevdiğimiz hobimiz sınırlarımızı kendimiz çizerken, başkalarının dayatması olduklarından emin olmak. en sevdiğimiz fobimiz sınırlarımızı sahiplendiğimiz kadarıyla kimsenin geçmemesinden kuşkusuz durabilmek. düşüncemiz tüm varlığımızın birilerinin -kutsal veya insancıl- kontrolü altında bulunan belirli bir çerçeve olduğuna yönelik. korkumuz tüm varlığımızın -ister sosyal ister kişisel- kendimize ait bir özgürlük yumağı halinde bizi oluşturacak, büyütecek ve yaşatacak kozamız olduğu ve hep saldırıya açık olduğu yönünde. sevdiklerimiz ve nefret ettiklerimizin dengesinde kuruyoruz kendimize en derin kuyuları, en karanlık dehlizlerine çekiliyoruz başarının ve başarısızlığın; tüm negatifleri yansıtmayla, tüm pozitifleri benimsemeyle geçiştirip yolumuzu daracık açılarla çiziyoruz.


psikolojik bir hapishaneye yatıyor gençliğimiz, mutluluk ve mutsuzluk cehenneminde. sosyolojik dehlizlerde çürüyor hayallerimiz, şekillendirilmiş sosyal düşüncelerimizin parmaklıklarına sarılıp yalnızca hayal kurabiliyoruz. ideolojik kafeslerde taşıyoruz tüm insanlığımızı, sergilemek adına ortaklaşa yapabildiğimiz son hayvanlığımızı; kendimize tutkuyla savaşabileceğimiz yalanlar inşa ediyoruz, dünyanın en benzersiz takıntıları halinde. kronolojik yalnızlığımızda çeşitli etki-tepki genellemeleri sağlayıp, en doğal klişelerde insanları kendimize yakın ve uzak olarak tanımlıyor-kendimizi böyle rahatlatıyoruz.


tüm bu sınırlardan ibaret yaşam, sınırlarımızdan. sahip olduğumuz, hediye olarak aldığımız, miras alınan ve miras bırakılacak büyük saçmalıklar dahilinde yaşamlarımızı basit tekrarlamalar ve karmaşık bağlantılar örgüleri halinde iğrenç bir hale getiriyoruz. her seferinde..


Ekşi'den alıntıdır.