.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

20 Tem 2012

Beni Neden Seviyorsun ?



Beni Neden Seviyorsun ?

Alnıma dokunup, küçük elini saçlarımda sakladığında gerçekten titreyen biri var mı? Sesim istemeden sertleştiğinde kıpkırmızı olan bir yüz var mı gerçekten? Yanıma çekip kendi göğsüme bastırdığımda inip kalkan bir
göğüs var mı, dudaklarım dokununca sımsıcak olan dudaklar var mı?

Düşün! İyi düşün. Hemen yanıt verme. Bütün bunların doğru olduğunu ve benim düş görmediğimi söyleme bana. Bana acıma. Kimse acımasın bana. İzin vermeyceğim kimsenin bana acımasına. Benim gözyaşlarım benimdir,
bana aittirler, yüreğimden gelir, gözlerimden boşalırlar. Neden bana ait olan acının içinde yıkanmak isteyen o el usulca beni okşuyor?

Acılarımı alıp uzaklaştırmak isteyen biri olabilir mi? Mümkün mü birisinin beni sabırsızlık ve merak içinde beklemesi, pırıl pırıl gözlerle uzaktan beni izlemesi, yaklaşan adımlarımı nefesini tutarak dinlemesi? En sıradan sözlerimin hatırlanması, küçük bir bakışımın mutluluk vermesi mümkün mü?

Hemen yanıt verme bana. Bütün bunların ve bilmediğim diğer şeylerin hala mümkün olduğunu söyleme. İnanamam – İnanmak istemiyorum. Öyleyse düşün,iyi düşün. Bu inanılmaz olurdu, o kadar muhteşem – yeni, hiç duyulmamış. Ama eğer bu gerçek olsaydı ne anlama gelirdi bir anlığına düşün.

Başka bir varlık – benden farklı, başlangıçta tanımadığım bir varlık-yalnızca benim için yaşıyor, benim düşüncelerimle düşünüyor, benim hislerimle hissediyor, benim acılarımla işkence çekiyor, sevincimle mutlanıyor, kendi bedenini bedenime yanaştırıyor, ruhuyla ruhuma giriyor, sahip olduğu, olacağı ve ona verebileceğim her şeyi bana sunuyor.

Bunun, bir anlığına da olsa, gerçek olabileceğine inanıyor musun?

Evet, başımı omzuna koyduğumu, yumuşak ellerini ellerimin içine aldığımı, defalarca dudaklarını öptüğümü, saatlerce soluk alış verişini bir müzik dinler gibi dinlediğimi hatırlıyorum ama bu neyi ispatlar ki? O anların kişisi bizzat ben miydim? Ve o kısa mutluluk anlarında duymak istediğim şeyleri gerçek söylemek istedi mi?

Gülme, başını sallama, hatta n’olur evet bile deme. Biliyorsun, bütün bunlar aylaklığın beyaz ellerince dokunmuş imglemin ince ipekleridir.

Neden böyle imkansız bir şey benim için gerçek olsun? Yaşamın armağanını kazanma hakkı için doğru ne yaptım? Cimri bir kadının mücevherlerini saklaması gibi ıstıraplarını saklayan utangaç bir şairden başka neyim ki ben? Paltosundan başka gurur duyacak bir şeyi olmayan, evini ve yatağını tekrar bulmaktan bile aciz, acılı bir gezginden başka neyim ki?

Bir şey başardım mı? İnsanların unuttuğu tek bir söz söyledim mi? İnsanlara küçük bir endişelerini dahi unutturdum mu?

Keşke kendimi nasıl aşağıladığımı ve ruhum için çaresiz bir bıkkınlık duyduğumu bilseydin!

Başkaları benim gururlu, mağrur, kendiyle mutlu olduğumu düşünürken; ben yaşamımı daha az zelil, ruhumu daha az tiksindirici kılmanın yollarını düşünüyorum. Bazen bir tek şey var gurur duyduğum: kendime duyduğum
derin ve içten hor görüş!

Şu halde, bende sevecek ne olabilir ki? Senin ruhuna acı çektirme hakkını bana verecek rezil, tatminsiz ruhumda ne bulabilirsin? Unutulmuş sevinçlerimin, gerçekleşmemiş düşlerimin, güçsüz isteklerimin, kendimin bile uyandırmaya korktuğum anılarım arasında ne senin ilgini çekebilir ki?

Hayır, mümkün değil birinin beni sevmesi. Birinin benim için yaşamasını istemiyorum. Ben sevemem ve sevilemem. Bırak huzur içinde kalayım. Beni yalnız bırak. Artık bir şey hissetmek istemiyorum; kimseyi görmek istemiyorum. Sözlerinden, iç çekişlerinden, duygusal bakışlardan nasıl bir anlam çıkarılır bilmiyorum. Arzulu birinin yalnızlığa ne kadar gönüllü olduğunu bilmiyor musun? Bir daha umut etmeyecek ruhdaki o rahatlık!

Hala burda mısın? Sana bakmayarak seni uzaklaştırmadım mı? Sanki gözlerimden başka hiçbir şeyi görmek istemiyormuş gibi bana niye bakıyorsun? Neden saçların bu kadar ipeksi ve kimi kıvrımları hatta altınsı? Sakın konuşma, hızlı hızlı nefes alıp durma. Elin yumuşacık, biliyorum. Biliyorum, elin güçlü. Fakat niye o kadar yaklaşıyorsun bana? Bedenin niye titremeye başladı birden bire? Bana öyle bakma, bu kadar sıkı tutma elimi. Biliyorsun seni seviyorum ve seni sevmek istemiyorum…

Ama öp beni öyleyse. Daha fazla dayanamadığımı görmüyor musun? Evet deme, beni yine öp! Gözlerimden öp! Dudaklarınla gözlerimi kapa; böylece görmeyeyim hiçbir şeyi, daha fazla bir şey bilmeyeyim; sadece kalbinin atışını duymaktan başka; -deli gibi, ateşli ve yalnızca benim için çarpan kalbinden başka.

Giovanni Papini