.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

28 Eki 2013

sonunda kendimi bulduğum yerde mi kaybettiniz beni?



bir sürü sağlam ve aklı başında adam da öyle diyecektir," dedi ihtiyar, yıldızlara bakarak, "ancak görüp dokunabilecekleri şeylere inanarak ömürlerini tüketen iyi insanlar... ama görüp dokunabildiğimiz şeylerin ötesinde bir dünya var ve bu dünya kendi kanunlarına göre yaşıyor. bu çok sıradan dünyamızda imkânsız olan, orada gayet mümkün olabilir ve bazen bu iki dünyanın arasındaki sınır kaybolur; o zaman neyin mümkün neyin imkânsız olduğunu kim bilebilir ki?

david eddings

Kimini hayal kırıklığı büyütür, beni de kıskanılmak büyüttü.
Takmayacaksın, takarsan daha çok üstüne gelirler.
Yürüyüp geçeceksin, hep yürüyüp geçeceksin. Ben öyle yaptım. Hep yürüdüm.
Herkesin, her şeyi anlamasını bekleyemezsin. Sen yürüyüp gideceksin. Anlayan anlayacak, anlamayan anlamayacak; dünyanın hepsine yetişemezsin ki!
Bilirsin ben iyi yürürüm.”

Murathan Mungan

Elektrikli vibratörün ilk kez 1890'da pazarlandığını söyleyebilirim. Elektrikle çalışan ilk ev aletleri, dikiş makinesi ,vantilatör ve vibratördü. Amerikalılar on sene boyunca elektrikli vibratörün keyfini sürdü, sonra da elektrikli süpürge ile ütüyü icat etti. Vibratörden yirmi yıl sonra elektrikli kızartma tavası piyasaya sürüldü. Ev işlerinin canı cehenneme ; önceliğimiz daima iki bacağımızın arasından yana...

Chuck Palahniuk

inanmıyorlar ki, elle tutulur deliller istiyorlar. yok canım, o kadar da değil, diyorlar her zaman. ölmezsin, diyorlar. bu da geçer. olaylar haklı çıkarıyor onları çoğu zaman. milyonda bir de olsa yanılma, ağır ve elim yanılma belirince... milyonda bir için hayatı zehir etmeye değer mi? diyorlar onlar. onlar, biz hepimiz....

Oğuz Atay / Tutunamayanlar


eski bir rus geleneği vardır; yola gidecek yolcu, kapının eşiğinden dışarı adım atmadan önce birkaç dakika sessiz durur, geride bıraktığı eve dağılmış olan ruhunun toparlanıp bedenine girmesini bekler.

Alev Alatlı

hakikaten yalnız varlık, insanlar tarafından terk edilmiş olan değil, insanlar arasında acı çekendir; kendi çölünü peşi sıra panayırlarda sürükleyen ve mütebessim cüzamlılık, tamiri imkânsızlık komedyenliği yeteneklerini sergileyendir.

emil michel cioran


her neyse, hep, büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar getiriyorum gözümün önüne. binlerce çocuk, benden başka kimse yok ortalıkta -yetişkin hiç kimse,yani- benden başka. ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. ne yapıyorum, uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum; nereye gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken, ben bir yerlerden çıkıyor, onları yakalıyorum. bütün gün yalnızca bu işi yapıyorum. ben, çavdar tarlasında çocukları yakalayan biri olmak isterdim. çılgın bir şey bu, biliyorum, ama ben yalnızca böyle biri olmak isterdim. biliyorum, bu çılgın bir şey.

holden caulfield

bağıracaktım. yardım isteyecektim belki.
ama kimse anlam veremeyecekti.
bütün bireysel tarihler "benim yavrumu kimse kandırmasın"la başlayan bir söylemin, "seni kandıranların adlarını söyle"diye noktalanan bir evresinde evcilleşme sürecini tamamladığından, "herkes gibi olmak" için çırpınmamam gerekiyordu çünkü.

ışık ergüden

bize hiçbir şey yapmadılar, bizi tümüyle hiçliğin içine yerlestirdiler, çünkü bilindiği gibi yeryüzünde hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapmaz.

stefan zweig

öyle zaman olur ki, odada yalnızken bile "yok oluverir" insan, bunun nedenleri çoktur, kişi yaşarken bile ölebilir.

-franz kafka

gömütün kapağı hep açık, ölünceye dek - yaşadıkça uçuşan anları, düşünceyi ve duyumları bir bir atıyoruz içeri, sonra hiçbir şey biriktirilemez, üretilemez duruma geldiğinde kendimiz giriyoruz ve örtüyoruz kapağı üzerimize..

Nilgün Marmara


ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteciliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: gerçek sevgiyi! bir kadın. birbirimize yeteceğimiz, benimle birlik düşünen, duyan, seven bir kadın!"

yusuf atılgan


- galiba sizi anlıyorum.
- yanılıyorsun. "siz" anlanamaz, "sen" anlanır. bazı kitaplarda "sizi seviyorum"u okuyunca gülerim. sanki "siz" sevilirmiş! "sen" sevilir, değil mi?
.......

Sen bana ne dersen de; kim olmam gerekiyorsa oyum ben.

Böyle buyurdu zerdüşt


sahi ne kadar oldu burdan ayrılalı. gölgeli bakışlardan uzaklaşıp, sensizliğin kıyılarında kalalı.
unutulmuş her anının taze çay kokusunda biraz hayal buldum yine görüyormusun. şu köşeyi dönüpte, sana ilk el salladığım o yerdeyim yine aslında.
bilmem deyip gittiğin kahvenin önünde sabahlamışım yine.
sahi ne kadar oldu ben öleli?
.....

 Hiç yalnız hissetmedim kendimi.

Bir odada tek başıma kaldım, intiharın eşiğinde. Kendimi çok kötü hissettiğim oldu, ama hiçbir zaman birinin odaya girip kendimi daha iyi hissetmemi sağlayacağını düşünmedim? 

Bukowski

Baktın olmuyor , tak kulaklığı uyu!