.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

2 Oca 2012

Özgürlük Hapishanesi



Özgürlük Hapishanesi 8 öyküden oluşmuş, Ende’nin en bilinen eserlerindendir. Ende bizi bu kısa hikâyelerle uzun bir yolculuğa çıkarıyor. 30 sayfalık bir hikâyede hayal gücünüz en fazla ne kadar harekete geçebilir? Michael bu soruya cevabını bu başarılı kitabı ile veriyor; “Çok fazla!” Hıristiyan dünyasından İslam dünyasına, Roma’ya, İngiltere’ye, Venedik’e ve Hindikuş Dağları’na kadar süren bu uzun yolculuk aynı zamanda sınır tanımayacak bir hayaller dünyası yolculuğu olmanın niteliğini taşıyor.

Birinci öykümüz kendini bir yere ait hissetmeyen, ev ve yuva kavramlarının o bilindik duygusunu kendinde bulamamış ve bu aidiyet hissinin peşinden uzun bir yolculuğa çıkan Cyril’in öyküsü. Hikâye adını da bu ana temadan alıyor: “Uzun Bir Yolculuğun Sonu”.

Borromeo Colmi’nin Koridoru’nda, uzunluğu ve her boyutu belli olan ama sonuna asla ulaşılamayan bir koridor konu alınıyor. Borromeo Colmi’nin sunduğu şeyi anlayanın bir tek kendileri olduğunu düşünen karı kocanın koridorda karşılaştıkları mucizeyle hayrete düşmeleri, bunun sonucunda koridorun öbür ucuna varmadan geri dönmemeye karar vermelerini anlatıyor.

“Henüz hiçbir insanın ayak basmadığı ve Tanrı’nın kararına göre kimsenin asla ayak basmayacağı bir çölün ortasında bulunan eşi bulunmaz değerli taş gerçek değildir. Çünkü gerçek yalnızca, en azından tek bir insan bilincinin bu kavramı oluşturduğu yerde var olabilir. Hayvanlar ve melekler ne gerçeği ne de gerçek olmayanı bilir, çünkü hayvanların kavramları yoktur, melekler ise salt tinsel özleri gereği kusursuz kavramlarla birdir.”

Kitabın en kısa hikâyesi olmasına rağmen bu paragraf nedeniyle beni en çok etkileyen hikâyesi olmuştur.

3. öykümüz her cephesinden kapısı olan ama bir kapıdan içeri girildiğinde anında diğer kapıdan çıkılan yani içi olmadığı düşünülen “Varoştaki Ev”. Öyküdeki biri on beş diğeri on iki yaşlarında olan ağabey kardeş bu evin sırrını çözmek için sürekli denemeler yaparlar. Ama öyle bir ev düşününki kolunuzu bir taraftan uzatsanız diğer taraftan çıkıyor ya da aynı anda hem ön cepheden hem yan cepheden eve hızla giren iki kişi nasıl oluyor da çarpışmadan dışarıda buluyor kendilerini? Ne kadar deneseler de kendilerini içerde bulamıyorlar ve içerdeki şeyin “kötülük” olduğunu düşünüyorlar. Artık onlarda saplantı halini almış ev’in sırrını çözmek için sürekli onu gözetledikleri günlerden birinde fark ediyorlar ki otomobillerle gelen SS subayları evin içine girebiliyor. Bunun üzerine evin herkesi kabul etmediğini varsayıyorlar. Ama asla sırrı tam olarak çözemiyorlar.

“İtiraf Edeyim, Biraz Küçük” kitabın 4. hikâyesi. Roma’da oldukça küçük görünen bir arabanın içinden koca bir ailenin çıkmasına tanık olan kahramanımıza gideceği yere bırakılması teklif edilir. Arabaya sığmanın imkânsız olduğunu söylemesine rağmen aslında göründüğü gibi olmadığı cevabını alır. İkna olup bindiğinde anlar ki gerçekten “göründüğü gibi” değildir. Bu küçücük arabanın içinde birçok oda bulunmaktadır. Hatta arabanın garajı yine arabanın içindedir! Hikâyede kimi zaman küçük görününler büyük, büyük görünenler ise küçücüktür üstelik bu tuhaf olaylar Roma günlük hayatı için oldukça sıradandır.

5. hikâyemiz ise “Misrail’in Katakompları”. Kitabın en önemli hikâyelerinden biri. Misrail adlı ülkenin insanlarının yaşamaları için gerekli olan her şeyleri yönetildikleri iktidar tarafından planlanıyor. Eğlenecekleri, uyuyacakları, yiyecekleri alanlar sağlanıyor hatta oyalanacakları sözde işler bile sunuluyor. Fakat bir gün İwri adlı kahramanımıza Misrail dışında başka bir âlemin daha olduğu bilgisi geliyor. Hikâye İwri’nin bu düşünce üzerine halkını kurtarma çabalarını anlatıyor.

6. hikâye Max Muto’nun notlarından “Düşler Dünyası Gezgini”. Max Muto Sis Denizi’ndeki Gronch Adası halkının yakalandığı tuhaf salgını görür ve bu hastalığa “harf hastalığı” adını verir. Ada sakinlerinden kimse bu dili bilmemektedir ama hepsi bunların insanlık için çok önemli mesajlar içerdiğini düşünmektedir. Bu dile ait tek sözlüğü elinde bulunduran kadını ada sakinleri ahlak anlayışları yüzünden günah olarak gördüklerinden görevi onlar adına halletmeye karar verir.

7. öykü kitaba adını veren “Özgürlük Hapishanesi”. Öncesinde çok zengin bir tüccar olan ama sonra Allah’ın yolundan sapmış ve kâfire dönüşmüş İnşallah’ın 101 kapı olan bir yere hapsedilmesi oradan çıkma yollarını arayışı en sonunda doğruyu bulmasını konu ediyor.

Kitabın son hikâyesi “Yol göstericinin Efsanesi”. Dünyaca ünlü bir gösterici ve şarlatan olan oradan oraya seyahat eden maceraperest D’arcana’nın zengin tüccarın karısından olan çocuğunun öyküsünü anlatıyor.

Michael, Özgürlük Hapishanesi’nde öncelikle “gerçeklik” kavramı, bu kavramın nasıl algılanacağı ve kim tarafından algılanabileceği sorularına yöneltiyor insanı. İnsanın aklının gerçeği kavramaya yeterli olup olmadığını, bilinen dünyanın dışında başka bir dünyanın ya da bambaşka bir gerçekliğin var olup olmadığını düşünmeye itiyor okuyucusunu. Ama Ende’nin farkı aklı ve gerçekliği bilim yoluyla değil hikâyelerin ortak noktası olan “ışık” ile göstermesi.

Özgürlük Hapishanesi birkaç saatliğine de olsa başka dünyalara başka gerçeklere seyahat etmek isteyen, kitap okurken bir yandan zevk alıp bir yandan düşünmeyi seven okuyucular için biçilmiş kaftan.

Kayıp Rıhtım