.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

24 Eki 2013

Bir Garip Kişinin Düşü




Bugün alaylardan artık alınmadığımı sylemeliyim. Bana gldklerinde daha bir eğleniyorum. Alaycıların Gerek'i tanımadıklarını, benim, benim tanıdığımı zlerek grmeseydim, başkaları gibi, aıktan aığa kahkahayı basardım. Gerek'i tanımakta yalnız olmak ok ta gmş. Ama anlamıyacak onlar ; yoo ! anlamıyacak onlar !

Bir zamanlar, herkese garip gelmekten mthiş zlrdm. Garip "görünmeyee kalkmazdım. Doğdum doğalı gariptim ben, 7 yaşımdan beri de, garip olduğumu biliyordum. Ne kadar okula gittim, ne kadar niversite yz grdmse, garip olduğuma gene o kadarinan getirmiş oldum. yle ki ğrendiğim btn bilgilerin beni bu garip olduğum düşüncesi iinde yoğurmaktan başka ne amacı vardı, ne de sonucu oldu.

alışmalarımdaki aynı şey gnlk hayatta da oluyordu. Her yıl, herkesin gznde garipliğimi, acayipliğimi daha iyi anlıyordum. Herkes beni tefe koyuyordu ama, herhangi biri olmaktan çok garip olduğumu bilen bir insanın bulunduğundan, bu insanın da ben olduğumdan kimse huylanmıyordu. Bununla birlikte, bunu bilm.eyişleri, benim yzmden oldu. Sırlarımı kimseye acımayacak kadar büyük burunluydum. Bu gurur zamanla doğaldı, herhangi birinin içnnde dalgınlığa gelip kendimi garip bulduğumu sylemeğe kalkmış olsaydım, bir kurşun sıkardım beynime. Ah! Yeni yetmelik ağımda, belki bir gn, bu dşndğm itiraf etmeğe kalkarım diye, ne acı ekiyordum. Ama, br delikanlı olduğumda, her yıl, garipliğimin çoğaldığını anlamam şöyle dursun, nedan olduğunu kesinlikle bilmeksizin daha durgun oluyorum. Dünyada herkesin bana ilgisiz kaldığını dşnmekle başıma daha büyük bir dert geldiğinden belki. Nicedir bundan kuşkulanıyordum, ama birden, geçen yıl, bu işte yanıldığımı anladım. Dnyanın olmasının ya da hibir yerde hiçbir şey olmamasının bence bir olduğunu sezdim. Bunun zerine, alaycılara gocunmaktan, hemen vazgetim; artık onlara kulak asmadım. Vurdumduymazlığım en ipe sapa gelmez işlerde bile ortaya ıkıyordu.

Sizn gelişi, sezmeden insanları itip kaka kaka, sokakları arşınladığım oluyordu. Bunun zensizlikten ileri gelmiş- olduğunu diyemem ; neden ileri gelmiş olduğunu da dşnmeği bir yana bırakmıştım. Bana herkes, herkes nemsiz geliyor. İşte Gerek'i o zaman tanıdım. Geen kasımda, daha doğrusunu demek gerekirse, Gerek'i 3 kasım gn tanıdım. O gn bugndr, hayatımın her dakikasını hatırlarım... Bu karanlık, sanki hi grlmemişcesine karanlık bir gecede oldu. İşte evime dnyor ver Bu kadar pusulu bir gece grmenin o-lanaksu olduğunu dşnyordum. Btn gn yağmur yağmıştı ; soğuk yağmur olmuştu bu, anki korkun ve insanlığa dşman yağmur. Sonra sonra, yağmur dindi; korkun bir ıslaklıktan başka şey kalmadı artık ortalıkta. Sokağın her taşından, kaldırımın her paket taşından, soğuk bir buğu yükseliyormuş gibime geliyordu sanki Gaz birden snerse, mutlu olacağım duygusuna kapıldım, nk gazın ışığı havadaki ıslaklığı ve ie dokunuculuğu daha iyi ortaya dkyordu. O gün, hemen hemen yemek yememiştim, akşamın inişinden sonra arkadaşlarımdan ikisinin de ziyaretini kabul eden bir mühendisin evine kapağı atmıştım. Ses etmeden durmuştum ve susmamın kendilerini sıktığını bile anladım. İlgi ekici bir konu zerinde konuşuyorlardı, güya ısınmak iin gelmişlerdi ama, duruşlarının, gerekten, boşuna olduğunu görmüştüm. İş olsun diye ısınıyorlardı. Damdan düşercesine kendilerine şunu demiştim : "Baylar, görüyorum ki sizi edepedz zerinde ene yorduğunuz konu ştyor.,, Uyarışımdan hi te zlmş olmadılar ; yalnız, dediğimi ve düşündüklerinin beni temelli ilgisiz bıraktığını anlayarak, bana gelmeğe başlamışlardı.

Sokakta, gazı düşündüğmde, göğe baktım. Alabildiğine karanlıktı ama, ilerinde pek kara uzaklıkların uurumlara benzediği bulutlar grlyordu şyle hafiften- Uurumlardan birinin dibinde, birden, bir yıldız parladı. Yıldızı drt gzle incelemeğe başladım, nk bu yıldız bana bir dşnce, bu akşam kendimi ldrme dşncesi veriyordu. Daha nce, iki ay nce, hayatıma son vermeği kafama koymuş ye, yoksulluğuma inat, gzel bir tabanca ele geirebilmiş, hemen doldurmuştum. Ama aradan iki ay gemişti ve tabanca kılıfında duruyordu, nk, adımı ktkten silmek iin, herkesin bana biraz daha az ilgisiz kalacağı bir anı semek istiyordum. Neden ? Sır... Ama yıldız bana bu gece kendimi öldrümeği esinledi. Neden ? Bu da başka sır.

