.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

29 Mar 2012

Zahir yok olmuştu... Zahir?



Hemen şimdi gitmeli miydim? Ya da dayanmalı ve 'hadi gidelim' ne anlama geliyor görmeli miydim? Eğleniyordum ve vampir kılıklı kızı baştan çıkarmayı denemek istediğimi anladım. İleri, o zaman.

İlk tehlike işaretinde her zaman gidebilirdim. İlerlerken nereye olduğunu bilmiyordum tüm bu yaşadıklarımı düşünüyordum. Bir kabile. Birbirlerini kollayan gruplar halinde yolculuk eden ve sağ kalma olasılıkları çok az olan insanların yaşadığı zamanlara simgesel bir dönüş. Toplum adı verilen saldırgan bir diğer kabilenin tam ortasında bir başka kabile, toplumun topraklarından geçiyorlar ve reddedilmeye karşı savunma olarak saldırganlığı kullanıyorlar. İdeal toplumu oluşturmak için bir araya gelen, vücutlarındaki takılar ve üzerlerindeki giysilerin ötesinde haklarında hiçbir şey bilmediğim bir grup insan. Değerleri neydi? Yaşam hakkında ne düşünüyorlardı? Nasıl para kazanıyorlardı? Hayalleri var mıydı ya da sadece dünyayı dolaşmak yeterli miydi? Bütün bunlar, neler olacağını tamamen bildiğim bir sonraki akşam gitmem gereken yemekten çok daha ilginçti. Bunun votka yüzünden olduğuna kendimi inandırmıştım, ama kendimi özgür hissediyordum, geçmişim giderek daha da uzaklaşıyordu, sadece şu an vardı, içgüdü; Zahir yok olmuştu... Zahir?

Evet, kayboldu, ama şimdi Zâhir'in, bir objeye takıntılı olmaktan çok daha öte bir şey olduğunu anlıyorum, Borges'in söylediği gibi, sadece Kurtuba'da bir caminin on iki bin sütunundan birinin mermerindeki bir damar ya da geçen iki yıl boyunca benim şu acıklı durumumda olduğu gibi, Orta Asya'daki bir kadın değil. Zahir her şeye aşırı bağlanmaktı ve kuşaktan kuşağa geçiyordu; ardında yanıtlanmamış hiçbir soru bırakmıyordu, bütün boşlukları dolduruyordu; bazı şeylerin değişebileceği olasılığını aklımızdan bile geçirmemize asla izin vermiyordu. Çok güçlü olan Zahir her insanla birlikte doğmuştu ve çocukluk döneminde, daha sonra hep saygı duyulacak olan kuralların ona zorla kabul ettirilmesiyle tüm gücünü kazanmış gibi görünüyordu: Farklı olan insanlar tehlikelidir; başka bir kabileye aittirler; topraklarımızı ve kadınlarımızı isterler.
Evlenmeliyiz, çocuk sahibi olmalıyız, türümüzü sürdürmeliyiz.
Aşk bir kişiye yetecek kadar ufak bir şeydir ve yüreğin bundan çok daha büyük olduğuna dair herhangi bir fikir öne sürmek sapıklık kabul edilir.
Evlendiğimizde diğer kişiye, onun bedenine ve ruhuna sahip olma yetkimiz vardır.
Nefret ettiğimiz işleri yapmak zorundayız, çünkü düzenli bir toplumun parçasıyız ve herkes istediğini yaparsa dünya durma noktasına gelecektir.
Mücevher almalıyız; bu kabile kimliğimizi belli eder, tıpkı vücutlarına takılar takanların farklı kabileden olmaları gibi.
Gerçek duygularını ifade edenleri küçümsemeli ve onlarla her zaman eğlenmeliyiz; üyelerinin duygularını göstermesine izin verilmesi bir kabile için tehlikelidir.
Ne pahasına olursa olsun 'Hayır' demekten kaçınmalıyız, çünkü insanlar daima 'Evet' diyenleri tercih ederler ve bu şekilde düşman topraklarında sağ kalabiliriz.
Başkalarının düşünceleri bizim hissettiklerimizden çok daha önemlidir.
Asla ufak sorunları büyütme, bu düşman bir kabilenin dikkatini çekebilir.
Eğer farklı davranırsan kabileden kovulacaksın, çünkü diğerlerine de bulaştırabilirsin ve yeni baştan düzenlenmesi çok zor olan bir şeyi mahvedebilirsin.
Yeni mağaramızın görünüşünü daima hesaba katmalıyız ve eğer kendi fikrimiz yoksa o zaman ne kadar zevkli olduğumuzu başkalarına göstermek için elinden geleni yapacak bir dekoratör çağırmalıyız.
Aç olmasak bile günde üç öğün yemek yemeliyiz ve açlıktan ölsek bile, güncel güzellik ölçülerine uymuyorsak oruç tutmalıyız.
Modanın bize söylediği gibi giyinmeliyiz, sevsek de sevmesek de sevişmeliyiz, ülkemizin sınırlan için öldürmeliyiz, emekliliğin bir an önce gelmesi için zamanın çabuk geçmesini istemeliyiz, politikacıları seçmeli, yaşamın ne kadar pahalı olduğundan şikâyet etmeli, saç biçimimizi değiştirmeli, farklı olan herkesi eleştirmeli, dinsel inancımıza bağlı olarak pazar, cumartesi ya da cuma günleri dinî görevlerimizi yerine getirmeli ve orada günahlarımızın bağışlanması için yalvarmalı ve gerçeği bildiğimiz için gurur duyarak kendimizi göklere çıkartıp yanlış tanrıya ibadet eden diğer kabileyi küçümsemeliyiz.
Çocuklarımız bizi izlemeli; ne de olsa biz daha yaşlıyız ve dünyayı tanıyoruz.
Bir üniversite diplomamız olmalı, hatta eğitimini almak için zorlandığımız bilim dalıyla ilgili bir işi asla yapmasak bile.
Asla kullanmayacağımız, ama birisinin mutlaka bilmemiz gerektiğini söylediği cebir, trigonometri, Hammurabi kanunları gibi şeyleri öğrenmeliyiz.
Anne ve babamızı asla üzmemeliyiz, bu bizi mutlu edecek her şeyden vazgeçmek anlamına gelse bile.
Sessiz müzik çalmalıyız, sessizce konuşmalıyız, gizli gizli ağlamalıyız; çünkü ben çok güçlüyüm, Zâhir'im, kurallara teslim olan ve tren rayları arasındaki uzaklığı belirleyen, başarının anlamı, sevmenin en iyi yolu,
ödenen bedellerin karşılığı.

Zahir / Paulo Coelho