.

.
Üç çeşit meslek varmış : mühendislik,doktorluk,bir de hukukçuluk.Ben ressam olmak istiyordum.Babam böyle bir meslek olmadığını söyledi.Prens Paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? Belki şimdi sizin yanınızda Dorian Gray'lik yaparım bir süre. Sonra beni Lord Henry'liğe terfi ettirirsiniz. Masrafı neyse veririm. Fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. Bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil..

Tutunamayanlar / Oğuz Atay

4 Nis 2012

9.kapı- anahtar



Kaçıyorum herkesten. Oldum olası yaparım bunu tabi , ama son günlerde daha farklı durum. O turuncu kızı gördüğümden beri, o benim kahramanım olduğundan beri, içimde bi güneş var, sıcak, yakıyor. Kış günü sobaya dokunmak gibi. Acı veriyor, ama elimi çekmiyorum.

Herkesten kaçtıkça kendime yaklaşıyorum.

Yalnızlık Allah'a mahsus derler ya, hadi ordan diyorum, öyle olsaydı bizi yaratmazdı, eğlenceliklerini...

Neden var olduğumu düşünmekle geçti ömrüm, ama turuncudan sonra bu zamana kadar aslında hiç düşünmediğimi fark ettim. Başkalarının neden var olduğunu anlamaya paralel gidiyor kendini anlamak. turuncunun bakışlarını izledikçe kendimi izlediğimi gördüm.

Bir köpek mesela... Durup bir an dik dik bakar hani suratına. Korkutmaz da, bir şey de istemez... Neden yapar bunu? Aklından ne geçer? Anlamadan biterse ömrün, ne anlamı vardır hayatına bir şekilde girmiş olmasının? Figüranlarla mı dolu hayatın? Başrolde sadece sen mi varsın?

Buna kafa yormanın "delilik" olduğunu söyleyenler var. Çok var onlardan. Her yanda onlar var.

Sırtımı döndüm onlara. Anlamaya çalışmaya değmezler gibi. Gözlerinde anlam yok, sanal yaşıyorlar. Reklamlardaki yaşamları satın almak için çalışıyorlar. Aynada kendi gözlerine bakmıyorlar. Aslında yoklar. Bilim kurgu filmlerdeki klonlar gibiler, köle olarak kullanılmak için insanlar tarafından "yapılmış", yapanların izin verdiği ölçüde hayatları var...

Ben böyle konuştukça deli diyorlar.
Hiç tanımadığım bir turuncuyu hastanede ziyarete gittiğim için de "sapık" dediler, "aşık" dediler...
O öyle demezdi, biliyordum. Beni görünce şaşırmazdı bile. O oyuncu değildi, kendi senaryosunu yazıyordu.

Annesi şaşırdı sadece. Korkuyla baktı yüzüme, kendimi tanıtırken. "Bir gün taksme binmiştiniz, sonra sizin evin oralardaydım, kazanızı gördüm. O an koşamadım, dondum kaldım...." Sapık sandı beni kadın, ama O hiç garipsemedi. Annesinden rahatsız oldu, dışarı çıkmasını istedi. Konuştuk saatlerce. Yüzündeki yara izinin yakıştığını söyleyen ilk kişi benmişim. Neden kahramanım olduğunu sormadı. Biliyormuş gibiydi. Hiç şaşırtmadık birbirimizi.

Bazı şeyleri konuşmaya gerek yoktur. İçini dinlemeyi bilirsen, dışını da daha iyi anlarsın.

Anahtarlı Kilitler