Göğe halli halli bakarken, sekiz yaşlarında bir kız ocuğu kolumdan yakaladı beni. Sokak ıssızdı ; bizden ok' -tede, bir arabacı yerinde uyuyordu. Kızcağızın başında bir mendil vardı, elbisesi yrekler acısı olup sırılsıklamdı, ama ben doğrusu yalnız yırtık ve ıslak pabularına dikkat etmiştim. Yavrucak, birden korkmuş gibi bağırdı: Anne ! Anne ! Bir tek söz söylemeden, ona baktım. Daha hızlı yrdm ama, o gene umutsuz bir sesle bağıra bağıra koluma asılıp peşimden gelmekte devam ediyordu. Bu biim bağırışı ben bilirdim ! Sonra kesik birka szle bana, annesinin ldğn, kim olursa olsun, birini ağırmak iin, anasının acısını dindirebilen birini bulmak iin ylesine sokağa ıktığını syledi. Arkasından gitmedim. Tersine, kendisini başımdan savmak istedim. Bunu dşnrken, gidip bir yardımcı bulmasını sylemekle yetimdim kendisine. Ama o küçük ellerini kavuşturdu ve yürüyüp gitmeme zaman bırakmaksızın, yanım sıra gene ağlaya ağlaya koştu. Artık sabırsızlandım. Ayağımı yere vurup korkuttum kendisini. Yeniden bağırdı : "Bayım ! Bayım ! „ Ama beni bıraktı, hızlıca sokağı geti ve ıkagelen başka bir yolcunun ayaklarına kapandı.

Beşinci katıma ıktım. Yoksulca dşeli, pencere diye bir tepe deliği bulunan bir oda tutuyorum. zeri muşamba kaplı bir kanapem, kitaplarım iin bir masam, iki sandalye ile eski bir koltuğum var. Bir mum yaktım, oturdum ve dşnmeğe başladım... Benimkinden hafif bir blmeyle ayrılmış, bitişik odada, gndr dğn bayram ediliyordu. Burada bir yedek yüzbaşı oturuyordu, iskambil oynaya oynaya, kendisiyle birlikte imam suyu ien bir yarım düzine haydutla dayalı dşeli sayılmayan konutunun altını stne getirmişti. Geen gece, burada bir kızılca kıyamet, kopmuştu; ev sahibesi mırın kırın etmek istemişti ama, yzbaşıdan mthiş korkuyordu. Bizim beşinci katta, başka kiracı olarak, bir askerin dul karısı ve hepsi de hasta kk ocuğun anası, ufak tefek bir elimsiz kadınımız vardı; bu çocukların en küçüğü avgl doğuşu dinlerken öylesine korkmuştu ki bir biim inir buhranına kapılmıştı. Ben ise blmenin arkasından bağırmaktan vazgemiştim. Dnya umurumda değildi. O akşam, odama girince, masanın gzndeki tabancamı aldım ve yanıma koydum. Ona dokunur dokunmaz, iimden : " Pek doğru mu bu ? „ diye geirip şu karşılığı verdim : "ok doğru !...„ (O kadar doğru ki beynimi para para edecektim.)


O akşam kendimi ldrmeğe karar vermiştim ama, tatarımı dşnmekle daha ne kadar zaman
geirecektim ? Hibir şey bilmiyorum... Ve olabilir ki kızcağıza rastlamadan sıkacaktım
kurşunu beynime...


bence herşey bir olmakla beraber, fizik acıdan korkuyordum. Ve sonra, demin sokakta rastlanan o kk kıza acıma da duyuyordum gene, nasıl da yardım edebilirdim. Neden ağrısına koşmamış-tım ? Ah! herşeyin bence boş olmasını istediğim ve kıza acıma duymaktan u-tanmış olduğum iin. Acıma yüznden, şimdi kendimi öldrmek istiyordum ! Küçük kızın acısı beni neden ilgisiz bırakmıştı ?... Garipti bu ! Şimdi işte yreğim yanıyordu buna !... Hay kr şeytan l iki saat sonra kendimi öldrürsem, bu küçük kızın mutsuz olup olmaması neme gerekirdi benim ? Artık daha çok düşünemezdim, artık hiçbir şey de olmıyacaktım. İşte bunun için alakcasına üzülmüştüm küçüğe. Ancak iki saat sonra, benim için herşey sönüp gideceğine göre, birşeyler yapabilirdim. öyle sanıyordum ki dünya bana bağlıydı, benim için yaratılmıştı yalnız- Benden sonra, belki gerekten, artık hibir şey olmıyacaktı, bilincimin yok olduğu anda, dnya da yok olacaktı. Evrenin ve kalabalıkların yalnız benim iimde olup olmadıklarını kim bilirdi ? Sonra aklıma garip bir dşnce takıldı : Eğer, Ay'da ya da Mars gezegeninde gemiş, bir önceki hayatta, kötü ve yüz kızartıcı bir iş yapmışsam, yeryüzüne oradan bozulmuş olmanın, şerefsiz olmanın bilincini getirmişsem, Dn-ya'dan, Mars'a ya da Ay'a baktığımda, utancım bana boş mu gelecekti ?

• • • Ve, gerekten, boştu bu soru, aptalcaydı. Tabanca işte nmde duruyordu ; kendimi öldürmek istiyordum ama, uğursuz soru aklımı kurcalıyordu, kızmıştım üstelik. Ya artık
saçma sapan soruma karşılık bulmuş olmadan ölmek istemiyorsam ?